Karı kocadan oluşan mutlu bir ailenin, mutlu bir sülâleye dönüşmesine vesile olan çocukların bakımı, eğitimi, öğretimi ve iyi yetişmesi çok önemlidir.
İyi bir ürün almak için verimli tarla, sağlam tohum ve çok iyi bakım gerektiği gibi, iyi bir nesil yetişmesi için de ana babaların asil ailelerden, sağlıklı, güçlü, sağlam karakterli ve akıllı olmaları, hem de mutlu ve huzurlu bir aile hayatı sürdürmeleri, doğumdan önce sonra çocuğun gelişmesine, yetişmesine gereken önemi göstermeleri gerekir. Bunun için:
l- Temiz aileden biriyle evlenmeli
Doğacak çocuğunun mükemmel olmasını isteyen ana ve baba adayları, evlenecekleri kimselerin asil, sağlıklı, terbiyeli ve temiz bir aileden olmasına dikkat etmelidirler. Çünkü bazı özellikler irsiyet yolu ile büyükten küçüğe geçer. Bu hususta Resûlullah (s.a.v):
" - Eşinizi iyi ve dikkatli seçin, çünkü damar çeker."^2^ buyurmuştur.
Eşlerin ve sülâlelerinin bazı fiziksel yapıları ve ruhsal halleri irsiyet yolu ile kendilerinden meydana gelen çocuklarına geçtiği bilinen bir gerçektir.
2- Akraba evliliği olmamalı
Doğacak çocukların güzel, zeki ve güçlü olmaları için, akraba evliliği olmamalıdır. Bu hususta Hz. Ömer (r.a.):
"Uzaktan, yani akrabanız olmayan ailelerden evlenin ki, çocuğunuz zayıf ve cılız olmasın" demiştir.
Akraba evliliği karı- koca ilişkisini olumsuz yönden etkilediği gibi, doğacak çocuklar üzerinde de bazı olumsuz etkileri olur. Bu konuyu daha önce de açıklamıştık. (Bkz. 296)
3- Kadın hamile iken sağlığına dikkat etmeli
Hanımlar, hamilelik boyunca karnındaki bebeğin sağlığını bozucu hareket ve davranışlardan kaçınmalıdır. Sigara, içki ve benzeri kötü alışkanlıkları varsa bırakmalı, bebeğin ruhen ve bedenen iyi beslenmesi için çok dikkat etmeli ve onun iyi gelişmesini sağlamalıdır. Bu da annenin kendine iyi bakması sıkıntı ve tasalanmayı bırakıp şen ve neşeli yaşamasıyla olur.
Doğacak bebeğin güzel olması için, ana hep güzel şeylere bakmalıdır. Zira hamileler gördükleri şeylerden etkilenirler. Ayrıca sağlık bölümünün beslenme bahsinde değindiğimiz gibi dengeli beslenmeye dikkat etmeliler, -Allah'ın da emrettiği gibi, her şeyin en iyisini ve kendilerine yarayanlarını yemeliler. Ana karnında çocuk büyüdükçe rahim de büyür, mideyi sıkıştırır. Hamile kadın yeteri kadar yemek yiyemez. Onun için hamile kadınlar yemek öğününü beklemeden yemeliler. Beslenme bölümünde de yazdığım gibi, iki kimse, -az yediği için- sık sık yemelidir.
Bebekler ve çocuklar
Hamile ve emzikli kadınlar
Anne adayları şunu bilsinler ki, karnındaki bebekleri bedenen kendilerinin bir parçası olduğu gibi ruhsal ve karakter bakımından da kendilerinin bir kopyasıdır. Onun için atalarımız: "Anasına bak kızını al" demişlerdir. Ben de şunu ilave ediyorum:
"Damadınız olacak gencin anasına bakın, kızınızı verin." Çünkü damadınız anasının bir parçasıdır. Hem de damadınızın anası kızınızın kaynanası olacaktır. Buna çok dikkat edin..
Hülâsa, demek istiyorum ki, kız çocuğu da, oğlan çocuğu da anasının kopyasıdır, çünkü onun bir parçasıdır.
