Yanlış inanışlarından biri de haftanın bazı günlerinin uğurlu bazı günlerinin de uğursuz sayılmasıdır. Oysa İslâm'da günün güne üstünlüğü yoktur. Günler, gün olması bakımından birbirinin aynıdır. İnsan dilediği günde iş yapar. Dilediği zaman da seyahate çıkar. Akıllı ve inançlı bir müslüman şu gün çalışmaz, şu gün işe başlamaz, hurafelerine kanmamalıdır. Ama ne yazık ki halkımızdan bazıları bu uydurmalara kanmaktadır.
Haftanın bazı günlerini uğurlu, bazı günlerim uğursuz ve bazı günlerinde de çalışmayı günah saymak, uzmanlara göre, yahudi ve hıristiyan adetlerinden geçmiştir. Gerçekten de hıristiyanlar Salı gününü uğursuz, Pazar günü de çalışmayı günah sayarlar. Yahudiler ise Cumartesi günü çalışmazlar.
Halbuki İslâm dininde, sadece istirahat ve ibadet saatları dışında devamlı olarak çalışmak tavsiye edilmiştir. Buna rağmen çalışmaktan en çok kaçar hale de biz gelmişiz. Bir sürü hurafeye kanarak adeta haftanın günlerini çalışmamak için parsellemişiz.
Günlere hurafeler o kadar karışmış ki bazı günlerin hangi saatinde hangi iş yapılmalı veya yapılmamalı o dahi tesbit edilmiştir. İşte böyle hurafe kitaplarından biri olan ve "Seyyid Süleyman El-Hüseynî" tarafından kaleme alınan "KENZ'ÜL-HAVAS" adlı kitaptan naklen M. Şemsettin (Günaltay) şu örneği veriyor.
Pazar gününe ait vakitler hakkında:
Saat l: Güneş saatidir, bu saatte sevgi ve dostluk kabul olup kral ve hükümdarlar nezdine girebilmek için dualar okumak ve yazmak uygundur.Yeni elbiseler giymek münasiptir.
Saat 2: ZÜHRE (Venüs)e mahsus olan kötülenmiş bir saattir. Bu saatte hiçbir şey yapılmamalıdır.
Saat 3: UTARİT saatidir. Bu saatte yola çıkmak iyidir. Ayrıca insanların kalp ve gönüllerim celbetmek ve bunlara benzer işleri yapmak için okuma ve yazma saatidir.
Saat 4: AY saatidir. Bu vakitte bir şey alıp satmak iyi değildir. Hiçbir şeye yaramaz.
Saat 5: ZUHAL (Satürn)e mahsus bir saattir. Tefrika ve fitne çıkarma, arabozma ve düşmanlık yapmak için uygun bir saattir.
Saat 6: MÜŞTERİ (Jüpiter)ye nisbet edilen bir saattir. Bu saat kral, hükümdar ve devlet erkanından ihtiyaç talebinde bulunmaya uygundur.
Saat 7: MERİH (Mars)a ait bir saat olduğundan uğursuzdur. Bu vakitte hiçbir şey yapılmaz.
Saat 8: ŞEMS (Güneş)a ait bir saittir. Bu vakitte her türlü hacetin karşılanması için çalışmak uygundur.
Saat 9: ZÜHRE (Venüs)e aitolup insanların kalp ve gönüllerini celbetmek için dua okumaya ve yazmaya uygun bir saattir.
Saat 10: UTARİT'e nisbet edilen bir vakittir. İyi ve salih olan her şeye uygundur.
Saat 11: AY'a ait güzel bir saat olduğundan o vakitte tılsım ve onunla ilgili şekilleri çizmek ve muska yazmak uygun olur.
Saat 12: ZUHAL (Satürn)'ün saati olduğundan bu saat en büyük uğursuzluk getirir. Bu an zarar getirmekten başka bir şeye yaramadığından o saatte herhangi bir işi yapmaktan sakınmalıdır(43).
Günlerle ilgili olarak şu hurafeler de halkımızı etkilemiştir:
—Salı günü işe başlanırsa bitmez sallanır.
—Pazar günü çalışmak uğursuzluktur.
—Çarşamba gecesi işe başlanırsa, "Çarşamba karısını" kızdınr ve o eve kötülüğü dokunur.
—Perşembe çamaşır yıkanırsa zengin olunur (Kıbrıs).
—Salı günü yeni elbise giyilirse yanar.
—Çarşamba günü süt içmek, ev satın almak iyi değildir.
—Cuma akşamı ve cuma günü ev temizlemek günahtır.
—Cumartesi günü çamaşır yıkamak uğursuzluk getirir.
—Arefe günü dikiş dikmek günahtır.
—Arefe günü dikiş diken kadının ölmüş çocuğu varsa onun derilerini diker vs.
Dikkat edilirse hemen haftanın bütün günleri ya belâya, ya da günaha sebep gösterilmiştir. Sanki müslümanın çalışması suç kabul edilmiştir. Bu inanç, hem dini hem de millî kalkınmaya ihanettir.
Unutulmamalı ki İslâm Peygamberinin en hoşlanmadığı hallerden biri tembelliktir, İslâm Dini tembelliği değil, çalışmayı tavsiye etmiştir. Çalışmayı ibadet derecesine yükseltmiştir. Hz. Muhammed (S.A.S) "îki günü eşit olan zarardadır" buyurur ve "Sekiz gün ömre dokuzgün çalışmayı tavsiye eder." Bir başka buyruklarında da: "Dünyanızı ıslah ediniz, yarın ölecekmiş gibi de ahiretiniz için hazırlık yapınız"(44) demişlerdir. Böylece âhiret mutluluğunun ancak dünyadaki tutum ve çalışmamızla ilgili olduğuna haber vermişlerdir.
Oysa biz, bu uyarılara kulağımızı tıkayalı, gerilemeye başlamışız ve dün hükmettiğimize bugün el açar duruma düşmüşüz. Bunun vebali dinimizde değil kendimizdedir...
Dünyanın hızlı değişimi karşısında ona ayak uydurabilmek istiyorsak, artık şu gün çalışılmaz, şu gün işe başlanmaz safsatasını bırakalım. Bugünü dünden, yarını bugünden daha ileriye götürmeyi ülkü haline getirelim.
Yüce Allah'ın şu buyruğunu da unutmayalım:
"Allah'ın sana verdiği (Maldan harcayıp) âhiret yurdunu ara, AMA DÜNYADAN NASİBİNİ DE UNUTMA... Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez"(Kasas Suresi, Âyet 77).