ANA SAYFA
  FORUM
  DESTEK OLUN
  ALLAH C.C
  PEYGAMBER EFENDIMIZ
  KURAN-I KERIM
  PEYGAMBERLER VE ALIMLER
  YASIN-I SERIF MEALI
  NAMAZ- ABDEST
  HAC VE ONEMI
  ILMIHAL
  KIYAMET
  ADAB-I MUASERET
  MUBAREK GUN-GECE
  HURAFELER
  KISSADAN HISSE
  TESETTUR
  DINI SUALLER
  AKAIDE GIRIS
  DUALAR UZERINE
  ISLAM TASAVVUFU
  HADIS ELKITABI
  EL LU VEL MERCAN
  MERAK EDILEN KONULAR
  IDARECILIK BILGILERI
  SUNNET VE BIDAT
  AILE BILGILERI
  DINI PROGRAMLAR
  HARITA
  BEBEK ISIMLERI
  RESIMLER
  TARIHIMIZ
  MENKIBELER
  POWERPOINT DOSYALAR

Veda Hutbesi
Veda Hutbesi
Bismillahirrahmanirrahim

EY İNSANLAR!

Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz.
İNSANLAR!

Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.


ASHABIM!

Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.


ASHABIM!

Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

ASHABIM!

Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.


İNSANLAR!

Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!

İNSANLAR!


Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzeridne hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki
hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.


MÜ'MİNLER!


Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır.
MÜ'MİNLER!
Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...


ASHABIM!

Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

İNSANLAR!

Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.

İNSANLAR!

Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.
İNSANLAR!
Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.)

Şahid ol yâ Rab!
Şahid ol yâ Rab!
Şahid ol yâ Rab!

Kütüphanem
yeni makale» 40 Hadis
yeni makale» Dua nedir? Çeşitli Dualar
yeni makale» Din Nedir?
yeni makale» İman Nedir? Nasıl edilir?
yeni makale» Adab-ı Muaşeret
yeni makale» Hz.Muhammed Hayatı
Makaleler
yeni makale bu gerçekten önemlimi?
yeni makale
aile bağlarını koparmak...
yeni makale
Avrulalı kadını taklit
yeni makale
yarım hoca dinden eder
yeni makale
Gençliğin intihar koşusu
yeni makale
beşik ile kabir arası
yeni makale 
Ezanda geçen Haydin ...
Adab-ı Muaseret
yeni makale» Selamlasma Adabi
yeni makale» Saygı Adabı
yeni makale» Kardeşlik Adabı
yeni makale» Komşu Adabı
yeni makale» İzin İsteme Adabı
yeni makale» Yemek Adabı
yeni makale» Elbise Adabı
yeni makale» Doğruluk Adabı
yeni makale» Sır Tutma Ahlakı
Namazlar(Resimli)
yeni makale» Namazın Kılınışı Resimli
yeni makale» Namaz sureleri
yeni makale»
Cuma Namazı Kılınışı
yeni makale»
Bayram Namazı
yeni makale»
Cenaze Namazı
yeni makale»
Kaza Namazı
yeni makale» yolcu namazı
yeni makale»
Sehiv Secdesi (Unutma Secdesi)
Abdest (Resimli)
yeni makale» Abdestle ilgili Bilgiler
yeni makale»
Abdest Alınışı Resimli
yeni makale»
Abdesti Bozan ve Bozmayan yeni makaleDurumlar
yeni makale»
Gusülle ilgili Bilgiler
yeni makale»
Teyemmüm Bilgiler
yeni makale»
Teyemmüm Resimli
Mubarek Gün-Gece
yeni makale» Kadir Gecesi
yeni makale»
Mevlüt Kandili
yeni makale»
Regaib Kandili
yeni makale»
Miraç Kandili
yeni makale»
Beraat Kandili
yeni makale» Üç Aylar
yeni makale» Kandil Mesajları
Kıssadan Hisse
yeni makale» 33 ADIM
yeni makale»
86400 Saniye
yeni makale»
Hüzün
yeni makale»
İcki Icmek
yeni makale»
Sakat Köpek
yeni makale»
Kirlangic
yeni makale»
Sevgi Agaci
yeni makale»
Yaban Kazlari
Önemli Dini Bilgiler
yeni makale» Oruç ile ilgili Bilgiler
yeni makale» Zekat ile ilgili Bilgiler
yeni makale» Hac ile ilgili Bilgiler
yeni makale» Kurban ilgili Bilgiler
yeni makale» VEDA HUTBESİ
Hurafeler
yeni makale» SiHiR = BÜYÜ
yeni makale» Çaput Bağlamak
yeni makale» MUSKA
yeni makale» Mum Yakmak
yeni makale» Kurşun Dökmek
yeni makale» Fal Açmak
yeni makale» Günlerin Uğursuzluğu


