18 - "Â, dedi, biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının bir çok yıllarını aramızda geçirmedin mi?"
19 - "Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin!"
20 - Musa, "Ben, dedi, o işi o anda yaptım ki şaşkınlardandım."
21 - "Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı."
22 - "O başıma kaktığın nimet de (aslında) İsrail oğullarını kendine köle edinmiş olmandır. "
23 - Firavun şöyle dedi: "Âlemlerin Rabbi dediğin nedir ki?"
24 - Musa cevap olarak: "Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbi'dir."
25 - (Firavun) etrafında bulunanlara: "İşitmiyor musunuz?" dedi.
26 - Musa dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, daha önce ki atalarınızın da Rabbidir."
27 - (Firavun): "Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir" dedi.
28 - Musa devamla şöyle söyledi: "Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir."
29 - Firavun: "Benden başkasını ilâh tutarsan, andolsun ki seni zindana kapatılmışlardan ederim" dedi.
30 - Musa sordu: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?"
31 - Firavun: "Haydi getir onu bakayım, doğrulardan isen" dedi.
32 - Bunun üzerine Musa asâsını bırakıverdi; apaçık bir ejderha oluverdi.
33 - Elini de (koynundan) çekti çıkardı; bakanlara bembeyaz (görünen, nur saçan bir şey) oluverdi.
34 - Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere: "Bu dedi, herhalde çok bilgili bir sihirbaz!"
35 - "Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?"
36 - Dediler ki: "Bunu ve kardeşini eğle, şehirlere de toplayıcılar gönder."
37 - "Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler."
38 - Böylece, sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde bir araya getirildi.
41 - Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a "Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır, değil mi?" dediler.
42 - Firavun cevaben: "Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden olacaksınız" dedi.
43 - Musa onlara "Atın, ne atacaksanız" dedi.
44 - Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve "Firavun'un kudreti hakkı için şüphesiz elbette bizler galip geleceğiz" dediler.
45 - Ardından Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuyor!
46 - Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.
47 - "İman ettik, dediler, Âlemlerin Rabbine "
48 - "Musa ve Harun'un Rabbine!"
49 - Firavun (kızgınlık içinde) dedi ki: "Ben size izin vermeden O'na iman ettiniz ha! Anlaşıldı ki o size sihri öğreten büyüğünüzmüş! Ama şimdi bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama ke stireceğim, hepinizi çarmıha gerdireceğim!"
50 - "Zararı yok dediler nasıl olsa biz Rabbimize döneceğiz."
51 - "Herhalde biz müminlerin evveli olduğumuzdan dolayı, Rabbimizin bize mağfiret buyuracağını ümit ederiz"
52 - Biz, Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz" diye vahyettik.
53 - Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi:
54 - "Esasen bunlar, sayıları azar azar, bölük pörçük bir cemaattır."
55 - "(Böyle iken) hakkımızda çok gayz (öfke) besliyorlar. "
56 - "Biz ise, elbette uyanık (ve tekvücut) bir cemaatız." (diyor ve dedirtiyordu.)
57 - Ama (sonunda) biz, onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden, pınarlardan,
58 - Hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık.
59 - Ve onlara İsrail oğullarını mirasçı yaptık.
60 - Derken (Firavun ve adamları) güneş doğmuştu ki, onların ardına düştüler.
61 - İki topluluk birbirini görünce, Musa'nın adamları "Eyvah, yakalandık! dediler.
62 - Musa: "Hayır, aslâ! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yolunu gösterecektir."
63 - Bunun üzerine Musa'ya "Vur asân ile denize" diye vahyettik; vurunca bir infilak etti, her bölük koca bir dağ gibi oluverdi,
64 - Ötekilerini de buraya yanaştırıvermiştik.
65 - Musa ve beraberindekilerin hepsini kurtardık,
66 - Sonra da ötekileri suda boğduk.
67 - Şüphesiz bunda bir âyet (ibret) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.
68 - Ve şüphesiz, işte o Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
69 - (Resulüm!) onlara İbrahim'in kıssasını da naklet.
70 - Hani o, babasına ve kavmine, "Neye tapıyorsunuz?" demişti.
71 - "Birtakım putlara taparız da onlar sayesinde toplanırız" dediler.
72 - İbrahim "Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?"
73 - "Veya size fayda veya zararları olur mu?"
74 - "Yok, dediler, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk."
75-76 - İbrahim dedi ki: "İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?"
77 - "Hep onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur)"
78 - "O ki, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir,"
79 - "Beni yediren, içirendir,"
80 - "Hastalandığım zaman bana O, şifâ verir."
81 - "O ki, benim canımı alacak, sonra diriltecektir. "
118 - "Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar."
119 - Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri, o dolu gemide taşıyarak kurtardık.
120 - Sonra da arkasında kalanları suda boğduk.
121 - Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak ders) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.
122 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
123 - Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
124 - Hani kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
125 - "Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş, güvenilir bir Peygamberim."
126 - "Gelin artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
127 - "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir. "
128 - "Siz her tepeye bir alâmet bina edip eğlenir durur musunuz?"
129 - "Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz?"
130 - "Hem tuttuğunuz zaman merhametsiz zorbalar gibi tutuyorsunuz."
131 - "Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
132 - "O Allah'tan korkun ki, size o bildiğiniz şeyleri vermekte,"
133 - "Davarlar, oğullar,"
134 - "Cennet gibi bağlar, bahçeler, pınarlar ihsan etmektedir."
135 - "Cidden ben sizin hakkınızda büyük bir günün azabından korkuyorum."
136 - "Dediler ki: "Sen ha vaaz etmişsin, ha vaaz edenlerden olmamışsın, bizce birdir."
137 - "Bu sırf eskilerin âdetidir."
138 - "Biz azaba uğratılacak da değiliz."
139 - Böylece onu yalancı saydılar; biz de kendilerini helak ettik. Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir.
140 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
141 - Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
142 - Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
143 - "Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."
144 - "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
145 - "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir."
146 - "Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?"
203 - O zaman "Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?...diyeceklerdir.
204 - (Oysa dünyada iken) Onlar bizim azabımızı çarçabuk istiyorlardı.
205 - Gördün ya artık onlara senelerce zevk ettirsek,
206 - Sonra kendilerine vaad edilen (azab) gelip çatarsa,
207 - O yaşadıkları zevkin kendilerine hiçbir faydası olmayacaktır.
208 - Bununla birlikte, biz hangi memleketi helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur.
209 - (Onlar) ihtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değiliz.
210 - Onu (Kur'ân'ı) şeytanlar indirmedi.
211 - Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez.
212 - Şüphesiz onlar vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.
213 - O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, yoksa azaba uğratılanlardan olursun.
214 - (Önce) en yakın hısımlarını uyar.
215 - Ve sana uyan müminlere kanadını indir.
216 - Şayet sana karşı gelirlerse, de ki: "Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak uzağım."
217 - Sen O, mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.
218 - O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.
219 - Ve secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor.)
220 - Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur.
221 - Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
222 - Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üzerine inerler.
223 - Onlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdır.
224 - Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyar.
225-226 - Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?
227 - Ancak iman edip iyi ameller işleyenler, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna; haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.