Kur'an'ı Kerim; Allah Katından, insanları hidayete ulaştırmak için,
güvenilir bir elçi vasıtasıyla, Hz. Muhammed'e (s) vahiy yoluyla, apaçık
Arapça olarak indirilmiş, son ilahi mesajdır. Kur'an'ın indirilmesinde Hz.
Muhammed de dâhil, hiçbir yaratığın herhangi bir etkisi ve katkısı
bulunmamaktadır.
"Rabb'inin kitabı'ndan sana vahyedileni oku; O'nun kelimelerini
değiştirecek kimse yoktur. Ondan başka sığınılacak bir kimse de bulamazsın (18/27)".
"Eğer o bazı sözler uydurup bize iftira etseydi, elbette onun gücünü yok
eder sonra da can damarını keserdik (69/44-46).
"Biz onu Arabça bir Kur'an olarak indirdik ki, düşünesiniz (12/2)"
Kur'an'ı tanımak ve anlamak onu Allah’ın istediği anlamda anlamaya ve
tanımaya bağlıdır. Kur'an'ı detaylı bir şekilde anlayıp hayata geçirebilmek
için, Kur'an dili olan Arapçayı onun iniş dönemindeki şekliyle bilmek de
önemlidir. Bu gereklilik kelime anlamlarının tarihi seyri içerisinde
geçirdiği anlam değişimleriyle yakından ilgilidir. Çünkü bu süreç zarfında
siyasi ve fikri akımların bir takım etkileri olmuştur. Buna misal olarak
"israf" kavramı Kur'an'da Allanın koyduğu sınırların çiğnenmesi ve
tanımaması anlamında kullanıldığı halde daha sonraları bu kavram sadece yeme, içme ve giyimde saçıp savurma anlamlarında kullanılarak manası daraltılmıştır. (20/ 127 ve 7/31). Ayrıca, Kur'an'ın iniş dönemini, toplum yapısını, iniş seyrini bilmek de gerekir. Çünkü: Kur'an, topluca halka sunulan bir kitap değil, Resulullahın bi'setinden vefatına kadar süren 23 yıllık uzun bir dönemde nazil olmuştur. Bu sebeple Kur'an'ın ayetlerinin genelde nüzul sebebi" vardır. Bir ayetin nüzul sebebini bilmek ayetin manasını sınırlamaz. Ancak, ayetlerin manasının alıklığa kavuşmasında Büyük ölçüde yardımcı olur. Hz. Peygamberin (s.) hadislerini de bu çerçevede düşünmek ve değerlendirmek gerekir.
Kur'an'ı okuyacak kişi okumaya başlamadan önce, O'nun diğer kitaplardan farklı ve eşsiz bir kitap olduğunu bilmeli, O'na önyargısız olarak yaklaşmaya çalışmalıdır. Kendi önyargıları ile Kur'an'a yaklaşan kimseler, Kur'an'ın satırları arasında ancak kendi düşüncelerini bulur ve bu nedenle Kur'an'ın iletmek istediği mesajı kavrayamazlar. Diğer kitaplar için de geçerli olan bu durum Kur'an söz konusu olunca daha da belirginleşecektir.
Kur'anı okuyacak kimse onun içeriği hakkında yüzeysel bir bilgiye sahip
olmak istiyorsa, onu bir kez okuması yeterlidir. Fakat o kimse Kur'an'ı
derinlemesine anlamak ve yaşamak istiyorsa ki, mü'minlerin görevi budur, o zaman bir çok kez ve her seferinde farklı bir bakış açısıyla okumalıdır. Kur'an'ın yaşam tarzını tanımak için bu gereklidir. İlk okuyuş sırasında okuyucunun kafasında belirecek sorular daha sonraki okuyuşlar sırasında giderek azalacaktır. Belki de bir müddet sonra cevaplandırılmamış soru kalmayacaktır.
Mü'min kişi, okuması sırasında aldığı mesajı mutlaka pratiğe geçirmelidir.