www.islamanahtari.tr.gg

1-Âfetü’l ilmi en nisyanü: İlmin afeti unutmaktır.
************************
2
-Ettuhuru şatru’l iman: Temizlik imanın yarısıdır.
************************
3-A’kilhâ ve tevekkel: (Deveyi) bağla ve tevekkül et.
************************
4-Sûmû tesihhû: Oruç tutun, sıhhat bulun.
**********************
5-Es-salâtü imâdü’d dini: Namaz dinin direğidir.
*************************
6-Talebü’l helali cihadün: Helal peşinde koşmak cihaddır.
******************************
7-El-kelimü’t tayyibetü sadakatün: Güzel söz sadakadır.
***************************
8-El cennetü tahte zılâli’s süyuf: Cennet kılıçların gölgesi altındadır.
*************************
9-El mecalisü bi’l emaneti: Meclislerdeki sözler emanettir.
***************************
10-Ed-dellü alel hayri kefailihi:Hayra vesile olan yapan gibidir.
****************************
11-El cennetü dâr-ül eshıya: Cennet cömertler yurdudur.
*************************
12-Es- savmü nısf’us sabr: Oruç sabrın yarısıdır.
************************
13-Es sabru nısf’ul iman: Sabır imanın yarısıdır.
***********************
14-Et tebessümü sadakatun: Tebessüm etmek sadakadır.

************************
15-Es sabru miftahul ferec: Sabır, başarının anahtarıdır.
************************
16-Es sabru ınde sadmetül ula: Sabır, musi,betin ilk anındakidir.
************************
17-Efdalü’l ibadeti edvamuha: İbadetin efdali devamlı olanıdır.
************************
18-El Kur’anü hüved deva: Kur’an, sırf devadır.
************************
19
-Men samete reca: Dilini tutan kurtuldu.
************************
20-Re’sü’l hikmeti mehafetullah: Hikmetin başı Allah korkudur.
************************
21-El idetü atiyyetün: Vaad edilen verilmelidir.
************************
22-Ed duaü silahu’l mümin: Dua müminin silahıdır.
************************
23-İsmah yusmah leke: Müsamaha et ki sende göresin.
************************
24-Es salatü nur’ul mümin: Namaz müminin nurudur.
************************
25-En nedametü tevbetün: Pişmanlık tövbedir.
************************
26-El mescidü beytü külli takiyyin: Mescid, takva sahiplerinin evidir.
************************
27-Ed dinü en nasiha: Din nasihattir.
************************
28-Ed duaü hüvel ibadetü: Dua ibadettir.

 

************************
29-El cümuatü haccü’l mesakin: Cuma fakirlerin haccıdır.
************************
30-Hüsnü’s suali nısfu’l ilim: Güzel soru, ilmin yarıdır.
************************
31-Es selamü kable’l kelam: Önce selam, sonra kelam.
************************
32-İzâ gadibte fe’skut: Öfkelendiğinde sus.
************************
33-Kesretü’d dahiki tumitül kalb: Çok gülmek kalbi öldürür.
************************
34-Es savmu cünnetün: Oruç kalkandır.

