Kadın olsun erkek olsun; müslüman olsun, gayri müslim olsun, dindar olsun dinsiz olsun; ırkları ve milliyetleri ne olursa olsun, bütün gençler ihtiyarlayınca rahat ve mutlu olmak istiyorlarsa, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in:
"Gençliğinizde ihtiyarlığınıza hazırlık yapın" sözünü kafalarına nakşetmeliler ve şu altı hususta gençliklerinde ihtiyarlığa hazırlık yapmalılar:
- İnanç ve ibadet,
- Eşini kendine bağlama,
- Güç ve enerji,
- Bilgi,
- Servet,
- Ahbab ve arkadaş.
Şimdi bunları kısaca açıklayalım:
1- Her insan gençliğinde en son ve hak din olan islâm dininin ana kurallarına layıkıyla inanmalı, inandıklarını eksiksiz yapmalı, Allah tarafından görevlendirildiği ibadetlerini saati saatine yerine getirmelidir.
Eğer bunları yapabilirse, Allah onu kaza belâdan, âfetlerden ve hoşa gitmeyen hallerden korur, ihtiyarlayınca yapamadıklarını Allah bağışlar. Böylece âhirette de sorumluluktan kurtulur, ak yüzle sevdikleriyle birlikte cennete girer ve ebedî saadete erer.
2- Gençlik yıllarında gücünü boşa harcamamalıdır. Bütün çalışmalarında ve cinsel hayatında gücünü idareli kullanmalıdır. Böyle yaparsa ömrünün sonuna kadar güçlü ve enerjik olarak hayatını sürdürür. Özellikle gençliğinde hanımıyla cinsel ilişkisini sıklaştırırsa, çabuk ihtiyarlar, gücü azalır, ihtiyarlığına sadece güçsüz girmekle kalmaz, gözlerinin feri de azalır, körlüğüne kadar gider. Dizlerinin dermanı kalmaz, felç bile olabilir. Cinsel gücü ya sıfıra düşer ya da eşini tatmin edemeyecek kadar azalır. Hülasa ihtiyarlığa her bakımdan dermansız girer ki, ihtiyarlığın kendisine özgü tadını çıkaramaz olur. Bu hususta Resûlullah (s.a.v):
"Suyunu israf etmekten (cinsel ilişkide aşınlıktan) sakın. Çünkü o, gözlerinin nuru ve bacaklarının iliğidir." Yani ilişki sonunda akan meni, gözlerinin feri, dizlerinin dermanıdır demiş. Hanımı ile ilişkiyi sıklaştıranın gözleri görmez, dizleri tutmaz olacağım bildirmiştir.
- Gençliğinde bilgisiz ve bilinçsiz, gelişi güzel yaşayan, ihtiyarlayınca perişan olur. Yahut da ihtiyarlamadan ölür. Çünkü bilinçsiz, plansız gelişi güzel yaşamak insanı çabuk çürütür ve ömrünü tez tüketir. Yani Allah'ın takdir ettiği evvel (zaman) gelmeden, erken ölür.
- Evli bir kimse gençliğinde eşini ne kadar memnun eder, onu kendisine bağlarsa, o da kendisine yaşlılık zamanında o kadar hizmet eder, gözü gibi bakar rahatlığı için üzerine titrer.
Gençliğinde onu üzmüş, gücendirmiş, kendisinden soğutmuş ise, yaşlanınca o da kendisinden uzak kalmak ister, isteyerek hizmet edemez ve istenilen sadakati gösteremez. Çünkü kınlan kalb kolay kolay onarılmaz. Gençliğinde ne ekerse, ihtiyarlayınca onu biçer. Gençliğinde eşine kurt kesilmiş, onu incitmişse, kurt kocayınca köpeğin maskarası olur..
Evli çiftler bu durumu göz önüne almalı, ihtiyarlık çağını düşünerek, gençliklerinde birbirlerinin kıymetini bilmeli, tartışmadan, bozuşmadan birbirlerine sımsıkı bağlanmalıdırlar.
- İnsan ihtiyarlayınca gençliğinde, olduğu gibi çalışamaz. Mücadele ve dayanma gücü azalır. İnsan gençliğinde bunu düşünerek çok çalışıp çok kazanmalı, tasarruf ederek ihtiyarlığına hazırlık yapmalıdır. "Ak akça kara gün içindir" denmiştir. Gençliğinde çok çalışır servetini büyütürse, ihtiyarlayınca -düşkünlere de yardım ederek- eşiyle birlikte mutlu bir hayat sürdürür.
- İnsan gençliğinde insanlarla ilişkilerinde uyumlu ve olumlu olmalıdır. Dostunu ve ahbabını çoğaltmalıdır ki, ihtiyarlayınca zaman zaman onlarla bir araya gelerek, ziyaretleşerek, hoşça vakit geçirsin. İyi kalbli, samimi her ahbap bir servettir. Onun için Hz.Ali "Dostlarınızı çoğaltınız" demiştir.
İnsan gençliğinde eşi ile oyalanır, eşi ile daha çok sevişir, arkadaşlarıyla fazla ilişki kuramaz. Buna zaman da bulamaz. İhtiyarlayınca işi azalır, zamanı genişler. Çocukları da ayrı ayrı evlerine yerleşmiş olurlar. Artık ihtiyarların yapacakları iş:
Çocuklarını ve ahbaplarını ziyaret edip hoşça vakit geçirmek, onlara ömür boyu edindikleri tecrübelerinden ders vermek ve hayat bilgilerini artırmak, torunlarıyla kaynaşıp onlardan gençlik aşısı almak ve hikâye tarzında hikmetli sözleriyle onları eğitmek ve irşad etmektir.
Yaşlılar, yapabildikleri kadar dünya işleriyle fazla oyalanmadan daha çok ağırlıklarını ibadete yöneltmeliler. Çünkü yakında gidecekleri ve orada ebedî kalacakları âhiretlerine hazırlık ve yatırın yapmaları gerekir.
Dünyaya gelişlerindeki asıl amaç ve ömür boyu mücadelelerindeki esas gaye, öbür dünyalarına hazırlık yaparak, orada ebedî saadete ermektir. Her şeyiyle bütün dünya işleri bu kutsal gayeye birer vesiledir, bunu asla aklımızdan çıkarmamalıyız. Sözümüzü, Allah'ın şu bildirisiyle bağlıyorum:
"Bütün insanları ve cinleri sırf bana kulluk ve ibadet etmeleri için yarattım."'(117)