ANA SAYFA
  FORUM
  DESTEK OLUN
  ALLAH C.C
  PEYGAMBER EFENDIMIZ
  KURAN-I KERIM
  PEYGAMBERLER VE ALIMLER
  YASIN-I SERIF MEALI
  NAMAZ- ABDEST
  HAC VE ONEMI
  ILMIHAL
  KIYAMET
  ADAB-I MUASERET
  MUBAREK GUN-GECE
  HURAFELER
  KISSADAN HISSE
  TESETTUR
  DINI SUALLER
  AKAIDE GIRIS
  DUALAR UZERINE
  ISLAM TASAVVUFU
  HADIS ELKITABI
  EL LU VEL MERCAN
  MERAK EDILEN KONULAR
  IDARECILIK BILGILERI
  SUNNET VE BIDAT
  AILE BILGILERI
  DINI PROGRAMLAR
  HARITA
  BEBEK ISIMLERI
  RESIMLER
  TARIHIMIZ
  MENKIBELER
  POWERPOINT DOSYALAR

Veda Hutbesi
Veda Hutbesi
Bismillahirrahmanirrahim

EY İNSANLAR!

Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz.
İNSANLAR!

Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.


ASHABIM!

Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.


ASHABIM!

Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

ASHABIM!

Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.


İNSANLAR!

Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!

İNSANLAR!


Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzeridne hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki
hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.


MÜ'MİNLER!


Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır.
MÜ'MİNLER!
Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...


ASHABIM!

Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

İNSANLAR!

Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.

İNSANLAR!

Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.
İNSANLAR!
Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.)

Şahid ol yâ Rab!
Şahid ol yâ Rab!
Şahid ol yâ Rab!

Kütüphanem
yeni makale» 40 Hadis
yeni makale» Dua nedir? Çeşitli Dualar
yeni makale» Din Nedir?
yeni makale» İman Nedir? Nasıl edilir?
yeni makale» Adab-ı Muaşeret
yeni makale» Hz.Muhammed Hayatı
Makaleler
yeni makale bu gerçekten önemlimi?
yeni makale
aile bağlarını koparmak...
yeni makale
Avrulalı kadını taklit
yeni makale
yarım hoca dinden eder
yeni makale
Gençliğin intihar koşusu
yeni makale
beşik ile kabir arası
yeni makale 
Ezanda geçen Haydin ...
Adab-ı Muaseret
yeni makale» Selamlasma Adabi
yeni makale» Saygı Adabı
yeni makale» Kardeşlik Adabı
yeni makale» Komşu Adabı
yeni makale» İzin İsteme Adabı
yeni makale» Yemek Adabı
yeni makale» Elbise Adabı
yeni makale» Doğruluk Adabı
yeni makale» Sır Tutma Ahlakı
Namazlar(Resimli)
yeni makale» Namazın Kılınışı Resimli
yeni makale» Namaz sureleri
yeni makale»
Cuma Namazı Kılınışı
yeni makale»
Bayram Namazı
yeni makale»
Cenaze Namazı
yeni makale»
Kaza Namazı
yeni makale» yolcu namazı
yeni makale»
Sehiv Secdesi (Unutma Secdesi)
Abdest (Resimli)
yeni makale» Abdestle ilgili Bilgiler
yeni makale»
Abdest Alınışı Resimli
yeni makale»
Abdesti Bozan ve Bozmayan yeni makaleDurumlar
yeni makale»
Gusülle ilgili Bilgiler
yeni makale»
Teyemmüm Bilgiler
yeni makale»
Teyemmüm Resimli
Mubarek Gün-Gece
yeni makale» Kadir Gecesi
yeni makale»
Mevlüt Kandili
yeni makale»
Regaib Kandili
yeni makale»
Miraç Kandili
yeni makale»
Beraat Kandili
yeni makale» Üç Aylar
yeni makale» Kandil Mesajları
Kıssadan Hisse
yeni makale» 33 ADIM
yeni makale»
86400 Saniye
yeni makale»
Hüzün
yeni makale»
İcki Icmek
yeni makale»
Sakat Köpek
yeni makale»
Kirlangic
yeni makale»
Sevgi Agaci
yeni makale»
Yaban Kazlari
Önemli Dini Bilgiler
yeni makale» Oruç ile ilgili Bilgiler
yeni makale» Zekat ile ilgili Bilgiler
yeni makale» Hac ile ilgili Bilgiler
yeni makale» Kurban ilgili Bilgiler
yeni makale» VEDA HUTBESİ
Hurafeler
yeni makale» SiHiR = BÜYÜ
yeni makale» Çaput Bağlamak
yeni makale» MUSKA
yeni makale» Mum Yakmak
yeni makale» Kurşun Dökmek
yeni makale» Fal Açmak
yeni makale» Günlerin Uğursuzluğu