35-Es subhatü temneu’r rızk: Sabah uykusu, rızka engeldir.
************************
36-El hamrü ummü’l habais: İçki, kötülüklerin anasıdır.
************************
37-Zina’l uyûni en nazaru: gözlerin zinası bakmaktır.
************************
38-El kanâatü mâlün la yenfedü: Kanaat bitmez bir sermayedir.
************************
39-El hayaü minel iman: Hayâ(utanma duygusu) imandandır.
************************
40-El mer’ü ala dini halilihi: Kişi, arkadaşının dini üzeredir.
www.islamanahtari.com
huzurlu adresiniz

ELMALILI MUHAMMED HAMDI YAZIR ADIYAT

KURAN'I KERİM TEFSİRİ
(ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR)

100-ADİYAT:

1. "Vav", kasemdir. "Adiyat" hızla koşmak, seğirtmek mânâsına "adv"den ism-i fail cem-i müennes salimdir. Şu halde at, deveye diğer koşanların hepsine söylenebilir. "Kamus" sahibinin "Besâir"de beyanına göre bu "adv" maddesi, esasında tecavüz mânâsında kullanılır. Kâh yürüyüş itibarıyla düşünülür, ona "adv" yani seğirtmek denilir. Ve kâh kalbi olarak düşünülür, ona adavet ve muadat yani düşmanlık denir Kâh da adalet bozmak itibarıyla düşünülür ona da udvar, yani zulüm ve adaletsizlik denilir. Ve kâh da mekan ve yer itibarıyla düşünülür, ona da adva yani sivayet denilir. Diğer mânâlar bundan türemiştir. "Ğaniy" vezninde "adiy" ve sariye vezninde "âdıye" daima harp ve kıtale koşup hücum eden topluluğa denir. Bazıları "adîy", piyade saldırganlarına; "âdiye", süvari (atlı) saldırganlarına mahsus olduğunu söylemiştir. Burada Hz. Ali'den rivayet edilerek Arafat'a giden hacıların develeriyle tefsir edildiğine dair bir rivayet nakledilmiş ise de, İbnü Abbas'dan rivayet edildiği üzere süvarilerin atları olmak âyetlerin mefhumuna göre açıktır ve tefsircilerin pek çoğu bunu tercih etmişlerdir. Zira DABH atların koşu esnasındaki nefeslerinin sesleridir ki, "sahil" denilen kişnemek değil, yemi ve sahibini gördüğü zaman yaptığı gibi hamhame (genizden ses getirme) denilen sesi de değil, hızlı nefes sesi olan bir harıltı ve hohlamadır. Denilmiştir ki "dabh", bir at bir de köpek koşarken olur. Kelamın takdiri veya "dâbihât", mânâsındadır.

2. Sonra "Kadh", çakmak çakmak, yani hızla çarpmak çakmakla ateş çıkarmaktır. Bu da atların koşarlarken hızlarından tırnaklarıyla çarptıkları taşlardan çakmak gibi ateşler çakarak gitmelerinde görülür. Ki bu geceleyin görüleceği ve hız eseri olduğu için onların hem kuvvetlerine, hem de geceleyin koştuklarına işaret eder. En açık olan mânâ da budur.

Bununla beraber bunu daha diğer mânâlarla açıklayanlar da olmuştur:

1- Bir kısım tefsirciler demişlerdir ki: Gerçi bu âyetlerden maksat atlardır. Fakat ateş çıkarmaları, sahipleriyle düşmanları arasında harbi kızıştırmaları, harp ateşini tutuşturmalarıdır. Nitekim "Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa." (Maide, 5/64) buyurulmuştur. Ve harp kızıştığı zaman "fırın kızıştı" denilmek de darb-ı meseldir.

2- Bunlar geceleyin ihtiyaçları ve yemekleri için ateş yakan gazilerdir, "gazilerden bir topluluktur" denilmiş, nitekim "âdiyat"i hacıların develerine yoranlar da Arafat'tan geceleyin Müzdelife'ye, Meş'ar-i Haram'a gelip orada ateş yakan hacılar demişlerdir.

3- Ağır, heyecanlı sözler söyliyerek düşmanlık ateşi çalıp tutuşturan diller, denilmiş ki, bu mânâda "kadhan" dil ile düşmanlığa yorumlanabilir.