Çünkü Kur'an, basit bir teori ve fikir kitabı değildir. Ve O, araştırmacılar elinde incelenecek anlaşılmaz bir kitap da değildir. Kur'an insanları hidayete ulaştırmak ve hidayete eren bu insanların etkinliklerini, hidayet üzere devam etmelerini kontrol altına almak ve yönlendirmek için
indirilmiş bir kitaptır. Bunun için Kur'an'ı gerçek manada kavramak isteyen kişi onu yaşamalıdır. Hz. Muhammed (s) gibi (risalet öncesi) inzivaya çekilmiş birinin, Rabb'inin "KALK, UYAR" emrini alınca inzivadan çıkıp İslam davasını başlatmasının ve bu davaya karşı çıkanlarla hayatı boyunca mücadele etmesinin nedeni budur.
Kur'an'ı diğer insanlara tebliği sonucunda, kendisine uyan temiz ve seçkin insanlarla birlikte 23 küsur sene mücadele ederek, islami yaşam tarzını kurmasında ona Kur'an rehberlik etmiştir. Kur'an okuyucusu, onu okurken bu zorlu mücadeleyi bizzat! Kur'an'dan safha safha tanıyacak, çok fazla gramer ve belagat ilmine sahip olmasa bile, mücadelenin akışında onu anlayacak ve Kur'an'ın mesajını kavrayacaktır.
Kur'an'ın ele aldığı başlıca konu, yeryüzünde "Halife" kıldığı "insan"ı
felaha ve helaka götüren, hayat tarzlarını anlatmaktır. Bütün olarak Kur'an baştan sona Hakk'ın açıklanması ve buna dayanan doğru yola daveti ana fikir olarak vurgulamaktadır. Kur'an insanı doğru yola çağırmak ve kendi hatası sonucunda kaybettiği hidayeti ona vermeyi gaye edinmiştir. Okuyucu Kur'an okurken bütün bunları göz önünde bulundurmalıdır.
Bu açıklamalardan sonra, şöyle bir soru soralım; Acaba Kur'an anlaşılabilir mi? Kur'an'ın içeriği hakkında düşünebilir miyiz? Yoksa Kur'an okunup üzerinde düşünülsün diye değil de, sadece yüzünden okunmak, sevap kazanmak ve uğur olsun diye mi indirilmiştir? Bir kısım okuyucunun hemen "Bu ne biçim soru, Kur'an'ın anlaşılacağından şüphen mi var?" dediklerini duyar gibiyiz. Fakat unutulmamalıdır ki, Müslümanlar arasında bu konuda birçok tutarsız anlayış ortaya çıkmıştır. Bu anlayışlar Müslümanların Kur'an'ı Allah'ın istediği şekilde anlayamamalarına ve kafalarında değişik bir Kur'an biçimlendirmelerine neden olmuştu. Üzülerek belirtelim ki, bu anlayışların kökleri, çoğu Müslümanlarda hala etkinliğini sürdürmektedir.
İslam toplumunda dinamizmin kaybolup durağanlığın başlamasıyla birlikte Kur'an'a yaklaşılmaması yönünde akımlar oluşmaya başlamıştır. Kur'an hakkında dedikleri de şudur; Kur'an'ı anlamak ve üzerinde düşünmek bizim gibi aciz ve bilgisiz (cahil) insanların gücünün çok üstünde bir iştir.
Bazı gruplar da Kur'an'ı zahiri ve batini diye ayırıp, kimisi zahiri yönünü
kimisi de batini yönünü ele almış, İslamın ve Kur'an'ın yanlış
anlaşılmasında etkin bir rol oynamışlardır. Bunlar Batıniyye ve Sufiyye
ekolleridir. Bu iki ekol işlerine gelen her yerde ayetleri tevil ederek,
Kur'an'ın bahsetmediği birçok problemleri de ona bağlamaktadırlar.
Kendilerine yöneltilen itirazlar karşısında ise "Biz sadece Kur'an'ın
batınını bildiğimiz için, ifade ettiğimiz bu manaları ve ayetlerin batınını
araştırarak çıkarıyoruz" diyorlardı.
Kur'an'ı Kerim, bu ekollerin yanlış anlayışları karşısında esas olarak
mutedil olanı; Kur'an üzerinde düşünüp gereği gibi anlamayı emrediyor.
Üstelik Kur'an sadece mü'minleri değil, kendisine karşı olanları da ayetleri üzerinde düşünmeye davet ediyor.