Olumlu veya olumsuz anayı etkileyen her şey, kanundaki bebeğini de etkiler. Ananın üzgün oluşu bebeğin de üzgün olmasına, şen ve şakrak oluşu, bebeğin de şen ve rahat oluşuna sebep olur. Bu hususta baba adaylarına da mühim görevler düşmektedir. Çünkü kadınları şen yaşatıp mutlu kılan da, hayatlarını cennet hayatına döndüren de, üzgün yaşatıp hayatlarını cehennem hayatına çeviren ve dünyaya geldiklerine pişman eden de kocalarıdır.
İşte karı- koca güzel huyları, olumlu davranışları ve bilinçli yaşayışları ile güzel, gürbüz, zeki, şen, iyimser, sadakatli, kendilerine ve milletine yararlı çocuklara sahip olabilirler. Özellikle yeni evliler bu gerçekleri göz önüne alarak yaşamlarına ona göre yön versinler. Şunu bilsinler ki, doğacak çocukları kendilerinin bir parçası ve bir gölgesidir. Kendileri doğru olursa, çocukları da doğru olur. Eğri bir şeyin gölgesi doğru olmaz.
4-Helâlden yedirmeli
Baba helâlinden kazanıp çocuklarına helâl lokma yedirmelidir. Haram kazançla beslenen çocuklardan kimseye hayır gelmez. Böyle yapan babalar büyük günaha girerler; ileride çocuklarının da günaha girmesine sebep olurlar.
5-İyi duygular aşılamalı
Ana ve baba, çocuklarının kalbine sevgi, şefkat, saygı ve itaat tohumları ekmeliler, kin, isyan, intikam ve düşmanlık tohumları ek-memeliler. Bütün hareket ve davranışlarında çocuklarına olumlu ve güzel örnek olmalılar.
Ana- babalar şunu iyi bilsinler ki, çocukları kendilerinin kopyasıdır. Ayrıca çocuklar çok narin ve duyguludurlar, her şeyden çabuk etkilenirler. Onları sevdiğini belirtici bir söz, bir bakış, bir ikram ve ana- babanın birbirini sevmesi.. Hep bunlar çocukların kalbine birer sevgi tohumu ekmektir. Buna karşılık büyüklerin kırıcı sözleri, acımasız oluşları, eziyet ve zulümleri, çocuğun kalbine kin, intikam ve düşmanlık tohumu eker.
Ana babalar şunu iyi bilsinler ki, büyüklerin birbirine karşı sevgi ve saygısı çocukları da saygılı kılar. O halde büyükler çocuklarının yanında asla tartışıp çekişmesinler, aralarında kavga etmesinler. Eğer kavga etmişlerse, çocukları bunu fark etmeden hemen barışsınlar. Büyüklerinin çekiştiklerini, kavga ettiklerini, birbirlerini üzdüklerini gören çocukları, önce üzülürler, ikisine de gücenirler. Birinin haksız olduğunu anlayınca da haklı olana acır, onun yanında yer alırlar, haksız olandan ürker, kaçarlar. Küçük oldukları için o anda ona bir şey yapamazlar ama, bu haksızlığı yapmışsa ona karşı kinleri, düşmanlık ve intikam duyguları- farkında olmadan- kendileriyle birlikte büyür, kökleşir. Sonrada filiz verir. O haksızlık yapana önce itaatsizlik başlar, sonra da isyan ederler. Ana-baba bu tehlikeli sonucu göz önüne alsınlar, kendi aralarında uyumlu olsunlar, iyi geçinsinler, çocuklara da güzel örnek olsunlar.
Kendilerine karşı gelen, baş kaldıran ve asi olan çocuklarını suçlamadan evvel büyükler kabahati kendilerinde arasınlar. Çocuklar fotoğraf makinesi gibidirler; gördüklerini ve duyduklarını kalblerine nakşederler. Yeri ve zamanı gelince de onu meydana çıkarırlar.
6- Çocuğu uygun işlerle yetiştirmeli
Kimi aileler de güya çocuklarını çok sevdiklerinden onlara bir şey yaptırmazlar, küçükken işe ve hizmet etmeye alıştırmazlar. Onları şımarık ve tembel büyütürler. Bu çocuklar büyüyünce büyüklerine itaat etmezler, zira hizmet etmeye alışmamışlardır. Söz dinleyip verilen emri yerine getirmek onlara çok ağır gelir. Bunda da kabahat, yine onları şımarık ve tembel yetiştiren büyüklerindir.
Bu tarz büyüyen çocuklar iş hayatında da başarılı olamazlar. O zaman da kendilerini iş yapmaya alıştırmayan büyüklerine sitem eder, onları suçlarlar.