4- Mekr (aldatma) ve hud'a (hile) ateşi çıkan fikirlerdir, denilmiş, bu mânâ da İbnü Abbas'dan rivayet edilmiştir. Zira "Ben sana bir çakmak çakayım, sonra bir ateş çıkarayım da gör!" denilir ki, bir hile yapayım, başına bir iş çıkarayım da gör, demektir.

5- İkrime demiştir ki: süngüler, silahlardır. Buna göre zamanımızın ateş saçan silahları hiçbir mecaz düşünmesine hacet kalmaksızın bunda öncelikle dahil olmuş bulunur. Özellikle sûrenin Mekkî olması rivayetine göre, o zaman müslümanlarda ne at, ne de silah olmadığı için bu âyetler bütün geleceğe ait demek olacağından bu mânâ ve şümul daha açıktır. Bu şekilde burada sonradan peyderpey ortaya çıkacak böyle ateşler saçan silahlarla geleceğin harp güçlerine de işaret edilmiş olmakla buna göre yalnız atlara değil, harıl harıl süratle hücüm eden motorlu akın vasıtalarının da hepsini içine almış bulunur. Bu âyetlerde tamamen tercemesi mümkün olmayan kelimelerin özelliklerine ve cemiyetlerine dikkat edilir ve bunların aralarında peyderpey tertip ifade eden "fa"larla geldikleri de düşünülürse, bunlar sadece bir seriyeye değil, her zamanın peyderpey gelişecek taarruz araçlarına işaret eden âyetler olduğu takdir olunabilir.

6- Nihayet bir de yani işi başarmış: İstediklerini bulmuş, harp veya Hac her ne ise isteklerinde başarılı olmuş olanlar diye tefsir edilmiştir. Zira ihtiyacını bitirmiş, işinde başarılı olmuş kimseye "o çakmağını çaktı" denilir ki, muradına erdi demektir. Bu şekilde münciha (maksadına eren) cemaatinin vasfı olup "muradına eren toplum" mânâsına râcî olur. Yahut atların süvarilerinin vasfını açıklama olur. Bu mânâda Cerir "Ezd kabilesini en iyi atlara sahip ve çakmağı çaktıklarında en çok murada ermiş kimseler bulduk." demiştir. Bir de derler ki: "Filan çakmağı çakınca yandırır, ihsan edince de kandırır?", yani tam suya doyurur demektir. Bu mânâlardan birincisi doğrudan doğruya hakikat, diğerleri mecaz olmak hasebiyle en açık olan birincisidir. Ancak bugün silahların ateş çakması mânâsı da bir hakikat olduğu unutulmamak gerekir.

3. Sözlükte akın etmek, yani süratle gitmek veya baskın yapmak, talan etmek mânâlarına; bir de "ğavra" yani engin araziye girmek mânâsına gelir ki, dilimizde de olduğu üzere akın, garet, en fazla baskın ve talan mânâsında bilinmektedir. Deveye yoranlar, hacıların sabahleyin Mina'ya süratle gelmeleri mânâsında anlamak istemişlerse de, düşmana baskın için akın eden süvariler olmak daha önce akla gelir. Bunun sabah vakti yapılması da hem geceleyin düşmanın vakıf olamayacağı bir şekilde tertibat alarak hazırlanmak, hem de yaptığını, yapacağını iyi görüp bir yanlışlığa meydan vermemek üzere hücumu sabahleyin göz göre göre yapmak çoğunlukla daha sağlam olması hasebiyle baskınlarda alışılmış bulunmasındandır. Harp tarihlerinde gece baskınlarının da yerine göre başarılı olduğu yok değilse de, tehlikesinin daha çok olduğu da inkar edilemez.

4. Derken o dem, bir toz duman savurmuşlardır. Bu fiil cümlesi, önceki isim-i faillerin delalet ettikleri fiiller üzerine atfedilmiştir. Zira ism-i failler üzerindeki (elif-lâm)lar, ism-i mevsul olanlarından sılaları fiil mânâsındadırlar. Onun için mânânın özeti "Harıl harıl koşan atlar, ayaklarından ateş saçtılar, sabah baskını yaptılar, tozu dumana kattılar." demektir. Ancak bunun burada sarih fiile dönüştürülmesi bir nükte ister ki, o da maksadın bu anda tahakkukuna işaret olmalıdır. Tercih etme, başlama ve inceleme mânâlarına 'den olmak da mümkün ise de severan ettirmek (üzerine atılmak), yani heyecanlandırıp savuşturmak mânâsına isare 'den olarak tefsir edilmiştir. Açık olan da budur. zamiri, sabah vaktine racidir.

