Arazi ürünlerinden devletçe alınacak miktar, arazinin cinsine göre değişir. Bu miktar, zekât, sadaka, haraç ve icar bedeli mahiyetinde olur. Şöyle ki: Bugün müslümanların ellerindeki arazi, başlıca şu dört kısma ayrılmıştır:
1) Öşür Arazisi: Fethedilen bir memleketin halkı kendi rızaları ile müslüman olur da, ellerindeki arazi onların mülkiyetine geçirilirse veya bir memleket kuvvet gücü ile fethedilip arazileri islâm mücahidlerine mülkiyet üzere verilmiş olursa, bu gibi topraklar öşür arazisidir. Arab yarımadası bu çeşit arazidir. Bu toprakların ürünlerinden onda bir veya yirmide bir nisbetinde "Öşür" adı ile zekât alındığı için bunlara "Öşür Arazisi" denmiştir.
2) Haraç Arazisi: Bu, anlaşma veya üstünlük elde etmek suretiyle fethedilip yerli bulunan gayri müslim halka veya diğer gayri müslimlere temlik edilmiş olan topraklardır. Irak köyleri ve çevresi bu kısımdandır.
Bu çeşit araziden, ya ürününe göre veya uygun görülecek belli bir miktarda (haraç) adıyla bir vergi alınır. Bu zekât değildir.
3) Sırf Mülk Arazisi: Memleket arazisinden olup Hazineye ait iken sonradan bir bedel karşılığında bazı kimselere satılmış bulunan topraklardır. Bunların ürünleri de, sahibleri müslüman olunca, zekât bakımından Öşür arazisinin ürünleri gibidir.
Yalnız mülk evlerin çevresindeki mülk bahçeler, bu evlere bağlı olduğundan bunların ürünlerinden ve ağaçlarının meyvalarından öşür vesaire alınmaz.
4) Memleket Arazisi: Vaktiyle müslümanlar tarafından fethedilip bir kimsenin mülkiyetine geçirilmeksizin bütün müslümanların yararına bırakılmış olan topraklardır. Bunlar bütün halk adına devlete ait olup kullanma hakkı halka tapu ile verilegelmiştir. Bunların yalnız kullanma hakları belli kimselere aittir. Bu haklara sahib olanlar icarcı (kiralayan) hükmündedir. Devlete verecekleri belli hisse veya vergiler de, icar bedeli hükmündedir. Bundan dolayı böyle bir arazinin ürününden öşür ve diğer bir nam altında zekât gerekmez. Çünkü öşür ile haraç veya öşür ile bu hükümde bulunan icar bedeli bir arazide toplanmaz. Türkiyedeki arazi genellikle bu kısımdandır.
Arazi ürünlerinde İmam Azam'a göre nisab aranmaz. Buğday arpa, pirinç, darı, karpuz, hıyar, patlıcan, yonca, şeker kamışı benzeri öşür arazisi ürünlerinde, az da olsa çok da olsa, "Öşür" adı ile hisse alınır..
İki İmam'a göre, beş vask_____ miktarı olmayan ekinlerden ve insanların elinde bir sene kalmayacak sebzelerden öşür alınmaz.
Bir öşür arazisi yağmur veya ırmak, çay suları ile sulanırsa, ürünleri onda bir nisbetinde "Öşür" zekâtına tâbi olur. Eğer dalya, dolap ve hayvan ile veya satın alınacak sularla bütün sene veya senenin yarısından çoğu sulanacak olursa yirmide bir nisbetinde öşür alınır.
Tohumlar, amele ücretleri ve diğer masraflar elde edilen üründen çıkarılmaz. Bu ürünler üzerinden bir yıl geçmesi de gerekmez. Bir yıl içinde birkaç defa elde edilen ürünlerin hepsinden aynı ölçülerle öşür alınır.
Öşürde esas arazidir, mal sahibi değildir. Bir öşür arazi vakf edilse, çocuklara veya mecnunlara ait bulunsa, yine ürününden "öşür" alınır.
Öşür arazisindeki bal ve kudret helvasından da onda bir nisbetinde zekât alınır. Ekilmeden başka bir işe yaramayan tohumlar ise, zekâta tâbi olmaz. Bunlar ticaret için olursa, ticaret malı kısmına girip zekâtları verilir.
Zeytin ve susam tanelerinden öşür alındığı takdirde, sonradan elde edilecek yağlarından tekrar öşür alınmaz.
Yine, öşrü verilen üzümler için sonradan tekrar zekât vacib olmaz.
Öşür arazisi ürünlerinden alınacak muayyen hisseler, ürünler tamamen yetişip elde edildiği zaman alınır. Bundan önce alınmaz. Öyle ki, daha bitmemiş ekinlerin ve belirmemiş olan meyvelerin öşürlerini vermek caiz değildir. Fakat bunlar bittiği ve belirdiği zâman, sahibleri dilerse öşürlerini verebilirler.
Daha öşrü verilmemiş olan ekinlerden veya ağaç üstündeki meyvelerden yenmemelidir. Bununla beraber öşrünü hesab edip ödemek niyeti ile yenilmesi helal olur. Çünkü yediğini ödemiş olacaktır.
Öşür arazisi ürünlerinin öşrü veya memleket arazisinin icar bedeli zamanında verilmeyip sonradan zayi olsa veya sahibi ölse, bunu ödemek gerekir.
Mer'alardan ve çayırlardan biçilip toplanan otlardan, mübah kabul edilen dağlarda yetişip kendiliğinden büyüyen kerestelik ağaçlardan, kamışlardan veya kendiliğinden yetişmiş başka ağaçlardan, derelerden, avlanan balıklardan öşür alınmaz.
Fakat dağlardan toplanan meyvelerden öşür alınacağı gibi, ağaçlık, kamışlık edinilen yahut çayır elde etmek için su verilen öşür arazisinden ve müslümanlara ait mülk araziden her yıl kesilip satılacak ağaçlardan, kamışlardan ve otlardan da öşür alınır.
Yine, bu arazide bulunup kendisi ile ipek böceği beslenilen dut yapraklarından öşür alınır, ipeğinden alınmaz. Bu ipek hayvana bağlıdır. İpek böceği öşre bağlı olmadığından, onun bir parçası sayılan ipek de öşre bağlı olmaz.
Öşür arazisi ürünlerinden veya memleket arazisi ürünlerinden bir kısmı, sahibleri tarafından ticaret maksadı olmaksızın anbarda saklanır da üzerinden bir yıl geçtikten sonra satılırsa, bedelleri olan paralar nisab miktarı olsa bile, bunlara zekât vermek gerekmez. Çünkü zekât, öşür ile veya kire bedeli ile birleşmez. Ancak satılıp alınan bedeller üzerinden bir yıl geçerse, o zaman zekât gerekir.
Yine bu ürünlerin sahibine bir ay veya bir sene yiyecek olmak üzere yetecek miktardan fazlası nisab miktarına ulaşır da, ticaret niyeti ile saklanırsa, üzerinden bir sene geçince zekâta bağlı olur.