Evli bir kimsenin kalbinin, eşinden kopup kötü yola gitmesine ve yasak aşk hayatı yaşamasına sebep olan şeylerin başlıcaları şunlardır:
a - İlgisizlik ve eşinin cinsel yönden kendisine ilgi ve iltifat göstermeyişi
b - Sevgiden mahrum oluşu
c - Umduğunu bulamayışı
d - Eşinin kendisini ihmal edişi ve bakımsız bırakılması.
e - Eşlerden birinin, kendi kendini ihmal edip bakımsız bırakması,
f - Yasak aşk yapan eşinden intikam alma duygusu.
g - Kötü arkadaşların ve içkinin etkisi
Bunları biraz açıklayalım:
a - Evlenen herkes eşinden iltifat bekler. Eşinin ilgisi ona hayat verir ve eşine daha çok bağlanmasını sağlar. Eşler, birbirini canı gibi sevmez, gözü gibi korumazsa ve onu bağrına basmazsa gerçek anlamda ona sahip olamaz. Bedenen olsa bile, kalbine sahip olamaz ve onunla bir türlü kaynaşamaz.
Hanımından iltifat görmeyen erkek, ya çok sabırlı olur kötü bir şey düşünmez, sadece ona kalben kırılmakla yetinir, ya da ona kahrederek mutluluğu başkalarında arar. Böylece kötü yola düşer. Buna sebep olan hanımı durumu öğrenince kendisine düşman kesilir. Böylelikle aralarında kavga, kırgınlık, sürtüşme birbirini kovalar. Bu, bazan ayrılığa kadar gider.
Bir de bunun öbür yüzü vardır:
Kocasından ilgi ve yakınlık görmeyen kadın, ondan nefret eder, evlendiğine pişman olur. Ümitleri suya düştüğü için kaderine küser, mutsuz yaşar. Kimisi de daha ileri giderek arzularını yabancılarda tatmin etmeye çalışır. Sonuç birincisinden daha kötü ve üzücüdür.
Evli çiftler bu acı, üzücü ve utandırıcı sonuçları göz önüne almalılar. Bu hususta erkek -aile reisi olması bakımından- daha dikkatli olmalı, eşine ve çocuklarına kötü örnek olmamalıdır. Böylece hem kendisi rahat eder, hem de ailesi. Hz. Peygamber de buna işaret ederek:
" - En hayırlınız hanımına ve ailesine daha çok yararlı olan ve daha çok ilgi gösterendir" (65) buyurmuştur. Bir sözünde de:
"Siz namuslu olun ki, hanımlarınız da namuslu olsun" (66) demiş-
b - Karı kocayı ve bütün aile fertlerini birbirlerine bağlayan şey sevgidir. Eşinde ve evinde sevgiyi bulamayan, onu başka yerlerde arar, başkalarında bulmak ister. Bu arayış da onu kötü yerlere sürükler. Evliler bunu çok iyi değerlendirmelidirler. Telafisi mümkün olmayan felâketlere meydan vermemek için eşler birbirlerini canları gibi sevmeliler. Sevdiklerini de olumlu davranışla birbirlerine inandırmalılar.
Bu konuyu ileride daha geniş açıklayacağız. (Bkz. s. 361) c - Kişinin eşinden umduğunu bulamayışı da geçimsizlik ve kötü yerlere gitme sebeplerindendir. Ancak insan hayalperest olmamalı, her aklına gelen özlemini gerçekleştiremeyeceğini bilmelidir. Yoksa hayal kırıklığına uğrar. Fakat tamamen ümitsizliğe de kapılmamalıdır. Çünkü insan ümitle yaşar. İnsan elinden gelen tedbiri almalı, ancak buna rağmen beklediği çıkmazsa, umutsuzluğa kapılmamalı, üzüntüye düşmemeli ve olayları tabii karşılamalı, olanı hoş görmelidir. Çünkü, hoşuna gitmeyen bu olaylar belki de kendisi için daha hayırlıdır. Şu âyette bildirildiği gibi:
".. Bakarsınız hoşlanmadığınız bir şey hakkınızda daha iyi ve hayırlı olur. Ve bakarsınız hoşlandığınız şey de hakkınızda zararlı olur ve uğursuz gelir. (Sizin faydanızın nerede olduğunu) Allah bilir, siz bilemezsiniz." (67) İnsan evlenirken - kadın olsun erkek olsun- eşinde bir çok güzel şeylerin bulunmasını tahayyül eder, tasarlar. Evlendikten sonra umduklarını bulamayınca umutsuzluğa kapılır, tepki gösterirse evlilik yuvası daha başından sarsıntıya uğrar. Özellikle kimi erkekler bu durumlarda eşinden umduklarını bulamayınca başkalarında arar. Böylece hem kendi başını derde sokar, hem de eşinin kalbinde onarılmaz yaralar açar ve mutluluk yuvasını cehennem azabına çevirir.
Halbuki doğru olanı şöyle davranmaktır; eşinde umduğunu bulamayan kimse, hakkımda hayırlı olan bu imiş demeli ve buna kendini inandırmalı. Olanı olumlu karşılamalı ve eşine ılımlı davranmalıdır. Sabreder, iyimser olursa eşi zamanla kendisinin istediğinden de iyi olabilir. Yukarıdaki âyette de bildirildiği gibi hakkında hayırlısı olur.