NAK'AN lügatta toz ve birikmiş su ve haykırmak veya kayırtmak ve öldürmek mânâlarına gelir. Burada en çok gubar yani toz mânâsında tefsir edilmiştir ki, akın esnasında savrulan toz, duman demektir. Bu daha önce koşu esnasında savrulmuş ise de "îrâ" gündüz görülmeyip gece göründüğü gibi, bu da gece görülmeyip gündüz görünmüş olduğu için sabah vakti zikredilmiştir. Bu şekilde önceki "kadh" (hızla çarpmak) ve "îrâ" (çakmak çakma)nın da gece vakti olduğuna işaret olunmuştur. Bundan başka bu toz sonradan bozulur keşfine de işaret olabilir. Bununla beraber "nak'an" çeşitli mânâlarına göre hücum esnasındaki feryatlara, dökülen terlere ve kanlara da delalet ve işaretten uzak değildir.

5. Derken onunla (yani o haykırış ile yahut o anda) bir topluluğu ortalamışlardır. Bir düşman toplumunu, ordusunu tam ortasından vurup içine dalarak, yahut çevirip ortaya alarak mağlup ve perişan etmişlerdir.

6. Böyle yapan kuvvetlere kasem olsun ki o insan, birtakım fertleri itibarıyla insan cinsi, Rabbine karşı çok nankördür. Üzerindeki nimetinin hakkını tanımaz, şükrünü eda etmez. Yahut gördüğü nimetlerini, ulaşmış olduğu feyizlerini hesaba almaz, ona karşı görevini yapmaz, unutur da hep uğradığı musibetleri ve müşkülleri anarak şikayet ve itiraz eder durur. Kâfir, çıfıttır.

"KENÛD kelimesi "anûd" vezninde "kefûr", yani nimetleri çok inkâr eden demektir. Çok kötüleyen ve küfreden inkarcı mânâsına da tefsir edilmiştir. Birşey bitirmeyen verimsiz araziye ve kocasının haklarını ve iyiliklerini inkar eden nankör karıya ve yemeğini misafirden sakınarak yalnızca yiyen cimriye ve kazanmışa ücretini vermeyen kötüye ve mutlaka cimri ve pintiye ve inadına isyankar ve günahkara, kölesini, uşağını çok döğen kimseye "kenud" denilir. Burada çoğunlukla insan tabiatına ait olmak üzere çokları "nimeti inkar eden" demişlerdir. Zeccâc, kâfir demiş; Hasan-ı Basrî kötülükleri sayar, nimeti unutur paylayıcı demiş; İbnü Cerir, Ebu Umame (r.a.)'den şöyle bir hadis de rivayet etmiştir: Demiş ki: Resulullah (s.a.v.): "Muhakkak insan Rabb'ine karşı çok nankördür." dedi. "Yani öyle nankör ki, yalnız başına yer, kölesini döğer ve vergisini vermez."

7. Ve kendisi de buna şahittir. Buradaki zamirde de iki vecih vardır: Taberi gibi bazıları "Rabbe" göndererek, "Allah ona şahittir, görüp duruyor", mânâsını vermişlerdir. Bu, kötülüklerden vazgeçmeye zorlamak için bir tehdit ve korkutma demek olur. Zamirin yakınına atfedilmesinin asıl olması kaidesine göre de bu vecih daha uygun gibi görünür. Fakat kelâmın konusu insan olmak ve bundan sonraki zamir de ona raci bulunmak hasebiyle bunun da insana atfı nazmın düzgünlüğüne daha uygundur. Onun için çokları: Hem o insan kendisi o nankörlüğüne şahittir, demek olmasını tercih etmişlerdir. Yani başkaca delil ve ispata ihtiyaç yoktur. İnsan öyle olduğuna kendisi şahitlik eder. Zira o nankörlük eseri onun üzerinde o kadar aşikardır ki kendi hallerini kalp gözü (basiret) ile inceler ve kölesine, uşağına ve idaresi altında olanlara karşı muamelesini bir düşünürse, kendinin Rabbine çok nankörlük etmekte bulunduğunu inkâr edemez, kendi vicdanında ikrar eder. Yahut dünyada etmezse biraz sonra açıklanacağı üzere ahirette kendi aleyhine şahitlik edip, günahlarını itiraf edecektir. Bu mânâda "vâv" atıfa olduğundan bu da kasemin ikinci cevabı demektir.