"Kur'an üzerinde düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpler üzerinde kilitler mi var? (47/24)"
Zübeyir Bulut / Kalem Dergisi KUR'AN'IN OKUNMASINA DAİR
Kur'an'ı Kerim; Allah Katından, insanları hidayete ulaştırmak için,
güvenilir bir elçi vasıtasıyla, Hz. Muhammed'e (s) vahiy yoluyla, apaçık
Arapça olarak indirilmiş, son ilahi mesajdır. Kur'an'ın indirilmesinde Hz.
Muhammed de dâhil, hiçbir yaratığın herhangi bir etkisi ve katkısı
bulunmamaktadır.
"Rabb'inin kitabı'ndan sana vahyedileni oku; O'nun kelimelerini
değiştirecek kimse yoktur. Ondan başka sığınılacak bir kimse de bulamazsın (18/27)".
"Eğer o bazı sözler uydurup bize iftira etseydi, elbette onun gücünü yok
eder sonra da can damarını keserdik (69/44-46).
"Biz onu Arabça bir Kur'an olarak indirdik ki, düşünesiniz (12/2)"
Kur'an'ı tanımak ve anlamak onu Allah’ın istediği anlamda anlamaya ve
tanımaya bağlıdır. Kur'an'ı detaylı bir şekilde anlayıp hayata geçirebilmek
için, Kur'an dili olan Arapçayı onun iniş dönemindeki şekliyle bilmek de
önemlidir. Bu gereklilik kelime anlamlarının tarihi seyri içerisinde
geçirdiği anlam değişimleriyle yakından ilgilidir. Çünkü bu süreç zarfında
siyasi ve fikri akımların bir takım etkileri olmuştur. Buna misal olarak
"israf" kavramı Kur'an'da Allanın koyduğu sınırların çiğnenmesi ve
tanımaması anlamında kullanıldığı halde daha sonraları bu kavram sadece yeme, içme ve giyimde saçıp savurma anlamlarında kullanılarak manası daraltılmıştır. (20/ 127 ve 7/31). Ayrıca, Kur'an'ın iniş dönemini, toplum yapısını, iniş seyrini bilmek de gerekir. Çünkü: Kur'an, topluca halka sunulan bir kitap değil, Resulullahın bi'setinden vefatına kadar süren 23 yıllık uzun bir dönemde nazil olmuştur. Bu sebeple Kur'an'ın ayetlerinin genelde nüzul sebebi" vardır. Bir ayetin nüzul sebebini bilmek ayetin manasını sınırlamaz. Ancak, ayetlerin manasının alıklığa kavuşmasında Büyük ölçüde yardımcı olur. Hz. Peygamberin (s.) hadislerini de bu çerçevede düşünmek ve değerlendirmek gerekir.
Kur'an'ı okuyacak kişi okumaya başlamadan önce, O'nun diğer kitaplardan farklı ve eşsiz bir kitap olduğunu bilmeli, O'na önyargısız olarak yaklaşmaya çalışmalıdır. Kendi önyargıları ile Kur'an'a yaklaşan kimseler, Kur'an'ın satırları arasında ancak kendi düşüncelerini bulur ve bu nedenle Kur'an'ın iletmek istediği mesajı kavrayamazlar. Diğer kitaplar için de geçerli olan bu durum Kur'an söz konusu olunca daha da belirginleşecektir.
Kur'anı okuyacak kimse onun içeriği hakkında yüzeysel bir bilgiye sahip
olmak istiyorsa, onu bir kez okuması yeterlidir. Fakat o kimse Kur'an'ı
derinlemesine anlamak ve yaşamak istiyorsa ki, mü'minlerin görevi budur, o zaman bir çok kez ve her seferinde farklı bir bakış açısıyla okumalıdır. Kur'an'ın yaşam tarzını tanımak için bu gereklidir. İlk okuyuş sırasında okuyucunun kafasında belirecek sorular daha sonraki okuyuşlar sırasında giderek azalacaktır. Belki de bir müddet sonra cevaplandırılmamış soru kalmayacaktır.
Mü'min kişi, okuması sırasında aldığı mesajı mutlaka pratiğe geçirmelidir.