www.islamanahtari.tr.gg

1-Âfetü’l ilmi en nisyanü: İlmin afeti unutmaktır.
************************
2
-Ettuhuru şatru’l iman: Temizlik imanın yarısıdır.
************************
3-A’kilhâ ve tevekkel: (Deveyi) bağla ve tevekkül et.
************************
4-Sûmû tesihhû: Oruç tutun, sıhhat bulun.
**********************
5-Es-salâtü imâdü’d dini: Namaz dinin direğidir.
*************************
6-Talebü’l helali cihadün: Helal peşinde koşmak cihaddır.
******************************
7-El-kelimü’t tayyibetü sadakatün: Güzel söz sadakadır.
***************************
8-El cennetü tahte zılâli’s süyuf: Cennet kılıçların gölgesi altındadır.
*************************
9-El mecalisü bi’l emaneti: Meclislerdeki sözler emanettir.
***************************
10-Ed-dellü alel hayri kefailihi:Hayra vesile olan yapan gibidir.
****************************
11-El cennetü dâr-ül eshıya: Cennet cömertler yurdudur.
*************************
12-Es- savmü nısf’us sabr: Oruç sabrın yarısıdır.
************************
13-Es sabru nısf’ul iman: Sabır imanın yarısıdır.
***********************
14-Et tebessümü sadakatun: Tebessüm etmek sadakadır.

************************
15-Es sabru miftahul ferec: Sabır, başarının anahtarıdır.
************************
16-Es sabru ınde sadmetül ula: Sabır, musi,betin ilk anındakidir.
************************
17-Efdalü’l ibadeti edvamuha: İbadetin efdali devamlı olanıdır.
************************
18-El Kur’anü hüved deva: Kur’an, sırf devadır.
************************
19
-Men samete reca: Dilini tutan kurtuldu.
************************
20-Re’sü’l hikmeti mehafetullah: Hikmetin başı Allah korkudur.
************************
21-El idetü atiyyetün: Vaad edilen verilmelidir.
************************
22-Ed duaü silahu’l mümin: Dua müminin silahıdır.
************************
23-İsmah yusmah leke: Müsamaha et ki sende göresin.
************************
24-Es salatü nur’ul mümin: Namaz müminin nurudur.
************************
25-En nedametü tevbetün: Pişmanlık tövbedir.
************************
26-El mescidü beytü külli takiyyin: Mescid, takva sahiplerinin evidir.
************************
27-Ed dinü en nasiha: Din nasihattir.
************************
28-Ed duaü hüvel ibadetü: Dua ibadettir.

 

************************
29-El cümuatü haccü’l mesakin: Cuma fakirlerin haccıdır.
************************
30-Hüsnü’s suali nısfu’l ilim: Güzel soru, ilmin yarıdır.
************************
31-Es selamü kable’l kelam: Önce selam, sonra kelam.
************************
32-İzâ gadibte fe’skut: Öfkelendiğinde sus.
************************
33-Kesretü’d dahiki tumitül kalb: Çok gülmek kalbi öldürür.
************************
34-Es savmu cünnetün: Oruç kalkandır.

35-Es subhatü temneu’r rızk: Sabah uykusu, rızka engeldir.
************************
36-El hamrü ummü’l habais: İçki, kötülüklerin anasıdır.
************************
37-Zina’l uyûni en nazaru: gözlerin zinası bakmaktır.
************************
38-El kanâatü mâlün la yenfedü: Kanaat bitmez bir sermayedir.
************************
39-El hayaü minel iman: Hayâ(utanma duygusu) imandandır.
************************
40-El mer’ü ala dini halilihi: Kişi, arkadaşının dini üzeredir.
www.islamanahtari.com
huzurlu adresiniz

HENDEK SAVASI

HENDEK SAVAŞI

Hz. Peygamber (s.a.s)'in müşriklerle yaptığı büyük ve en önemli savaşlarından birisi. Uhud savaşından iki yıl sonra, Hicret'in beşinci yılının şevval ayında (23 şubat 627) Medine'nin kuzeyinde cereyan etmiştir.

Kureyş müşrikleri Uhud savaşında başarılı olmuşlardı ama müslümanların gücünü kıramamışlardı. Tam tersine müslümanlar Medine'deki birlik ve beraberliklerini sağlamlaştırmış, askeri bakımdan daha güçlü bir duruma gelmişlerdi. Medine'de sürekli problem çıkaran Yahudi Benu Nadir kabilesi sürülmüş; doğuda Zatu'r-Rika, kuzeyde Dumetü'l-Cendele yapılan seferler kesin zaferle sonuçlanmış, müslümanların gücü ve etkinliği gün geçtikçe daha da büyümüştü. Bunun sonucu olarak Mekke müşriklerinin Mısır, Suriye ve Irak yönündeki kervan yolları tamamen kapatılmıştı.

