Birçok Türk aydın, düşünür ve yazar gençliğin içinde bulunduğu durumu, bu durumun getireceği sonuçları ve bu sonuçların olmasına neden olacak faktörlere karsı alınması gereken önlemleri gazetelerde, televizyonlarda ve kitaplarında ifade ediyorlar. Onların ifadelerinin, düşüncelerinin ve çözüm için yaptıkları önerilerin yanında benim yazacaklarım pek bir anlam ifade edemez ama yinede gençliğin sürüklendiği yada daha doğru bir ifadeyle sürüklenmeye çalışıldığı ucunda ne olduğunu kestiremediğimiz karanlık yolda tehlikeyi bizzat yaşayan bir üniversite öğrencisi olarak bende düşüncelerimi aktarma gereksinimi duydum.
Şu anda gençlik hem fiziki görünüş hem de kişilik olarak, iyi terbiyeyle yetişmiş ve eskiden Türk gençliğinin yaşantısını bilen kişiler tarafından r0; bu gençlik nereye gidiyorr1; denilecek bir halde. Bu hale gelmek bir anda olan bir değişimin ürünü değil, aslında yüzlerce yıldan beri Türklerin aile yapısı, gençlerin milli şuuru ve vatan sevgisi Türk düşmanı devlet ve kurumlar tarafından yok edilmeye çalışılıyor. Ama yüzlerce yıldır yaptıkları etkinin on katı daha ciddi ve ağır etkiyi 1992 yılında özel televizyonların kurulmaya başlamasından günümüze kadar olan dönemde yapmayı başardılar.
Yeni doğan bir çocuk daha adını ezberlemeden TV programlarını ezberleyecek kadar, ev hanımları kocaları eve geldiğinde onların geldiğini fark edemeyecek kadar ve gençler magazin programlarında ki manken ve şarkıcıların şeceresini sayabilecek kadar televizyona bağlı bir yaşamın esiri olmuş durumda. Bu durum doğal olarak yalnızca gençliği değil, bütün insanları olumsuz yönde etkiliyor. Her gün yayınlanan bu programlarda bekâret önemli mi? Namus diye bir şey var mı? Şeklinde tamamen milli ve ahlaki değerlere aykırı konular tartışılacak kadar ileri gidilmiş durumda. Bazı kanallarda Toplumu bilinçlendirmek, gidilen karanlık yola ışık olabilmek için, belgesel, film ve haberler yayınlanıyor. Fakat bu kanallar maalesef zararlı programlarla dolu olan büyük kanallarla yarışabilecek maddi olanağa sahip değiller. Sonuçta gençler reklâmlardan da etkilenerek belgeseller ve aydınlatıcı tartışma programlarını izlemek yerine rap star, pop star ve dans et benimle gibi insanı aptallaştıran programları izliyorlar. Yayınlanan klipler adeta bir erotik filmi andırıyor. Dizilerde gerçek Türk toplumunun değil dönüştürülmek istenilen Türk toplumunun yaşantısı anlatılıyor ve sonuçta bu anlatılanlar toplumun kafasında yer ediniyor. Bu duruma gazetelere yansıyan bir kıssayla misal verelim
Habere göre ilköğretim 5. sınıfa giden bir öğrenci yanında oturan kız öğrenciye sana şu kadar para vereyim benimle ilişkiye gir şeklinde ahlaksız bir teklifte bulunmuş ve kızın durumu öğretmenine anlatması sonucun da öğrenci hakkında okul disiplin kuralları çerçevesinde işlem başlatılmış. Burada bana göre bu ahlaksız teklifi yapan daha ergeniğe bile girmemiş öğrencinin hiç suçu yok. Bence bütün suç bin bir gece adındaki birçok evde bir aile dizisiymiş gibi izlenen dizinin yapımcılarında ve bu türden dizileri çocuklarına izleten ailelerde. Ülkede bu tür programları denetleme yetkisi radyo televizyon üst kurulunda(RTÜK) fakat gerçeği söylemek gerekirse onlarında eli kolu bağlı durumda, ne zaman RTÜK bir programa yasak getirse o televizyon kanalında RTÜK aleyhinde haberler ve programlar yayınlanıyor doğal olarak RTÜK yetkilileri de eleştirilere dayanamayarak kanallara gereken şekilde müdahalede bulunamıyorlar. Olan yine topluma ve toplumsal değerlere oluyor.