Çünkü Kur'an, basit bir teori ve fikir kitabı değildir. Ve O, araştırmacılar elinde incelenecek anlaşılmaz bir kitap da değildir. Kur'an insanları hidayete ulaştırmak ve hidayete eren bu insanların etkinliklerini, hidayet üzere devam etmelerini kontrol altına almak ve yönlendirmek için
indirilmiş bir kitaptır. Bunun için Kur'an'ı gerçek manada kavramak isteyen kişi onu yaşamalıdır. Hz. Muhammed (s) gibi (risalet öncesi) inzivaya çekilmiş birinin, Rabb'inin "KALK, UYAR" emrini alınca inzivadan çıkıp İslam davasını başlatmasının ve bu davaya karşı çıkanlarla hayatı boyunca mücadele etmesinin nedeni budur.
Kur'an'ı diğer insanlara tebliği sonucunda, kendisine uyan temiz ve seçkin insanlarla birlikte 23 küsur sene mücadele ederek, islami yaşam tarzını kurmasında ona Kur'an rehberlik etmiştir. Kur'an okuyucusu, onu okurken bu zorlu mücadeleyi bizzat! Kur'an'dan safha safha tanıyacak, çok fazla gramer ve belagat ilmine sahip olmasa bile, mücadelenin akışında onu anlayacak ve Kur'an'ın mesajını kavrayacaktır.
Kur'an'ın ele aldığı başlıca konu, yeryüzünde "Halife" kıldığı "insan"ı
felaha ve helaka götüren, hayat tarzlarını anlatmaktır. Bütün olarak Kur'an baştan sona Hakk'ın açıklanması ve buna dayanan doğru yola daveti ana fikir olarak vurgulamaktadır. Kur'an insanı doğru yola çağırmak ve kendi hatası sonucunda kaybettiği hidayeti ona vermeyi gaye edinmiştir. Okuyucu Kur'an okurken bütün bunları göz önünde bulundurmalıdır.
Bu açıklamalardan sonra, şöyle bir soru soralım; Acaba Kur'an anlaşılabilir mi? Kur'an'ın içeriği hakkında düşünebilir miyiz? Yoksa Kur'an okunup üzerinde düşünülsün diye değil de, sadece yüzünden okunmak, sevap kazanmak ve uğur olsun diye mi indirilmiştir? Bir kısım okuyucunun hemen "Bu ne biçim soru, Kur'an'ın anlaşılacağından şüphen mi var?" dediklerini duyar gibiyiz. Fakat unutulmamalıdır ki, Müslümanlar arasında bu konuda birçok tutarsız anlayış ortaya çıkmıştır. Bu anlayışlar Müslümanların Kur'an'ı Allah'ın istediği şekilde anlayamamalarına ve kafalarında değişik bir Kur'an biçimlendirmelerine neden olmuştu. Üzülerek belirtelim ki, bu anlayışların kökleri, çoğu Müslümanlarda hala etkinliğini sürdürmektedir.
İslam toplumunda dinamizmin kaybolup durağanlığın başlamasıyla birlikte Kur'an'a yaklaşılmaması yönünde akımlar oluşmaya başlamıştır. Kur'an hakkında dedikleri de şudur; Kur'an'ı anlamak ve üzerinde düşünmek bizim gibi aciz ve bilgisiz (cahil) insanların gücünün çok üstünde bir iştir.
Bazı gruplar da Kur'an'ı zahiri ve batini diye ayırıp, kimisi zahiri yönünü
kimisi de batini yönünü ele almış, İslamın ve Kur'an'ın yanlış
anlaşılmasında etkin bir rol oynamışlardır. Bunlar Batıniyye ve Sufiyye
ekolleridir. Bu iki ekol işlerine gelen her yerde ayetleri tevil ederek,
Kur'an'ın bahsetmediği birçok problemleri de ona bağlamaktadırlar.
Kendilerine yöneltilen itirazlar karşısında ise "Biz sadece Kur'an'ın
batınını bildiğimiz için, ifade ettiğimiz bu manaları ve ayetlerin batınını
araştırarak çıkarıyoruz" diyorlardı.
Kur'an'ı Kerim, bu ekollerin yanlış anlayışları karşısında esas olarak
mutedil olanı; Kur'an üzerinde düşünüp gereği gibi anlamayı emrediyor.
Üstelik Kur'an sadece mü'minleri değil, kendisine karşı olanları da ayetleri üzerinde düşünmeye davet ediyor.
"Kur'an üzerinde düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpler üzerinde kilitler mi var? (47/24)"