Müslümanların bölgeye hakim bir güç olmaya başlaması İslâma katılanların sayısını hızla artırmış, geçen zaman, müslümanların sosyal hayatlarını düzenleme ve yerleştirme yolunda önemli adımlar atmasına fırsat tanımıştı. İslâm'ın bu gözle görülür güçlenişi karşısında müslümanların başlıca düşmanlarından olan yahudiler, düşmanca faaliyetlerine hız verdiler. Özellikle Medine'den sürülen Benu Nadir kabilesi bütün çevrede İslâm aleyhinde sürekli propaganda yapıyor, İslâm'ın güçlenmesini önlemek için müslümanlara kesin bir darbe vurmanın yollarını arıyordu. Bu çalışmaları sonuçsuz kalmamış, yahudiler aralarında görüş birliği sağlanarak Kureyş ve diğer müşrik kabilelerle birleşmenin yolları aranmaya başlamıştı.

Yahudilerden oluşan bir heyet Mekke'ye gelerek kışkırtıcı çalışmalardan sonra Kureyş'e ortak düşmanları olan müslümanlara birlikte saldırmayı Rasûl Aleyhisselâm'ı ve İslâm'ı ortadan kaldırmayı teklif ettiler. Ticaret yollarının kesilmesiyle ekonomik bir çıkmaza düşen ve içlerinde hala Bedir'in acısını taşıyan müşrikler bu teklifi olumlu karşıladı (Taberî, Tarihu't-Taberi, Mısır,1961, II, 564-5). Yahudi heyeti ve Kureyş'ten seçilen elli adam Kâbe örtüsünün altına girip göğüslerini kâbe duvarına dayayarak tek başlarına kalıncaya kadar müslümanlarla savaşmaya yemin ettiler. Artık tek düşünceleri vardı. Bu savaşı mutlaka başarmak ve İslam'ı ebediyyen yok etmek (İbnü'l-Hişâm, es-Siretü'n-Nebeviyye, Beyrut, 1407/1987, II, 254, 255).

Yahudiler Kureyş'le anlaştıktan sonra Necid'e giderek Benu Süleym ve Gatafan kabilelerini de bu ittifaka dahil etmeye çalıştılar. Gatafan kabilesini Hayber'in bir yıllık hurmasının yarısı karşılığında müslümanlara karşı savaşmaya razı ettiler. Arkasından diğer Arap kabilelerini dolaşarak putperestliğin İslam'dan üstün olduğunu, fakat müslümanlarla savaşılmadığı takdirde putperestliğin sonunun yaklaştığı propagandasıyla savaşa kışkırttılar. Bu çalışmaları sonunda Fezare, Süleym, Sa'd ve Esedoğulları kabileleri de ittifaka dahil oldu (Taberî, a.g.e., II, 566).

Savaş hazırlıklarına başlayan Kureyş, üçyüz at, bin beşyüz devenin bulunduğu dörtbin kişilik bir ordu donattı. Buna Yahudi ve diğer Arap kabilelerinin kuvvetleri de eklenince yaklaşık onbin kişilik bir ordu meydana geldi. Bu büyük ordu İslâm'a son ve öldürücü darbeyi vurmâk, Allah'ın nurunu boğmak niyet ve umuduyla Medine'ye yöneldi. Arap yarımadası belki de o güne kadar böyle büyük bir orduya şahit olmamıştı (İbn Hişam, es-Siretit'n-Nebeviyye, Mısır, 1375/1955, II, 214, 216, 220):

Râsulullah (s.a.s) müttefiklerin girişimini haber alır almaz derhal bir savaş meclisi topladı. Mecliste düşmana karşı ne gibi tedbirler alınması, nasıl bir savaş taktiği izlenmesi gerektiği konusunda istişare edildi. Ashâbın çoğunluğu Medine'yi içerden savunmanın uygun olacağı görüşünde idi. Bu görüş benimsendikten sonra Selman-ı Farisî hazretleri, "bizde bir şehir üstün kuwetlerle kuşatıldığı zâman daima çevresine bir hendek kazılır ve şehir bu şekilde savunulur" şeklinde görüş bildirince Rasûl aleyhisselam bunu uygun görerek savunma planının bu doğrultuda hazırlanmasını emretti. Vakidî'nin Hendek Savaşı sırasında Rasûlullah'ın Kureyş lideri Ebû Süfyan'a yazdığım söylediği bir mektuba göre ise, şehrin çevresine hendek kazılmasını doğrudan doğruya şanı yüce Allah, Rasûlüne ilham etmiştir. Düşmanın geleceği yöne kazılacak hendekle şehrin koruması esas olmakla birlikte Selmân-ı Farisî'nin teklifi içinde Medine'yi çevreleyen binalar arasına kapatmak da vardı, zaten şehrin diğer tarafı dağ ve hurmalıklarla çevrili idi (İbn Hişam, a.g.e., II, 255).

