İslâmiyetin iman esaslarından biri de kitaplara imandır. Kitaplara iman etmek her müslümana farzdır.
Yüce Allah kullarına mutluluk ve saadet yollarını göstermek için içlerinden bazılarını peygamber seçmiş; onlardan bir kısmına melek vasıtası ile kitaplar indirmiş; yaşam kanunlarını koymuş, emirler ve yasaklar koymuş; iyiyi kötüyü, doğruyu eğriyi göstererek bunların sonuçları konusunda insanları aydınlatmıştır. Böylece insanlara her iki dünyada da mesut olmanın yolları gösterilmiştir. Bu ilâhî mesajların toplamına "İlâhî Kitaplar." veya "Semavî Kitaplar " denir.
İlâhî kitaplar, insan cihazının bütün hassasiyetini, yapılış özelliklerini muhafaza ederek sürdürebileceği ideal yaşam biçimi, hayat kanunları ve işleyiş kurallarıdır. Yaratılmışların en şereflisi olan insanın, gerek yaratanına, gerekse birbirlerine ve başka varlıklara karşı nasıl hareket edeceklerini, nasıl davranacaklarını ilâhî kitaplar bildirirler. Bilinmesi, inanılması gereken meseleleri ve ibadetleri insanlar, sırf kendi akılları ile bulamazlar. Öldükten sonraki hayat, âhiret ahvali, iman esasları, ibadet çeşitleri ve şartları, kardeşlik ve yardımlaşma şekilleri v.b. pek çok konularda insanlar mukaddes kitaplara müracaat etmek zorunda kalmışlardır. Eğer Cenab-ı Hak ilâhî kitapları göndermeseydi insanlar büyük bir vahşet içine düşerler, denizin ortasında rotasını yitirmiş bir gemiye dönerlerdi.
Ne yazık ki, Hz. Adem (a.s.)'den bizim Peygamberimize kadar gönderilen ilâhî kitaplar, peygamberlerine gönderildikleri şekilleri muhafaza edememişlerdir. Hiç değişikliğe uğramadan günümüze kadar ulaşabileni sadece Kur’an-ı Kerîmdir.
Biz kitaplara inanırken, onların Allah'ın gönderdiği ilk orijinal şekillerine inanırız. Onların hepsinin hak ve Allah tarafından olduklarına iman ederiz.
B) KİTAPLARIN ÇEŞİTLERİ
a. Sayfa halinde gelenler: Bunlara suhuf(sayfalar) denir.
Tevrat: Musa Aleyhisselâma
Zebûr: Dâvut Aleyhisselâma
İncil: İsa Aleyhisselâma
Kur’an: Muhammed Aleyhisselâma gönderilmiştir.
C) KUR’AN-I KERİM
Kur’anı Kerim son peygamber Hz. Muhammet (s.a.v.)e Allah tarafından Cebrail (a.s) aracılığı ile nazil olmuş mukaddes kitapların sonuncusudur. Kur’an adı bizzat âyetlerde geçer. " Onlar hâlâ Kur’anı gereği gibi düşünmeyecekler mi?" ( Nisâ: 82 ).
Kur’an-ı Kerîm, Müslümanların mukaddes kitabıdır. Tevrat, Zebur ve İncil’de olduğu gibi Kur’an’da herhangi bir tahrif olmamıştır. Kıyamete kadar da olmayacaktır. Çünkü Allah ( c.c.) Kur’anın muhafaza olunacağını bizzat vaat etmiştir. "Kur’anı biz inzal ettik, şüphesiz koruyucuları da biziz." (Hicr:9)
a. Nazil Oluşu (Levh-i mahfuzdan yer yüzüne indirilişi)
Kur’an-ı Kerîm, âyet âyet, sûre sûre, ihtiyaçlara cevap olarak 23 senede vahiy yoluyla Hz. Peygambere gelmiş, vahiy kâtipleri tarafından yazılmış, yüzlerce hâfız tarafından ezberlenmiş tevatür yoluyla hiçbir değişikliğe ve eksikliğe uğramadan bize kadar gelmiştir.
Bu mübarek kitap, Peygamberimize 40 yaşında iken nazil olmağa başlamıştır. Milâdî 610 yılının 27 Ramazanında Cebrail (a.s)ın "Oku" emrini getirmesiyle Kuran’ın nüzulü başlamış ve 63 yaşında tamamlanmıştır.
O lâfzı, manası, üslubu ve bütün yönleriyle Allah kelâmıdır. O, ebedî bir mucizedir. Hiçbir beşer sözüne benzemez.
Kur’an-ı Kerîm 114 suredir. Kur’anın ayetleri hususunda ise âlimler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bu itibarî olup, esasta bir fark yoktur. Bazı âlimler sûre başlarındaki besmeleleri ve mukattaa harflerinden bir kısmını müstakil âyet saymışlardır. Bazıları da secâvendle ayrılmış olan âyetleri iki ayrı âyet saydıklarından âyet sayısı değişik rakamlarla ifade edilmiştir. Bu Kuran’ın kendisinde bir eksiklik veya fazlalık değil, var olanın değişik sayımıdır.
Ebu Amr ed-Dâni’ye göre âyetlerin sayısı 6000’dir.
İsmail b. Cafer’e göre âyetlerin sayısı 6214’tür.
Ehl-i Mekke’ye göre âyetlerin sayısı 6219’dur.