Ülke gençlerinin gelecekte izleyecekleri yolun haritasını görmek istersek bulunduğumuz konumdan pek fazla uzaklaşmamıza gerek yok her mahallede bulunan liselerden birine giderek bu isteğimizi gerçekleştirebiliriz. Yada oda arkadaşımın yaşadığı şu olay hakkında bir yorum yaparak gidilen yolun haritasını zihnimizde de çizebiliriz. Arkadaşım okuldan çıkıp İETT otobüsüne binmiş ve bir yere oturmuş birkaç dakika sonra bir lisenin önünde 2 kız öğrenci ve arkalarından bir de erkek öğrenci otobüse binmiş. Kızlarla erkek öğrenci samimi bir şekilde muhabbet ettikten sonra birkaç durak ötede erkek öğrenci otobüsten inmiş, çocuğun otobüsten inmesiyle birlikte kızlar çocuk hakkında yorum yapmaya başlamışlar. Kızın biri r0;bu Serkanr17;da amma sütr1; deyince diğeri hiddetli bir şekilde r0;o süt değil, hem süt olsa sigara içmez, bara takılmaz, partilere gitmezdir1; diye aklınca çocuğu savunmaya geçmiş. Diğeri de r0;bence yeterli değil ben onu hiç kızla görmedim, hem derste çalışıyormuşr1; deyince çocuğu savunan kız daha da hiddetli bir şekilde r0;yanılıyorsun o kızla da çıktı, derslere de hiç katılmıyorr1; demiş İşte toplum gençliğinin bataklığa saplanmış iki öğrencisinin arasında geçen konuşma bu. Görüldüğü üzere Artık sigara içmeyen, ders çalışan, kızla çıkmayan öğrenciler süt çocuğu tanımının yapılmasında kullanılıyor. Bu yapılan tanıma göre benimde tam bir süt çocuğu olduğumu, bu sütlükten dolayı da gurur duyduğumu belirtmek isterim.
Gençlerin saplandığı bir diğer bataklıkta internet. Gençlerin büyük bir zamanı ya televizyon karşısında yada bilgisayar başında geçiyor. Ve gençler internette bulunan yüz binlerde zararlı site arasında sanal sörf yapıyorlar. Buradaki cinsel boşluğa kapılan gençler internetten bir arkadaş aramaya başlıyorlar sonunda biriyle tanışılıyor. Bu arkadaşlık sevgi, saygı değil tamamen cinsel arzular üzerine temelleniyor. Bazen alan memnun veren memnun oluyor ama çoğu zaman bu tanışmalar büyük yıkımlara gebe oluyor. Gençliğin ufkunun kararmasında kullanılan en büyük silah şüphesiz ki cinsellik. Bizim örnek almamız gereken atalarımızın taşıdığı namus bilinci şu anda Türk toplumunun genelinde mevcut olsa bizi kimse tutamaz. Onların namuslarına ne derece önem verdiklerini bir örnekle açıklayalım. İstanbulr17;un fethinin kahramanlarından olan Ulubatlı Hasan bir gün bir dağ yolunda giderken uzaktan bir köylü kızının çeşme başında su doldurduğunu görür. Biraz sonra kızın yanında iki adam belirir. Adamlar kızı çevreler kız kaçmak ister ama yapamaz. Durumu gören Ulubatlı Hasan hemen çeşmenin başına koşar ve kızı bırakmalarını söyler. Adamlar r0;defol git buradan istiyorsan sıranı bekler1; diye adi bir teklifte bulununca Ulubatlı Hasan kılıcını çıkarır ve iki adamı da yere serer. Daha sonra kıza suyunu doldurmasını ve önüne düşmesini söyler. Kızı köyüne götürmek için giderken kızın arkasında olmaktan rahatsızlık duyar ve kendi kendine şöyle der r0; o tazecik bir Anadolu kızı bende genç bir erkeğim benim onun arkasında gitmem bana yakışmazr1; sonra kızın önüne geçerek kızı evine kadar götürür. İşte bu olaydaki kahraman Ulubatlı Hasanın taşıdığı şuur İstanbul fethinde mücadele veren Fatihin bütün neferlerinde vardı. Biz gençler Brad pitti, madonnayı yada diğer geleneksel Türk ve İslam toplum yapısına aykırı insanları örnek almak yerine gerçek birer kahraman olan dedelerimizi, atalarımızı örnek almalı ve onlar gibi milletimiz için, vatanımız için, namusumuz için mücadele etmeliyiz.
Eğer televizyonlarda ve dergilerde örnek almamız gereken kişilerin değil de millet için birer utanç kaynağı olan kişilerin yaşamları anlatılmaya devam ederse toplumda bu karaktersiz insanların yaşantısını örnek alacaktır. Bu bozuk düzene bir an önce dur denilmezse Türkiyer17;de vatan sevgisi, toplumsal ahlak, güvenilir gelecek ve milli kültür gibi Türk toplumunun temelini oluşturan konulardan söz etmek imkânsız bir hal alacak. Ben umuyorum ki toplumumuz oyunlara gelmez, milli birlik ve beraberlikten ayrılmaz.