Rasûlullah, vakit kaybetmeden, ileri gelen sahabîlerle birlikte keşfe çıkarak hendek kazılması gereken yerleri tesbit etti. Düşmanın saldırısına açık bulunan yerlerin tesbitinden sonra bütün müslümanlar toplanarak hendek kazma çalışmalarına başladılar. Medine'deki bütün araçlar toplandığı halde yine de birçok müslüman araçsız kalmıştı. Bunun üzerine Rasûlullah, müslümanlarla anlaşmalı bulunan Benu Kurayza kabilesinden ödünç aletler aldırdı.

Başta Rasûl aleyhisselam olmak üzere bütün müslümanlar canla başla çalışıyorlardı. Mevsim kış olduğu için çalışmak oldukça güç ve yorucuydu. Buna rağmen müslümanlar büyük bir coşkuyla çalışıyor, hep bir ağızdan "bizler ömrümüz oldukça Muhammed'le birlikte savaşa devam etmek üzere bey'ât etmişizdir" anlamında mısralar okuyorlardı. Hendek kazarken Hz. Peygamberin birçok mucizesinin geldiğini yine İslâm tarihçileri nakletmektedirler (İbn Hişam, a. g. e., II, 217, 219).

Rasûlullah da coşkuyla çalışan arkadaşları ile birlikte toprak kazıyor, taşıyor, onlarla bir ağızdan şu anlamdaki beyitleri okuyordu: "Allah'ın lütfu ve hidayeti olmasaydı biz ne hidayete erer, ne sadakalar verir, ne de ibadet ederdik. Ya Rab! Bizi huzur ve sükuna erdir. Düşmanla karşılaşırsak bize sebat ve metanet ver. Bize saldıranlar fitne çıkararak fesat peşinde koşuyorlar. Biz ise onlara karşı koyuyoruz." Münafıklar ise bu işi ağırdan alıyor ve çeşitli bahanelerle çalışmamak istiyorlardı (İbn Hişam a.g.e., II, 216; Taberî, a.g.e., II, 566, 567).

Bu şekilde iki hafta boyunca süren gayret sonunda Medine çevresinin gerekli yerleri hendeklerle kuşatılmış, hendeklerden çıkan topraklar iç tarafa yığılarak siperler oluşturulmuştu.

Hendek kazma çalışmaları biter bitmez Rasûl aleyhisselam savaşabilecek durumdaki bütün müslümanları topladı. Müslüman mücahitlerin sayısı üçbindi ve otuz altı da at vardı. Müslüman savaşçılar gruplar halinde siperler gerisine yerleştirildi. Bu sırada Ebû Süfyan komutasındaki ordu Medine'nin Batısından, Necid kabileleri de Doğudan Medine önlerine geldiler.

Kureyş ordusu Medine'nin kuzeyinden dolaşarak Uhud dağı civarına geldi. Ortalığı boş görünce evvelce Uhud savaşında aldıkları mevkiye doğru yaklaştılar. Burada diğer kuvvetlerle birleşerek Uhud-Medine yolu üzerinde ilerlemeye başladılar. Bir müddet sonra Rasûlullah'ın hendekler gerisinde görülen çadırları karşısına geldiler ve onun karşısında yer aldılar (Taberî, a.g.e., II, 570).

Müşrikler çevrede müslümanları görmeyince hızla Medine üzerine atıldılar. Fakat müslümanlar tarafından kazılan hendeklere gelir gelmez ne yapacaklarını şaşırdılar. O zamanlar böylesi istihkamlar inşa etmek Araplar tarafından bilinmiyordu. Rasûlullah'ın bu değişik savunma yöntemi müşrikleri hayret ve şaşkınlık içinde bıraktı. İçerlerinde bazıları atlarını hendekler boyu sürerek bir geçit aradılar. Fakat hendek gayet derin kazılmış olduğu için geçmeyi başaramadılar. Bu arada hendek gerisinde siperlenen müslümanlar düşmanı ok ve taş yağmuruna tuttular. Düşman süvarileri de bu şekilde karşılık vermek zorunda kaldılar. Müşrikler bir aya yakın bir süre hendek gerisinde kaldılar. İki taraf arasında herhangi bir savaş olmadı. Bir kaçı mübareze ve karşılıklı ok atmaktan başka ciddi bir hareket olmadı (Taberî, a.g.e., II, 572).