Bu durumları göz önüne alarak, büyükler çocuklarını hem sevmeli, hem korumalı, hem de yeri geldikçe onlara iş yaptırmalıdır. Disiplin ve itaati öğretmeli, kendi işlerini kendileri yapmaya ve başkalarına da hizmet etmeye alıştırmalıdırlar.
7-Büyükler kötü örnek olmamalılar
Çocuklar etraflarında hep güleç yüzlü ve şen insanlar görürlerse, güleç yüzlü ve neşeli büyürler. Asık suratlı ve kaba insanların arasında suratları asık, kaba ve katı yürekli olurlar. Büyüklerinin zıtlaştığım göre göre, onlar da inatçı olurlar. Eğer onların birbirleriyle güzel ve uyumlu geçindiklerini görürlerse, kendileri de uysal ve uyumlu olur, herkesle güzel geçinmeye alışır ve inatçı olmazlar.
Çocuklar büyüklerden gördüklerini yaparlar. Bu hususu göz önüne alarak büyükler hiç bir hususta onlara kötü örnek olmamalılar. Daima, her bakımdan güzel örnek olmalılar.
Mesela sigara içmek çok zararlı ve çok kötüdür. Çünkü sigara içen kendi kendini zehirlemekten başka, teneffüs edilen havayı kirletmek suretiyle başkalarına da zarar veriyor. Çocukların yanında onu içmek daha kötüdür. Çünkü onlara da kötü örnek olunur.
Hayır kurumlarına bağış, fakir ve düşkünlere yardım gibi yararlı işleri çocukların yanında yapmak güzeldir. Zira onlar da büyüklerinden göre göre hayır yapmaya alışırlar. Daha iyisi de, hayır işlerini çocukların eliyle yaptırmaktır.
8-Çocuk hürriyete alışmalı ve hürriyeti sevmeli
Çocuklar yaramazlık ve hata yapabilirler. Nitekim büyükler de daha büyük hatalar yapabilirler. Bu gibi haller de ceza ve baskı yerine, güzellikle ikna ederek onları terbiye etmelidir. Çocukları baskı altında tutmak, onları hürriyetten mahrum olarak yaşamaya alıştırmak olur. Bu da onların geleceği için çok zararlıdır. Çünkü bugün bizim baskımız altında yaşamaya alışan çocuklarımız, yarın da düşmanların ve zalimlerin baskısı ve zulmü altında yaşamaya razı olurlar, onlara boyun eğerler.
İşte bazı milletlerin, yabancıların ve sömürgecilerin boyunduruğu altında yaşamasının bir sebebi de, çocuklarını ve gençlerini büyüklerinin aşırı baskısı altında , hürriyetten mahrum olarak yaşamalarıdır. Resulü Ekrem (s.a.v): de:
"Çocukluk ve gençlik çağında neye alışırsa, yaşlılıkta da öyle yaşanır" demiştir.
Bir milletin çocukları hür yaşamanın zevkini almamışlarsa, onlara atalarının kahramanlık ve cengâverlik ruhu aşılanmamışsa, Peygamberimiz' in:
" - Çocuklarınıza atıcılığı, okuma yazmayı, yüzmeyi ve biniciliği öğretin" hadisinin ışığı atında onlara iyi bir askerlik eğitimi verilip savaşa hazırlanmamışsa ve Allahû tealâ'nın :
"Düşmanlarınızı, Allah'a inanmayan Hakk düşmanlarını ve daha uzaktaki düşman olabilecekleri korkutucu kuvvet hazırlayın." âyeti kerimesi pratikte uygulanmamışsa o millet, sömürülmeye ve yabancıların boyunduruğu altında yaşamaya hazır demektir.
9- Çocuğa dilini, dini ve lüzumlu bilgileri öğretmeli
Ana- babaların ve büyüklerin bir görevi de çocuklara dillerini, başta Kur'an-ı Kerim olmak üzere din bilgilerini, güzel ahlâk ve sağlık kurallarını iyi öğretmektir. Onlara çocukluktan ölünceye kadar her insana her yerde ve her zaman en çok lâzım olan ve en çok yarayan şeylerdir.
