Birbirine yabancı olan erkek ve kadını insanca ve müslümanca bir yuvada karı koca hayatı yaşamasının tek yolu, Allah'ın emri ile hukukî yoldan evlenmektir.
Evlilik dışı nikahsız çiftleşmeler, insanlık dışı hayvanca bir olaydır. Bu çirkin davranış, yapanlara büyük günah, insanlığa ihanet, bu yolla doğacak çocuklarına ihanet ve zulüm, iki tarafın aileleri için yüz karasıdır. Meşru yoldan evlenmek ise Allah'ın emri olduğu için ibadet, insan hayatının en zevkli olayı ve en mutlu anıdır. O halde her insanın hayatı boyunca yapacağı işlerin en önemlisi evlenmektir. İnsanlığın yaşaması için kurulan kuruluşların en kutsallarından biri de evlilik müessesesidir. Bütün bunları göz önüne almalı, sıradan gelişi güzel bir evlilik yapmamalı. Sağlam temellere dayalı, kanunî yoldan, insanca ve müslümanca bir evlilik yuvası kurmalıdır. İşte ancak böyle bir evlilik mutluluk yuvası olur. Eşlere, yakınlarına ve doğacak çocuklarına mutlu günler yaşatır.
Yalnızlık, Allah'a yaraşır. İnsan tek başına yaşayamaz, ona mutlaka bir eş, ömür boyu bir yastığa baş koyacağı bir hayat arkadaşı, lazımdır. Hiç bir canlı eşsiz yaşamıyor ki, yaratıkların efendisi ve en şereflisi olan insan yalnız yaşasın...
Evlenmek insanî görevlerin başında geldiği gibi, dinî bakımdan da Allah'ın emridir. Allah'ın her emrinde nice yarar ve sayısız hikmetler vardır.
Zaten insanlığın devamı ve türemesi, erkekle kadının eş olarak karı koca hayatı yaşamasına bağlıdır. Hem de evlenmek insanlık görevidir. Din de bunu emreder.
Durumu evlenmeye müsait olanlara Allah;
"... Kadınlardan hoşlandığınız ve size denk alanıyla evlenin.. ."(6) derken, kendi gücü ile evlenemeyen yoksulları evlendirmenin de bir toplum görevi olduğunu şöylece beyan etmektedir:
"Aranızdaki bekarları, köle ve cariyelerinizin (işçi ve hizmetçilerinizi) arasından evlenme durumunda olanları evlendirin. Fakir olmalarına bakmayın, Allah onlara rızık kapılarım açar. Allah'ın iyiliği boldur. Her şeyi iyi bilir." (7)
Erkek kadın ilişkisi iki taraf için de kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç meşru ve kanunî yoldan giderilmezse, imânı zayıf ve kötü ruhlu kimseler meşru olmayan iğrenç ve en büyük günah olan zina yoluna yönelirler. Yüz karası olan zina ise, uğur ve bereketi giderir, fakirlik ve hastalık getirir. İki tarafın da şeref ve namusunu lekeler. Hem de yapanı ve yaptıranı cehenneme götürür.
Ne bir kadın kendi başına bütün ihtiyaçlarını giderebilir, ne de erkek bütün işini kendi başına görebilir. Üstelik kadının korunmaya da ihtiyacı vardır. Her ikisinin de en az beslenmeye muhtaç oldukları gibi, cinsel ilişkiye de ihtiyaçları vardır.
Kişi neye sahip olursa olsun, şayet eşi yoksa huzur bulamaz. Hiç bir şey bu boşluğu dolduramaz. Âşıklar sevgililerine "can" deyimini çok kullanırlar. Bu çok doğrudur. Çünkü kadın can, erkek ten yerindedir. Ten cansız yaşamadığı gibi erkek de kadınsız yaşayamaz. Kadın ise erkeksiz huzur ve güven içinde olamaz. Çünkü eşsiz yaşamak yaratılış kanununa aykırıdır. Bu yüzden Allah'u Tealâ yukarıdaki âyetlerde evlenme ve evlendirme emrini vermiştir. Allah'a inanan her insan -özel bir engel yoksa- mutlaka bu emri yerine getirmelidir ki, ömür boyu mutlu olsun.
Evlenme çağı gelip de evlenmeyenler anormalleşir, asabileşir, huyları değişir. Bekârlar kendilerine huzur sağlayıcı bir düzen kuramazlar. Çünkü erkek kuşun yuvası olmaz. Yuvayı dişi kuş kurar. Evlenmeyenler verimli bir çalışma da yapamazlar. Çünkü insanı çalışmaya zorlayan ihtiyaçlarıdır. Evlenince, masraf artar, ihtiyaç çoğalır. Bu da kişiyi daha çok çalışıp kazanmaya zorlar. Onu tasarrufa alıştırır ve daha tutumlu kılar.
Evlenmek istemeyen kişinin sevgi ve merhamet duygulan yavaş yavaş azalır, kalbi katılaşır, insanlarla uyumu zorlaşır. Bekâr yaşamanın daha nice zararları ve zorlukları vardır. Onun için Peygamberimiz: "Kötüleriniz bekârlarızdır" (8) buyurmuştur.
Evlenmek insanı yepyeni bir hayata kavuşturur. Acıma duygularını geliştirir, sevmek ve sevilmek hislerini uyarır. İnsanı bir çok yönden olgunlaştım, kötü yola gitmekten korur. Tanımadığı bir çok kişilerle tanıştırır, kaynaştırır, insanlarla ilişkilerini geliştirir. Bekârlara herkes şüpheli gözle bakar.
Evlilik insana huzur sağlar ve onu çalışmaya zorlar, daha çok kazanma yollarını düşündürür. Çünkü evlenince ihtiyaç artar. İhtiyaç arttıkça hem bedenin hem de beynin hareketi artar. Halbuki bekârlık uzadıkça insan bedbinleşir, ümitleri kırılır, toplumdan kopar. Herkesle kolay kolay kaynaşamaz. Aile arasına giremez.
Evlenince insanın hayatı tazelenir. Çünkü sığınacak bir yuvası, kendisine güç ve moral veren bir eşi ve yalnızlığını gideren bir hayat arkadaşı vardır. Onunla avunur, sıkıntılarını giderir. Onunla dertleşir derdini döker, onunla sevişir, heyecanını söndürür, sakinleşir. Onunla mutlu olur, huzura kavuşur.
Evlenmeyenler ümitsiz yaşar. Ümit olmayan yerde hayat da olmaz. Hayat olmayan yerde mutluluk olmaz. İşte evlilik insana ümit verir. Ümit de mutluluk getirir.
Korunma, himaye ve yalnızlık bakımından evlenmek kadınlar için çok daha önemli ve gereklidir. Çünkü erkek -eşsiz mutlu olmasa da- kendi kendini koruyabilir, çalışır geçinir, yaşlanınca arkadaşı çoğalır. Ama yine de hiç kimse hayat arkadaşı gibi yalnızlığını gideremez.
Kadının ise her zaman korunmaya, himayeye ve yardıma ihtiyacı vardır. Yaşlanınca da yalnız kalır.
Sözün özü ve doğrusu erkeğin de, kadının da ömür boyu sığınacak, yardımlaşacak, sevişecek, dertleşecek, teselli bulacak ve güç alacak bir eşe, bir hayat arkadaşına ihtiyacı vardır. Bu boşluğu başka biri ya da başka bir şey asla dolduramaz.