Kendi ayakları üzerinde durmak
Kapı hızlı hızlı çalınıyordu, Naciye teyze, (Geliyorum, geliyorum) diyerek koşar adımlarla kapıya doğru yürürken, bir yandan da, kendi kendine konuşuyordu: —Hayırdır inşallah kim bu acaba? Acelesi var galiba... Kapıyı açan Naciye teyze: —Muhsine kızım ne oldu sana, gel bakayım gel! —Naciye teyze bizimkiyle atıştık, moralim bozuk, ben de sana geldim.
—Gel, içeri girelim de, rahat rahat anlat bakalım! —Naciye teyze, bizim adama geçenlerde, (Uzun süredir başım dönüyor, kulaklarım çınlıyor, beni bir doktora götürsen) dedim. Hiç sesini çıkartmadı, oralı bile olmadı. Bugün de, (Evde eksikler var, çıkıp alsak iyi olur, bayram öncesi çoluk çocuk alış veriş yapsak onları sevindirsek iyi olmaz mı?) dedim.
—Ne dedi peki, olmaz mı dedi? —Yok, öyle demedi. (Hep benim üstüme yükleniyorsunuz, çalışmaktan yorgun düşüyorum zaten. Kendi ayaklarınızın üzerinde durmayı öğrenin artık, doktoruna kendin git, alış verişini de kendin yap! Bana bir şey söyleme, para istiyorsan vereyim. Hatta çıktığın zaman, ödenmesi gereken faturaları da sana vereyim, yatırır, benim işimi kolaylaştırmış olursun. Böylece de kendi ayaklarınızın üzerinde durmayı öğrenmiş olursunuz) dedi. Ne demek şimdi bu, kendi ayaklarınızın üzerinde durmayı öğrenin? Yoksa bu adam bizi bırakıp başkasıyla evlenecek de, başınızın çaresine bakın mı demek istiyor?
—Allah Allah, çok garip bir söz bu... Peki, şimdiye kadar demek kendi ayaklarının üstünde durmuyormuşsun. Kız ne diye sen kendi ayaklarının üstünde durmuyorsun? —İnan Naciye teyze, kimsenin ayaklarının üstünde durmadım ben, yani kimsenin ayaklarına basmadım, hep kendi ayaklarımın üstünde durdum.
—Şu insanlar ne gariptir. Rabbim yarattığı bütün mahlûkatın rızkını hesapsız, gönderiyor ve başıboş bırakmıyor da, insanlar yaratanın emri olduğu halde, yapmak zorunda oldukları vazifeleri üzerlerinden atmaya çalışıyorlar. Ne günlere kaldık ya Rabbi! —Tamam da, Naciye teyze, ben ne yapayım şimdi?
—Bak güzel kızım, sen kocana bakma! O yorgun ve de işlerinden fırsat bulamadığı için öyle söylemiştir. Hiç olur mu? Erkeğin vazifesini kadın yüklenir mi? En iyisi, sen sabredip kocana bu durumu güzellikle anlat! (Ben senin istediklerini elbette yaparım ama sana kıyamıyorum; çünkü ben sokağa çıkıp alış veriş yaparken, gidip gelirken, harama bulaşarak hem kendimi, hem de seni yakmak istemiyorum. Kadının işlediği günah, kocasına da yazılırmış. Sonra ben, nefsime yenik düşüp, bu işlere alışıp, hep dışarı çıkmak isteyebilirim. En iyisi, ben kendimi de seni de düşünüp ateşe atlamayayım, bu işi senin müsait olduğun bir zamana erteleyelim) dersin. —Dinler mi beni, dersin Naciye teyze?
—Sen konuşacağın zamanı iyi seçer ve nasıl konuşacağını bilirsen, onda da Allah korkusu varsa, neden dinlemesin güzel yavrum! Yeter ki, yumuşak ol ve gerçekten Allahü tealadan korktuğun için bu işi yap. Kalpten çıkan, kalbe girer, bunu hiç unutma. Hem, yaptığını Allah için yaparsan sevab kazanır ve Allahü teâlânın yardımına kavuşursun. Kurtulur ve kurtarırsın. —Ben gideyim artık. Dediklerini yapmaya çalışayım. Allah razı olsun, kalbimi rahatlattın. Sen olmasan ne yapardık, bilmem. Allaha ısmarladık.
—Selametle yavrum, selametle... Ama dikkat et kimsenin ayaklarına basma! —İnşallah…