Müslümanlar arada sırada taarruz eden düşmanı bu şekilde karşılayarak savunma süresini uzatıyorlardı. Fakat bu sırada müslümanlarla anlaşma içindeki Benu Kurayza kabilesinin anlaşmayı bozarak geceleyin Medine üzerinde baskın yapmak için hazırlandıkları söylentisi yayıldı. Bu haber müttelik ordulara göre oldukça zayıf olan müslümanlar arasında büyük bir endişeye neden oldu. Rasûl aleyhisselam durumun açıklığa kavuşturulması için Kurayza kabilesine birisini gönderdi. Benu Kurayza kabilesinin reisi Kaab b. Esed'in Benu Nâdir kabilesi reisi Nayy b. Ahtab tarafından kandırılmış olduğu ve Kurayzalıların gerçekten anlaşmayı bozmuş oldukları anlaşıldı. Kurayza kabilesi ile Evs kabilesi arasında dostluk bulunduğu için Evs'in lideri Sa'd b. Muaz ve bazı Evs ileri gelenleri özel olarak Benu Kurayza kabilesine gönderildi ise de olumlu bir sonuç alınamadı.

Kur'ân düşmanın gelişini ve durumun vehametini şöyle dile getirir:

"Onlar size yukarınızdan ve aşağınızdan gelmişlerdi. Gözler dönmüş, yürekler ağızlara gelmişti. Allah için çeşitli tahminlerde bulunuyordunuz" (el-Ahzab, 33/10). Rasûlullah zaman geçirmeden ortaya çıkan yeni duruma uygun tertibatı aldı. Müslümanlara hitaben, "emin olunki bunun sonu hayırlıdır. Müslümanların yegane koruyucusu Allah'tır" buyurarak müslümanlara güven verdi. Şehir içinde ve savunma hattı çerçevesinde güvenlik önlemleri bir kat daha artırıldı. Geceleri düşmanın ani bir baskın yapmasını önlemek amacıyla devriye kolları çıkarılmaya başlandı.

Gece basar basmaz bütün devriye görevlileri görev yerlerine dağılıyor, Rasûlullah ise savunma hattının en zayıf noktasında bekliyordu. Geceleri çok soğuk olduğu için savaşın zorlukları kendisini daha ağır biçimde hissettiriyordu. Bununla birlikte Müslümanlar inançla ve sabırla görevlerini yerine getiriyorlardı.

Bu arada münafıklar da boş durmuyor bir takım teşvikler ve aldatıcı sözlerle imanı zayıf kimseleri kandırmaya çalışıyorlardı. Nitekim Kur'ân bu duruma "İki yüzlüler ve kalplerinde hastalık olanlar" Allah ve Rasûlü size sadece kuru vaadlerde bulundu" diyorlardı (el-Ahzab, 33/12). Ayetiyle işaret etmektedir.

Kuşatma onbeş günden fazla sürdüğü halde müşrikler hiçbir sonuç alma başarısını gösteremediler. Muhasaranın devamı sabahlara kadar siperlerde bekleyen müslümanları oldukça kötü etkiliyordu. Şehrin dışarıyla bütün bağlarının kestirilmiş olması yiyecek sıkıntısının başlanmasına neden oldu. Münafıklar bundan da güç alarak yersiz konuşmalarını çoğalttılar. Eskiden beri meydan savaşlarına alışmış olan müslümanlar düşman karşısındâ hiçbir şey yapmadan beklemekten sıkılmaya başlamışlardı. Mevsimin şiddeti bu durumu daha da etkiliyordu. Özellikle geceleri çıkan soğukta devriye görevini yapanlar fazlasıyla muzdarip olmaya başladılar. Hatta hayvanlarına yedirecek birşey bulamaz hale geldiler. Müslümanların direnci yavaş yavaş kırılmaya yüz tutmuştu. Kur'ânın deyimiyle "İşte orada mü'minler denenmiş ve çok şiddetli sarsıntıya uğramışlardı" (el-Ahzab, 33/11).

Durumun vehameti karşısında Hz. Peygamber, Müşriklerin birliğini bozabilmek için bir ara Gatafanlıların reisleri Uyeyne b. Hısn b. Huzeyfe ve el-Haris b. Avf b. Ebi harise el-Murriye haber göndererek dönüp gitmeleri karşılığında Medine hurmalarının üçte birini onlara vermek üzere anlaşmak istediyse de (hatta anlaşma metni bile hazırlanırken) Sa'd b. Mu'az ve Sa'd b. Ubâde ile istişaresi sonucu bu fikirden vazgeçti (İbn Hişam, a.g.e., II, 223; Taberî, a.g.e., II, 572-3).

