Büyük ticarî şirketler-holdingler devrinde yaşıyoruz.
İnce işlenmiş reklâmların tesîri altındayız.
Bütün ülkelerde: Fertleri, bilhassa gençleri alkol kullanmaya yönlendiren propagandalarla karşı karşıyayız.
1950'lerde İngiltere'de içki satışları azalmış.. Bunu gören içki üreticileri, akımı tersine döndürmek için tedbirler almaya koyulmuşdu. Yahüdî asıllı bir bira fabrikası müdürünün, idare meclisi üyelerine olan şu ibretli konuşmasına bakınız:
(Şimdiye kadar ağızlarına bira almamış milyonlarca genci, meyhanenin başlıca müşterisi hâline getirmeliyiz; önce bunları ucuz içkiye, kazançları artınca da pahalısına alışdırmalıyız) diyordu yahüdî..
• Dediği oldu.. Bu metodla yalnız İngilterede değil, tüm batıda ve Dünyâda içki bir moda oldu; viskili, şaraplı toplantılar günlük olaylar hâline geldi. Orta halliler de bu akıma katıldı..
• Neticede ve kısa zamanda alkol, tüm dünyâda insan için -insanlık için- tam bir belâ ve korkunç bir âfet hâline geldi.
Bu konuda yapılmış bâzı yurtdışı araştırmaları, tesbitleri, istatistikleri ve bunlara âid raporları dikkatle ibretle gözden geçirelim:
l - Alkol, insanlık için ciddi bir belâdır. Alkol; kolera, veba ve diğer öldürücü hastalıklar gibi salgın bir hastalık olarak târîf edilmelidir.
2 - Alkol, insanlık için yıkıcı bir âfetdir.
3 - Alkol; kelimenin tam ve ilmî mânâsıyle, hiç bir zaman bir gıda değildir.
4 - İçki; ateşli-mikrobik hastalıklara karşı vücûdun direncini azaltır. İçki içen, verem için hazır bir kurbandır.
5 - Alkol, bir hücre zehiridir; beyinde bulunan on milyardan fazla hücre, bu zehirin tesîri altında kalır.
Edinburg Üniversitesi sinir hastalıkları mütehassısı olan Ninian Bruce-Brus sar'a vak'alarının en çok cum'a ve pazar günleri olduğunu, bunun da haftalıkların ödenmesi sebebiyle içkinin çok içilmesine bağlı olduğunu söylemektedir.
6 - İçki yüzünden meydana gelen ve en çok cezalandırılması gereken bir zarar da aile müessesesine olanıdır. Aile hayâtını yıkan; hiddet, şiddet ye cinayetlerin başta gelen sebebi de gene alkoldür. İçki sebebiyle karı-koca arasında olan kavgaların çocuklara yapdığı zararlardan, bir çoklarının haberi yok herhalde!.. Keza sarhoş ananın ve babanın; daha doğmadan önce çocuğa yüklediği felâketin derecesini bunlar hâlâ idrâk etmiyorlar sanırım.
Alkol mübtelâsı annelerin çocuklarında TROİD bezinin faaliyeti eksik olur. İlâhî kudret, anne yoluyla çocuğun bünyesine herhangi bir zararlı maddenin girmemesi için, onu; koruyacak plasenta adındaki bir zar içine yerleştirmişdir. Bu zardan yalnız şu üç şey girebilir; kurşun zehiri, frengi basili ve ALKOL...
Fransız doktorlarına göre, alkol bağımlısı anne-babaınn çocukları, hayatları boyunca tehlike altındadırlar. Alkolün kötü tesîri yedi nesil üzerinde devam etmekdedir.
7 - Alkol kullananlarda geniş çapda kısırlık, gelişim gecikmesi, zayıflık ve bulaşıcı hastalıklara karşı dirençsizlik görülmekdedir. Doktor Biluhum, nesle olan bu zararların devamlı olduğu kanâatindedir. Yüce Mevlâ; gerek babaya gerekse anneye hiç birinin kaçınamayacağı bir sorumluluk yüklemişdir, ki o da çocuklarımızın sağlığı ve menfaati hususunda saygılı olmak mecbüriyetimizdir..
8 - Trafik kazalarında, içkinin ne denli bir sebeb olduğu dünyâca bilinmekdedir. Halkın, anî karar verme yeteneğinin bir bardak bira, yahut bir yudum alkollü içkiyle, ölçülebilecek derecede ve tehlikeli bir şekilde bozulduğu, ve bunlardan herhangi birisinin, sürücünün beyin gücünü yavaşlatmaya yetdiği, artık ilmî bir gerçekdir..
Bu yüzdendir ki: Norveç'de meyhanecilerin sürücülere alkol satması yasakdır. Büyük bir uçak şirketinin pilotlarına uçuşdan yirmi saat öncesinden itibaren içki kullanmaları da kat'î olarak yasaklanmışdır.
9 - British Medical Journal adlı tıbbî derginin yazdığına göre: Büyük bir hastahâneye gelen trafik kazası kurbanlarından, akşamları ve hafta sonu gelenlerin en az % 60'ı, alkol alan şoförlerin yapdıkları kazalar yüzündendir. Ve bu sürücülerin bir yokuşu normal şekilde inmeleri tıb yönünden imkânsızdır; bunlar, bir motorlu vâsıtayı kullanmaya yetecek akıl gücünden yoksundurlar.
10 - Sarhoşların, başkalarını da içirmeye çalıştıkları, içmeyenleri kendilerine benzetmek istedikleri de bir gerçekdir.
Şu olmuş vak'a bunun canlı misâlidir:
Genç bir adam, kafayı tütsüledikden sonra sevgilisini öldürdü; ve bu yüzden de îdâma mahkûm edildi. Delikanlı, idamından önce, kendi papazını görmek istedi, ve bu görüşmede hapishane papazı da bulundu, delikanlı papazından; bir müddet önce adını verdiği bir toplantıda bulunub bulunmadığını sordu; papazı, o toplantıda bulunduğunu söyledi. Bunun üzerine delikanlı şunları ifâde etdi: O toplantıda ben de vardım; içkiyi içmek veya içmemek hususunda ne yapmam gerekdiğini düşünüyordum; size dikkat etmeye ve ne yapacağınızı beklemeye koyuldum; siz içdiniz, ben de içdim. Bu ilk defa içişimdi.. Ve içkinin tesiri ile bir kaç gün içinde hayâtımla ödeyeceğim işi yapdım. Sizi buraya, bana şefaat edin diye çağırmadım; bu, benim kendi hatâmdır ve sonucuna katlanacağım. Fakat size ölmeden önce şunu söylemek isterim ki: Ne olur beni sapdırdığın gibi, başkalarını da sapdırma..
Açıkça anlaşıhyorki, bu ibret verici olayda üç suçlu var:
Biri; içki ikram eden,
Diğeri; içmek suretiyle tehlikeli ve ibret verici bir örnek olan,
Üçüncü de; kendi karârını vermek de çok zayıf kalan...