Bir yandan da eşlerden her biri eşinin kendisinden neler umduğunu neler beklediğini anlamaya çalışmalı, onu memnun etmeye gayret etmelidir. Böylece eşinin kalbinin başka yere kaymasına mani olmalıdır. Çünkü insan umduğu yere küser.
Ne olursa olsun eşler umduğunu bulamamış da olsalar, yine birbirlerine küsmemeli ve bulduğuna razı olmalıdır. Resûlullah'ın şu davranışı bizlere ne güzel örnektir:
Bir gün Resulullah (s.a.v) evine gelir ve hanımına: " - Yemek yaptın mı?" der.
Hanımı:
" - Hayır" der.
Resûluüah (s.a.v):
" - Yiyecek hiç bir şey yok mu?" der.
Hanımı:
" - Bir parça ekmek ve tuz var" deyince:
" - Tuz ne güzel ekmek katığıdır. Getir yiyeyim" der. (Ve kuru ekmeği tuza basarak yer.(68)
Resûlullah yine bir gün eve gider ve hanımına:
" - Yemek var mı?" diye sorar.
Hanımı:
" - Sirkeden başka bir şey yok" deyince:
" - Sirke ne güzel katıktır" der ve sirkeyle ekmek yer.
Görülüyor ki, Resûlullah her iki defasında da umduğunu değil, bulduğunu yemiş ve eşine, neden yemek yapmadın diye kafa tutmamıştır.
İnsan karşısındakini kendisi yaratmadığı için onun karakterini ve gerçek yüzünü dış görünüşünden anlayamaz. Şunu peşinen kabul etmeliyiz ki, karşımızdakinden her umduğumuzu bulmamız mümkün değildir. Olur olmaz şeyler için eşimizin kalbini kırmamalıyız. Resûlullah'ın yaptığı gibi anlayışlı olmalıyız ve bulduğumuza şükretmeliyiz. İnsan eşinden umduklarını bulamayınca kötü şeyler düşünmemeli ve kötümser olmamalıdır. İyimser olup hayırlısını istemelidir. Olup bitenlere de -hakkımda böyle hayırlıymış, diye-razı olmalıdır. Kendisinin de kusuru olabilir. Eşi de kendisinden umduklarını bulamayabilir. Bunu düşünürsek, bazı özlemlerinden feragat ederse, eşi de feragat eder.
d- İnsan yaratılıştan güzel şeyleri sever, güzellere meyleder ve onların etkisi altında kalır. Evliler bunu düşünerek giyimine kuşamına ve endamına çok dikkat etmeli, eşine daima güzel ve cazibeli görünmeye çalışmalıdır. Özellikle kadınlar bu hususa çok dikkat etmeliler, yoksa kocalarını ellerinden kaçırırlar. Çünkü erkek avcısı hayat kadınları bu durumu iyi bildikleri için erkekleri kendilerine çekecek şekilde giyimlerine, kuşamlarına süs ve cilvelerine özen gösterirler. Evli erkekleri baştan çıkarırlar. Biz bu hususu "kadınlık sanatı" başlığı altında daha geniş bir şekilde açıklayacağız. (69)
e- B azan da yanlış yola giden eşinden öç almak için kötü yola düşer. Bu üzücü halleri göz önüne alarak, ömür boyu birbirine sahip olmak isteyen evliler, eşlerine kötü örnek olmamalı, kendi yanlış davranışlarının, karşı tarafı da aynı şekilde davranmaya iteceğini düşünmelidir.
f - Kötü arkadaş ve içki de insanı kötü yola düşürür. Peygamberimiz'in bir sözünde:
"Kişi, dostunun ve arkadaşının dini ve inancı üzeredir. (Onun gibi inanır ve onun huyunu alır) Her biriniz çok dikkat etsin ve düşünsün, kiminle dostluk ve arkadaşlık ettiğine dikkat etsin..."(70) buyurmuştur.
Özellikle evliler -kadın olsun, erkek olsun- kötü yola düşmemek için kötülerden uzak durmalılar, daima iyi insanlarla dostluk kurmalılar. Özellikle kadınlar, ara bozucu cahil kadınlarla kaynaşmasınlar. Çünkü onlar olumsuz telkinleriyle, kocalarıyla aralarını açarlar.
İçki ise insana en kötü arkadaştan daha tehlikeli ve onu yanlış yola yöneltmesi bakımından daha etkilidir.
İçkili insan haram- helâl tanımaz. Kötüyü iyiden ayıramaz. Düşünemediği için aklına geleni yapar. Kafasında muhakeme olmadığı için ilerisini düşünemez ve en kötü şeyleri işlemekten çekinmez. İçki kişinin utanma halini de kaldırdığı için, ayıkken yapmaya utandığı birçok çirkin davranışları içkili iken utanmadan rahatlıkla yapar. Çünkü içki insanın aklını da alır. Deli utanır mı? Bunun içindir ki, Allah kullarına içkiyi yasak etmiştir.
Peygamberimiz de bu hususta:
" - İçki bütün pislik ve kötülüklerin anasıdır" (71) buyurmuştur