Diğer yandan düşman ordusu baskısını giderek arttırıyordu. Değişik yönlerden peşpeşe saldırılarda bulunuluyor, hendeği aşamayarak çaresiz geri dönüyordu. Muhasaranın olağanüstü şiddet kazandığı bir sırada müşrikler ne pahasına olursa olsun hendeği aşmaya karar verdiler. Savaşçılıktaki büyük ustalığı ve Kahramanlığıyla şöhret kazanmış olan Amr b. Abdived ile İkrime b. Ebû Cehl, Nevfel b. Abdullah, Dırar b. Hattab, Hübeyre b. Ebî Vehb hendeği geçmek üzere ileriye gönderildi. Ebû Süfyan ve Halid b. Velid de onun arkasından genel bir saldırı için kuvvetlerini ileriye doğru hareket ettirdiler. Amr ve yanındakiler binbir güçlükle de olsa hendeği aşmayı başardılar.

Amr b. Abdived atını ileriye sürerek müslümanları kendisiyle savaşacak bir savaşçı taleb etti. Amr birçok savaşlarda bulunmuş, yiğitlik ve gözüpekliği sayesinde birçok birlikleri dağıtmış gayet usta bir silahşor, çevik bir süvari olduğundan, onunla dövüşmeye kimse cesaret edemezdi. Nitekim müslümanlardan da kimse onun isteğine cevap veremedi.

Bu durumu gören Hz. Ali, Amr'a karşı çıkmak için izin istedi. Fakat Rasûlullah izin vermedi. Amr tekrar ileriye atılarak müslümanlara hitaben; "İçinizden kahramanlık meydanına çıkacak kimse yok mu? Hani ölenlerinizin gideceğini söylediğiniz Cennet?" diye bağırdı. Müslümanlardan yine ses çıkmayınca Hz. Ali ikinci defa izin istedi. Rasulullah kendi zırhını çıkarıp Ali'ye giydirdi, beline zülfikâr'ı taktı ve ellerini açarak "Ya Rabb amcam Übeyd Bedirde; Hamza Uhudda şehid oldular bu Ali ise kardeşimdir ve amcamın oğludur. Onu koru, beni kimsesiz bırakma. Sen Varislerin en hayırlısısın" diye dua ederek uğurladı.

Amr'ın karşısına çıkan Hz. Ali kendisini tanıttı. Amr, Ali'nin gençliğini ve babasıyla olan dostluğunu ileri sürerek onunla savaşmak istemedi. Hz. Ali ise kendisiyle savaşmayı ve onu öldürmeyi arzuladığını bildirdi. Kendisinin savaşa çıkanların üç tekliflerinden birini kabul ettiğini duyduğunu; eğer öyleyse, üç teklifi olduğunu söyledi. Ya müslüman olmasını, ya savaşı bırakıp gitmesini, yada kendisiyle dövüşmesini teklif etti. İlk ikisini reddeden Amr dövüşmeyi seçti.

İlk saldırı Amr'dan geldi. Vurduğu kılıç darbesi Ali'nin kalkanını parçalayarak başından yaralanmasına neden oldu. Sıra kendisine geldiğinde Ali indirdiği darbe ile Amr'ı cansız yere yuvarladı. Müslümanlar sevinçle tekbir getirirken müşrikler büyük bir hayal kırıklığına uğradılar.

Hz. Ali Amr'ın işini bitirince Dırar ile Hübeyre Ali'nin üzerine yürüdüler. Dırar Hz. Ali'nin yüzüne bakar bakmaz dönüp kaçmaya başladı. Sonradan Dırar, "ölüm meleği surete bürünmüş bana görünmüştü," diyecektir, bu kaçış hakkında. Çarpışmaya yeltenen Hübeyre de Ali'nin bir kılıç vuruşu ile zırhı delinince kurtuluşu kaçmakta buldu, (İbn Hişam, a.g.e., II. 224-225).

Hz. Ömer, kaçan kardeşi Dırar'ın peşinden, Zübeyr b. Avvam da Hübeyr'in arkasından koştular. Bu sırada Nevfel b. Abdullah hendeğe düşmüş, yaralanmıştı. Müslümanlar onu taşa tuttular. Fakat Ali onları durdurdu, hendeğe inerek boynu kırılmış Nevfel'in kafasını uçurdu.

Bu kötü sonuç karşısında Ebû Süfyan çaresiz ordugahına döndü.