Ehl-i Kûfe’ye göre âyetlerin sayısı 6236’dır
Basralılara göre âyetlerin sayısı 6204’tür
Şamlilara göre âyetlerin sayisi 6226’dır
Zemahşerî'ye göre âyetlerin sayısı 6666’dır
Kur’anın kelimeleri: 77439, harfleri: 332015’tir.
b. Toplanışı:
Peygamberimize Kur’an âyetleri ve sûreleri geldikçe Efendimiz (s.a.v) bunları yanında olan ashabına okurdu. Ashap hem duyduğu Kur’an âyetlerini ezberler hem de bir tarafa yazarlardı. Ayrıca nazil olan âyetleri yazmakla vazifeli Müslümanlar vardır ki bunlara "vahiy kâtipleri" denirdi. Böylece Kur’an-ı Kerîm, Peygamberimizin sağlığında çok sayıda Müslüman tarafından ezberlenmiş, yazılmış ve vahiy kâtipleri tarafından da yazı ile kaydedilmişti. Ancak ayrı ayrı olan sayfalar toplanmış değildi.
Peygamberimizin vefatından sonra ilk halife Hz. Ebû Bekir zamanında Yemâme savaşlarında 70 kadar hafız şehit olmuştu. Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir’e müracaat ederek bizzat Peygamberin sağlığında onun lisanından ezberlenmiş olanlar ölüp gitmeden Kuran’ın kitap halinde bir araya getirilmesini teklif etti. Hz. Ebû Bekir bir süre düşünüp, istişare ettikten sonra vahiy kâtiplerinden Zeyd bin Sabit’in başkanliginda bir komisyon kurarak titiz bir çalişma yapti. Böylece âyet ve sûreler Hz. Peygamberin, vahiy kâtiplerine bildirdiği tertip üzere bir araya getirildi.
Kur’an-ı Kerîm böylece toplanmıştır. Vefatına kadar Hz. Ebû Bekir’de kalmış olup sonra ikinci halife Hz. Ömer’e geçmiş, daha sonra Hz. Ömer’in kızı ve Peygamberimizin eşi olan Hz. Hafsa’ya geçmiştir. Titizlikle korunan bu nüsha kutsal bir emanet olarak Hz. Osman’a intikal edince ilk nüsha esas olmak üzere adedi çoğaltılarak yediye çıkarılmış ve Müslümanların nüfuz bakımından çoğunlukla oturmakta olduğu büyük şehirlere gönderilmiştir. Bu çoğaltılan nüshalar da büyük bir şuur ve dikkatle muhafaza olunmuştur. Böylece Kur’an bir yandan ezber (hıfz) yoluyla bir yandan da toplanıp yazılarak tevatüren (yalan söylemelerine imkân olmayan çok sayıda kalabalık tarafından günümüze kadar bir harf bile tahrif olunmadan) gelmiştir.
Kuran’a sevgi ve saygı duymak, gösterdiği yoldan gitmek, her müslümanın borcudur. Kur’an yolu, saadet ve hak yoludur.
c. Özellikleri:
Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerîm’e bir takım özellikler vermiştir ki, başka hiçbir kitapta bulunmaz:
Tarihî belgelere ait bütün şartları, içinde toplayan yegâne mukaddes kitap, Kuran’dır.
Lâfız ve manası ile beraberce Cenab-ı Hak tarafından vahy olunmuş olup bu konuda Cebrail (a.s) ve Muhammet (s.a.v) sadece vasıta olmuştur. Kur’an, Allah Teâlâ’nın ezelî kelâmıdır.
Peygamberden zamanımıza kadar tevatür yoluyla nakledilmiş ve tevatür yüz binlerce, milyonlarca insan tarafından zamanımıza kadar devam ettirilmiştir.
Kur’an kolayca öğrenme özelliğine sahiptir.
Kur’an hem lâfız, hem mana bakımından mucizedir. İnsanda hayranlık uyandıran bir eşsizliğe sahiptir ve benzeri, insanlar tarafından yapılamayacaktır.
Kuran’ın bir başka özelliği ise dünyada başardığı büyük değişikliktir. O, (23) yirmi üç sene gibi kısa bir zamanda yüzyıllar boyunca kökleşip yerleşmiş olan putperestlik ve buna bağlı yüzlerce ahlaksızlığı ve yüz kızartıcı ahlâksız adetleri kökünden silip süpürmüştür. Kuran’ın en mühim özelliklerinden biri insan ruhunda meydana getirdiği büyük tesir ve buna paralel olarak yaptığı inkılâptır.
Kur’an’da çok kısa âyetlerde, çok büyük hakikatler dile getirilmiştir.
Namazlarda zorunlu olarak, namaz dışında hükümlerini öğrenip anlamak gayesi ile sürekli olarak okunur.
Kur’an, başka kitaplar gibi belli bir millete ve belli bir zamanin ihtilaçlarini karşilamak üzere degil bütün zamanlarin ihtiyacini karşilamak üzere ve bütün insanliga gönderilmiştir.
Hakiki mümin Allah Teâlânin bütün kitaplarina inanir ve Hak Teâlânin insanlara son kitabi olan Kur’an-ı Kerîme sarılır, onun hükümlerine riayet etmeğe çalışır. Kuran’ın üstünlüğüne dair Peygamberimizin hadis-i şerifleri çoktur. Peygamberimizin Kur’an-ı: "... Allah’ın metin bir ipi, açık bir nûru, hikmet dolu bir zikri ve sırat-ı müstakîmdir.. Alimler ona doymaz mattakiler ondan usanmaz, onun ilmini bilen ileri gider, onunla hükmeden adalet eder. Ona sıkı sarılan doğru yola hidayet bulur." hadisi ile ne güzel tanıtmıştır! İslâm âlimleri Kuran’ın üstün özelliklerini tanıtmak için ciltler dolusu eserler yazmışlardır.
.