İnsanın dünyada ve âhirette mutlu olması için, başkalarına zarar vermeden bütün işlerinde başarılı olması için güzel konuşması, iyi huylu olması, sağlıklı olması ve dinini iyi bilip dindar olması gerekir. Bu dört şey insanın en sâdık arkadaşı, en büyük ve en değerli sermayesi, hem de her yerde koruyucusudur. Bir kimseye bunları kazandırmak, ona yapılacak en büyük ikram ve en değerli iyiliktir. Din, dil, güzel ahlâk ve sağlık. Hz. Peygamberimiz bir hadisinde:
"İnsanın evlâdına vereceği en değerli şey, güzel ahlâk ve iyi bir terbiyedir." (126):
"Öldükten sonra amel defterleri kapanmayıp ona ecir ve sevap yazılanlardan biri de, terbiyeli ve dindar çocukları olanlardır" demiştir “ (127)
10 - Her kusurunu yüzüne vurmamalı
Çocukların önemli olmayan hatalarım görmezden gelmeliyiz. Her kusurlarım yüzlerine vurmak bizi onlara düşman gibi gösterir ve onları bizden soğutur. Bize olan güvenlerini sarsar ve gittikçe sözümüzün etkisi azalır. Onları ustalıkla irşad ve terbiye etmeliyiz, onları korkutup bizden yıldırmamalıyız. Yoksa bizi sevdikleri için değil, korktukları için itaat ederler. Büyüyünce de isyan ederler.
11- Çocuğu geleceğin dünyasına hazırlamalı
Çocukları yetiştirirken geleceğe göre hazırlamalıdır. Kimi büyükler kendi gençliklerini düşünür, çocuklarını geçmişe dönük hazırlarlar Çocuklarının gelecek zamanlarda yaşayacaklarını düşünmezler.
Çocukların eğitim ve terbiyesini iki bölüme ayırmalıyız :
a- Dinî inançlar, ibadetler, ahlâk kuralları, millî örf ve âdetler b - Yaşamaları için gereken dünya işleri, zamana göre değişen bazı kurallar ve yaşama şekilleri
Şimdi bunları biraz açalım:
a - İmân esasları ve diğer dinî inanç ve ibadetler, islâmın ilk gelişinden kıyamete kadar aynen devam eder. Ne zamanın değişmesiyle ne de mekân ve şahısların değişmesiyle asla değişmez. Değiştirilirse hak din olmaktan çıkar, hurafe ve batıl olur. Dinî kurallar yani inançlar ve ibadetler şahıslara zihniyetlere ve zamana uymaz, şahıslar da zihniyetler de zaman da dine uymalıdır.
Ahlâk kuralları da böyledir; iyi huylar her zaman iyi, kötü huylar her zaman ve her yerde kötüdür. Doğruluk ve dürüstlük her zaman iyidir, yalancılık ve sahtekârlık her zaman kötüdür. Asık surat ve kötü söz her zaman kınanır, güzel söz ve güleç yüz her zaman ve her yerde övülür. Bütün iyilikler ve kötülükler böyledir.
"Zaman sana uymazsa, sen zamana uy" sözü dünya işlerinde ve hayat tarzlarında geçerlidir. Ancak inanmanın ve islâm'ın şartlarım Allah emretmiş ve Peygamberimiz de, neye nasıl inanacağımızı ve ibadetleri nasıl yapacağımızı göstermiştir. Bunları hiç kimse değiştiremez. Bu gerçeği göz önüne alarak çocukları zamana ayak uydurmaya alıştırırken, bir taraftanda onlara -asla değişmeyen- dinî kuralları öğretmeli küçük yaşta da ibadetlerini yapmaya alıştırmalıdır.
1 40 Mutlu Bir Aile Yuvası / Hayat Kitabı II
b - Çocukları yetiştirirken büyüklerin arzuları doğrultusunda değil de, zamanın, hatta gelecek zamanın ve toplumun da ihtiyacını göz önüne alarak, çocukların istek ve kabiliyetlerine uygun şekilde yetiştirmelidir.
Zamanın akışıyla birlikte teknik, hızla ilerlemektedir. Hayat şartlan da buna bağlı olarak değişiyor. Çalışmalarında ve ilerlemelerinde bu hıza ayak uyduranlar yükselir, uyduramayanlar ezilir ve geriler. En ileri giden milletleri göz önüne alarak, duraklamadan her alanda yükselmeliyiz ve Peygamberimiz'in şu sözünü kendimize düstur edinmeliyiz: "İki günü eşit olan zarardadır, aldanmıştır. (128)