Ertesi günü Benu Kurayza Kabilesi de düşman ordusuna katıldı. Müttefikler böylece kuvvet kazanınca bir kat daha cesaretlenerek saldırılarını sıklaştırmaya, tazyiklerini arttırmaya başladılar. Ok ve taş muharebeleri akşama kadar sürüp gitti. Karanlık basınca müşrikler ordugahlarına çekildiler. Genel bir saldırı düşüncesi müslümanlar arasındaki endişeyi bir kat daha artırdı.

Bu arada savaşın yönünü değiştirecek önemli bir olay oldu. Düşman saflarında iken müslüman olan Nuaym b. Mes'ud es-Sakafî gizlice Rasulullah'ın ordusuna katıldı. Durumun kötülüğünü gören Nuaym, müttefiklerle Benu Kurayza Kabilesinin arasını bozmak için iyi bir vesile oldu. Hz. Peygamber ona Benu Kurayza ile müşriklerin arasını açması için talimat verdi. İslâma girdiği bilinmediği için rahatça Benu Kurayza lideri Kaab b. Esed'in yanına gitti. Kaab'ın yanında daha başka Yahudi liderleri de bulunuyordu. Onlara yahudilere bir iyilik etmek isteğimi söyleyerek Kureyş ve Gatafan kabilelerinin artık savaştan usandığından söz etti "hatta daha fazla zahmet çekecek olurlarsa sizi bırakıp gidecekler. O zaman siz İslâm ordusuna karşı koyamazsınız. Bu tehlikeyi önlemek için Kureyş ve Gatafan kabileleri ileri gelenlerinden birkaç kişiyi rehin alın" dedi. Yahudiler bu haberden son derece memnun oldu.

Nuaym, oradan Ebû Sufyan'ın ordugahına geldi. Ona Kurayzalıların anlaşmayı bozduklarından dolayı pişmanlık duyduklarını ve anlaşmayı gizlice yenilediklerini, hatta suçlarını affettirmek için Kureyş ve Gatafan liderlerinden birkaç kişiyi rehin alarak müslümanlara teslim etmeyi düşündüklerini söyledi. Bu haber Ebû Süfyan'ı vesveseye düşürdü. Derhal kurayza liderine İkrime b. Ebî Cehl ve Benî Gatafanlı bir grupla haber göndererek muhasaranın çok uzadığını, askerin açlıktan şikayet ettiğini bu nedenle ertesi günü genel bir saldırı ile bu duruma bir son verilmesi gerektiği arzusunda olduğunu söyledi. Buna karşılık Kurayzalılar, Kureyş ve Gatafan ileri gelenlerinden birkaç kişi rehin verilmedikçe kendilerine güvenemeyeceklerini bildirdiler. Kureyş ve Gatafan liderleri bu haberi işitince Nuaym'ın sözüne hak vererek rehin vermekten imtina ettiler. Kurayza kabîlesi ise onların tavrının Nuaym'ı doğruladığını görünce müttefiklerden ayrılarak onları kendi başlarına bıraktılar, (İbn Hişam, a.g.e. II. 230) (Taberî, a.g.e. II 578-9).

Kuşatma yine sürüyordu, ama eski şiddetini kaybetmişti. Rasûlullah (s.a.s) bu günlerde, bugün Ahzab Mescidinin bulunduğu yerde ayakta durup ellerini yukarıya kaldırarak müşrik kabileleri aleyhinde üçgün boyunca dua ettiler. Üçüncü gün öğle ile ikindi namazı arasında duasının kabul edildiği kendisine vahyedildi. Ashab bunu Rasûlullah'ın yüzünde dalgalanan sevinçten anladı. Cebrail (a.s.) "sevininiz, Allah onlara bir rüzgar saldı."diyerek Allah'ın müşrikleri kasırga ile perişan edeceğini haber vermişti. Allah Rasûlü hemen iki dizi üzerine çöküp ellerini kaldırdı. gözlerini yere indirdi. ve "bana ve ashabıma acıdığın için sana şükranlarımı sunarım Allah'ım" dedi. Sonrada haberi ashâbına o müjdeledi.

Beklenen rüzgar birkaç gün sonra geldi. Bu soğuk, dondurucu bir rüzgardı. Tozları, toprakları müşriklerin gözlerini dolduruyordu. Rüzgar, onları kendi başlarının derdine düşürmüş, çekilmek, zorunda bırakmıştır. Çadırların bezlerini, derilerini yırtıyor, direklerini söküyor, sergileri kumlara gömüyor, yakılan ateşleri, aşıkları söndürüyor, develeri, atları birbirine karıştırıyor, hiç kimse kimsenin yanına gidemiyor. Müşrikler ordugahlarından devamlı tekbir sesleri, silah şakırtıları duyuyorlardı. Kalplerine büyük bir korku düşmüş, amansız bir paniğe kapılmışlardı. Kur'an sonradan bu olayı mü'minlere şöyle hatırlatmaktadır: "Ey mü'minler. Allah'ın size olan nimetini anın. Hani üzerinize ordular gelmişti. Biz de onların üzerine rüzgar ve görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah yaptıklarınızı görüyordu. "(ef-Ahzâb. 33/9)" "Allah kâfirleri öfkeleri ile geri çevirdi. Hiçbirşey elde edemediler. Savaşta iman edenlere Allah'ın yardımı kâfi geldi. Allah güçlüdür, herşeye galiptir" (el-Ahzâb; 33/25).