8. Üçüncü; Ve gerçekte o insan, dünya malını çok sevdiği için pek katıdır. "Hayır", Kur'ân'ın "Eğer bir hayır bırakacaksa." (Bakara, 2/180) gibi birçok âyetlerinde mal mânâsına ve özellikle çok mal, servet mânâsına geldiği gibi, burada da genellikle "mal" diye tefsir edilmiştir. Mala, "hayır" denilmesinin sebebi insan yaratılışının ona meyledici olmasından, dünya menfaati bulunmasından dolayı çoğu insanların onu mutlaka hayır gibi zannetmeleridir ki, burada o zannetme kötülenmiştir. "Şedid" de cimri veya güçlü mânâsına olmak üzere iki vecih ile açıklanmıştır. Yani mal ve serveti mutlaka "hayır" sanarak sevdiği için cimridir, sıkıdır. Allah için o malın hakkını vermek, hayıra sarfetmek, genel menfaatlara hizmet etmek istemez, kıskanır. Yahut malı ve dünya menfaatini sevmekte çok kuvvetlidir. Onu kazanmak, eline geçirip toplamak hususunda güçlüdür, hırslıdır. Fakat onun hakkını, şükrünü ödemeye, Allah için kulluk etmeye gelince zayıflığını ileri sürerek on para vermek istemez, kaçınır da kaçınır, nankörlük eder. Rivayetler bu iki mânâ üzerindedir. Bununla beraber "hayır", bilinen mânâsında, "şedid" de sıkıntılı olup sıkılmak mânâsına şiddetten olmak üzere "Keşşaf" üçüncü bir mânâ daha söylemiştir ki daha açık görünür. Şöyle ki: O insan hayrâta, hayır işlere sevgi beslemez, geniş olmaz, sıkıntılı olur, canı sıkılır, mal ve bedene ait bir teklif yapılınca hoşlanmaz, zoruna gider, sertleşir, sertleşir ama

9. Ya sonra "bilmeyecek mi?". Sonucu hatırlatmak suretiyle korkutmak ve tehdittir. Yani öyle servet hırsı, dünya menfaati sevdasıyla cimrilik, pintilik, nankörlük yapmakla ne fena hareket etmiş, kendi gerçek menfaatinin nasıl tersine gitmiş olduğuna bugün şahitlik etmiyorsa sonra da anlamayacak, itiraf etmeyecek, onun azaplarını çekmeyecek mi sanıyor? O zelzele, o kıyamet günü yerin ağırlıklarını çıkardığı ve kabirlerde gömülenler deşilip fırlatıldığı (İnfitar Sûresi'nde "Kabirlerin içi dışına getirildiği zaman." İnfitar, 82/4. âyetin tefsirine bkz.),

10. Ve o sinelerdekiler toplandığı, neticesi alındığı zaman. Yani gönüllerde saklanan bütün gizli sırlar, niyetler, gayeler, olgun ürün gibi derilip toplanıp bütün neticesiyle meydana konduğu zaman muhakkak o nankör insanlar dünyada neler ettiklerini anlayacaklar.

11. Çünkü o gün, o Rabbleri onlardan, o nimetlerine karşı nankörlük ettikleri âlemlerin Rabbi, o insanlara onların bütün varlıklarıyla, bütün yaptıklarından elbette haberdardır. Hiçbir zerresinden gafil değil, içlerini, dışlarını, hepsini bilir, önce de bilir, sonra da bilir. Fakat o gün hepsini kendilerine bildirecektir. Onlar unuttuysalar da o bilir. "Allah, onların yaptıklarını sayıp tesbit etmiştir, onlar ise bunu unutmuşlardı." (Mücadele, 58/6) O hakları ödenmeyen malları, servetleri, o hırsla biriktirilerek gömülen hazineleri, defineleri o gün çıkaracak. "O gün cehennem ateşinde bunların üzeri kızdırılır, bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanır: "İşte kendiniz için yığdıklarınız" (denir)." (Tevbe, 9/35) âyeti delaletince cehennem ateşinde kızdırılarak onlarla alınları, yanları, belleri dağlanacaktır. Bunun dünyada başlıca bir misali, bu sûrenin başındaki kasemlerle haber verildiği üzere ateşler çakarak, gelip toplulukları perişan eden harp akınları altında kalanların halleridir. Bu münasebetle burada Enfal Sûresi'nde geçen "O düşmanlara karşı gücümüz yettiği kadar kuvvet ve cihat için bağlanıp beslenen atlar (savaş araçları) hazırlayın. Bununla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz." (Enfal, 8/60) mefhumu üzere Allah yolunda kuvvet hazırlamak için seve seve mal sarfederek hayra çalışmak ve ferdî servet hırsıyla cimrilik ve nankörlük etmemek gereği hatırlatılmış ve aynı zamanda dünya istilalarında ölümle kurtulmak mümkün olduğu halde, kabirdekilerin deşildiği ve sinelerdekilerin derildiği ve zerresine varıncaya kadar hayır ve şer amellerin cezası görüleceği gün yönelecek olan ebedî azaptan kurtulmak mümkün olmayacağı anlatılarak insanlar Allah için hayır yapmaya sevkolunmuştur. Râzî der ki: Burada ögüt hissesi şudur: Ey insan, sen dünya menfaati hırsıyla hak ve hayra karşı gelmek için sinende türlü hisler besler, faydasız şeylere hazırlanır, kabirler bina eder, tabut satın alır, kefen dokur biçersin. Bunların ise hepsi kurtların hissesidir. Hani Rabbin, Rahmân'ın hissesi nerede? Bir kadın bile hamile olduğu zaman çocuğuna giyecek hazırlar, ona senin çocuğun yok bu hazırlık nedir? denilecek olsa yarın karnımdaki deşilip çıkacak değil mi? der, Rabbine de sana; bu yerin karnındakilerin hepsi deşilecek değil mi? Hani hazırlık?" diyor.

Bunun üzerine o kabirdekiler deşilip o, sinedekiler derilirken hepsinden haberdar olan Rabb'in huzurunda neticenin ne olacağı anlatılmak üzere de bunu aşağıda gelecek Kâria Sûresi takip edecektir.

 
 

SAAT

 
 
  Sık Kullanılanlara Ekle
site içi özel arama (islam anahtarı )

Üye Girişi


Kullanıcı Adı:

Şifre:

Şifremi unuttum

kayıt ol

 

 
 
 
 

DUYURULAR

 

Duyuru Panosu

Kullanıcılarımız toplam 13224 mesaj gönderdiler
Toplam 473 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: bekir öztürk
üyemiz olmak için
buraya tıklayın
forumda sınırsız
paylaşıma
katılın

 

 

 
 

mediaplayer

Kur'an-ı Kerim Ziyafetleri
islamanahtarı radıo
radyo ve tv yayınları
ezgiler
şiirler
namaz öğreniyorum
mehter marşları
Belgeseller
filmler
klipler
tiyatrolar
kutsal yolculuk hacc
mealler
tefsir dersleri
kur'an öğreniyorum
İlahiler
ezan-ı muhammedi
nakşibendi cemaati
islami videolar
mübarek geceler
sevgili peygamberim
ilahi ve kasideler
hutbeler
eshab-ı kiram serisi
evliyalar serisi
silsile-i aliyye
cennet ve cehennem

 

 
 

menü




HZ.MUHAMMED (S.A.V)
Sitene Ekle
 
http://www.islamanahtari.com/ Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol