Başkalarının üzerinde olup deyn (borç) denilen ve nisab miktarına ulaşmış bulunan paralar zekâta tâbi olup olmama bakımından şöyle üç kısımdır:
1) Kuvvetli Alacak: Bunlar, borç olarak verilen paralar ile ticaret mallarının bedeli olan alacaklardır. Bu alacaklar, borçlular tarafındarı ikrar edilince, tahsil edildikleri zaman geçmiş senelere ait zekâtları da verilmek gerekir. Şöyle ki:
Bir kimsenin iki sene müddetle üzerinde olup ikrar ettiği on bin lira borcu, kendisinden tahsil edilinee, geçen o iki yıla ait zekâtı vermek gerekir. Bu halde, bu on bin tira, kıymetçe bin dirhem gümüşe eşit olsa, bundan birinci sene için 250 lira veya 25 dirhem gümüş zekât verilir. Geri kalan 9750 liradan da ikinci sene için İmam Azam'a göre 240 lira veya 24 dirhem gümüş verilir ki, bu miktar küsur kalan on beş dirhem hariç kalmak üzere 9750 dirhem kırkta birine eşittir. İki İmama göre ise 243 lira 30 Kuruş zekât vermek gerekir. Çünkü küsur kalan on beş dirhem de kırkta bir nisbetinde zekâta tâbidir.
Böyle kuvvetli bir borç olup da üzerinden sene geçmiş ise, bundan en az kırk dirhem miktarı tahsil edilirse, bunun zekâtı hemen verilir. Bundan az tahsil edilirse, hemen zekâtının verilmesi gerekmez. Ancak bu miktar borcu tahsil eden kimsenin başka zekât malı varsa onunla beraber bunun da zekâtını verir. Fakat böyle bir borç inkâr edilmekte ise, tahsil edildiği zaman geçmiş yıllara ait zekâtı, İmam Muhamed'e göre gerekmez. Alacaklının, elinde sened veya şahid bulunması bu hükmü değiştirmez. Çünkü her delil hakim için geçerli olmaz. Herkes de dava açıp delillerini ortaya koyamaz. Sahih kabul edilen görüş budur.
2) Orta Alacak: Ticaret için olmayan bir malın bedelinden bir kimse üzerinde kalan alacaktır. Ev kirasından bir kimse üzerinde kalan bir alacak veya eski bir elbisenin verilmesinden dolayı karşılığında istenen bir para gibi. Bu gibi alacaklar, borçlunun üzerinde kaldığı müddet geçecek yıllar için zekâta tâbi olmazlar. Ancak tam nisab miktarı (iki yüz dirhem gümüş miktarı) tahsil edilince zekâtı gerekir. Nisabdan az tahsil edilen için gerekmez. Yalnız sahibinin zekâta tâbi başka malları varsa, o zaman nisab miktarını bulan bu mallar arasında bunun da zekâtı verilir.
İmam Azam'dan, daha sahih görülen bir rivayete göre, bu kısım alacakların geçmiş yıllara ait zekâtları gerekmez. Ele geçtikten sonra, üzerlerinden bir yıl geçmedikçe zekâtları gerekmez. Eğer para sahibinin zekâta bağlı başka malı olursa, o zaman hepsinin zekâtı verilir.
3) Zayıf Alacak: Bu, bir malın bedeli olmaksızın bir kimsenin üzerinde kalan alacaktır. Varisin üzerinde kalan ve sahibine ödenmesi gereken vasiyet parası, henüz ele geçmemiş diyet bedeli, kadının kocası üzerindeki mehir alacağı, boşama anlaşması sonunda alınacak mâl bedeli gibi. Bu nevi alacakların geçmiş yıllar için zekâtı gerekmez. Nisab miktarı ele geçip üzerinden bir yıl geçmedikçe de zekâtları verilmez. Ancak az çok ne kadar tahsil edilirse, zekâtâ bağlı diğer mallara ilâve edilirler. Böylece onların da zekâtı birlikte verilmiş olur. Bir rivayete göre, bunlardan diyet ve kitabet bedeli müstesnadır. Bunlar ele geçişlerinden itibaren zekâta girerler.
(İmam Şafiî'ye göre alacak, zekâtın ödenmesini geciktiremez. Ele geçmese de onun zekâtını vermek gerekir. Çünkü borç verilmesi, hak sahibinin arzu ve isteği ile olmuştur. Bu bakımdan fakirin hakkını geciktirmekte hakkı bulunmaz.)