Gece boyunca devam eden fırtına, sabahleyin biraz sükûnet buldu. Allah Rasûlü, Huzeyfe b. Yeman'ı düşman ordusu hakkında bilgi alması için gönderdi. Huzeyfe, düşman ordusunun perişan halini görerek geri döndü. Hz. Peygamber bundan son derece memnun oldu ve sonucu beklemeye başladı. (İbn Hişâm, a.g.e. II. 231-2).

Ebû Süfyan ansızın uğradığı bu büyük felâket üzerine Kurayza kabilesinin ordudan ayrıldığı ve orduda ihtalâf çıktığı bahanesiyle kuşatmayı sona erdirerek geri çekilme emrini verdi. Amr İbnû'l-âs ile Halid b. Velid ikiyüz süvari ile müşriklerin geri çekilişini denetlediler. Müşrikler başansızlıklarından doğan umutsuzluk ve sıkıntı içerisinde hızla ricat etmeye başladılar.

Kureyş ordusu Mekkeye, Gatafan kabileleri Necid'e doğru yol alırken müslümanlar savunma hattından çıkarak düşman ordugahına vardılar. Düşmanın telaş ve heyacan içinde geri çekilirken bırakmış oldukları erzak ve zahirelere ve Ebû Sufyan'ın yahudi reislerinden Hayg'a gönderdiği yirmi deveye el koydular. Develer kurban edildi, hurma dolu sepetler boşaltıldı ve müslümanlara dağıtıldı. Bu ganimet vasıtasıyla muhasaranın ortaya çıkardığı kıtlık ortadan kalkmıştı. Rasûlullah (s.a.s.) müslümanlara hitab ederek, "Ey İslâm mücahidleri! Emin olunuz ki bu muzafferiyet sizin için ölümsüz bir başaııdır. Bundan böyle Kureyş kabilesi size değil, siz Kureyş'e taarruz edeceksiniz" buyurdu. Rasûlullah'da bu sözleriyle müşriklerin bütün gücünün tükendiğini, artık müslümanların zafer yollarının açıldığını da müjdelemiş oluyordu.

O gün öğleye doğru Hz. Peygamber, aldığı ilâhi bir emir gereği müslümanlara derhal bir ilan yaptırarak bu savaşta müşriklerle bir olup, kendilerini arkadan vuran Benu Kurayzaya karşı savaşmak üzere şu emri verdi: "Kim dinler ve itaat ediyorsa, ikindi namazını Benû Kurayza önlerinden başka yerde kılmasın" Bu emri alan müslümanlar derhal hareket ederek bu yahudi belasını da ortadan kaldırdılar, (bk. Benû Kurayza Savaşı). (İbn Hişam, a.g.e. II. 233-34).


 

 
 

SAAT

 
 
  Sık Kullanılanlara Ekle
site içi özel arama (islam anahtarı )

Üye Girişi


Kullanıcı Adı:

Şifre:

Şifremi unuttum

kayıt ol

 

 
 
 
 

DUYURULAR

 

Duyuru Panosu

Kullanıcılarımız toplam 13224 mesaj gönderdiler
Toplam 473 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: bekir öztürk
üyemiz olmak için
buraya tıklayın
forumda sınırsız
paylaşıma
katılın

 

 

 
 

mediaplayer

Kur'an-ı Kerim Ziyafetleri
islamanahtarı radıo
radyo ve tv yayınları
ezgiler
şiirler
namaz öğreniyorum
mehter marşları
Belgeseller
filmler
klipler
tiyatrolar
kutsal yolculuk hacc
mealler
tefsir dersleri
kur'an öğreniyorum
İlahiler
ezan-ı muhammedi
nakşibendi cemaati
islami videolar
mübarek geceler
sevgili peygamberim
ilahi ve kasideler
hutbeler
eshab-ı kiram serisi
evliyalar serisi
silsile-i aliyye
cennet ve cehennem

 

 
 

menü




HZ.MUHAMMED (S.A.V)
Sitene Ekle
 
http://www.islamanahtari.com/ Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol