ANA SAYFA
  FORUM
  DESTEK OLUN
  ALLAH C.C
  PEYGAMBER EFENDIMIZ
  KURAN-I KERIM
  PEYGAMBERLER VE ALIMLER
  YASIN-I SERIF MEALI
  NAMAZ- ABDEST
  HAC VE ONEMI
  ILMIHAL
  KIYAMET
  ADAB-I MUASERET
  MUBAREK GUN-GECE
  HURAFELER
  KISSADAN HISSE
  TESETTUR
  DINI SUALLER
  AKAIDE GIRIS
  DUALAR UZERINE
  ISLAM TASAVVUFU
  HADIS ELKITABI
  EL LU VEL MERCAN
  MERAK EDILEN KONULAR
  IDARECILIK BILGILERI
  SUNNET VE BIDAT
  AILE BILGILERI
  DINI PROGRAMLAR
  HARITA
  BEBEK ISIMLERI
  RESIMLER
  TARIHIMIZ
  MENKIBELER
  POWERPOINT DOSYALAR

Veda Hutbesi
Veda Hutbesi
Bismillahirrahmanirrahim

EY İNSANLAR!

Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz.
İNSANLAR!

Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.


ASHABIM!

Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.


ASHABIM!

Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

ASHABIM!

Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.


İNSANLAR!

Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!

İNSANLAR!


Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzeridne hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki
hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.


MÜ'MİNLER!


Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır.
MÜ'MİNLER!
Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...


ASHABIM!

Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

İNSANLAR!

Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.

İNSANLAR!

Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.
İNSANLAR!
Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.)

Şahid ol yâ Rab!
Şahid ol yâ Rab!
Şahid ol yâ Rab!

Kütüphanem
yeni makale» 40 Hadis
yeni makale» Dua nedir? Çeşitli Dualar
yeni makale» Din Nedir?
yeni makale» İman Nedir? Nasıl edilir?
yeni makale» Adab-ı Muaşeret
yeni makale» Hz.Muhammed Hayatı
Makaleler
yeni makale bu gerçekten önemlimi?
yeni makale
aile bağlarını koparmak...
yeni makale
Avrulalı kadını taklit
yeni makale
yarım hoca dinden eder
yeni makale
Gençliğin intihar koşusu
yeni makale
beşik ile kabir arası
yeni makale 
Ezanda geçen Haydin ...
Adab-ı Muaseret
yeni makale» Selamlasma Adabi
yeni makale» Saygı Adabı
yeni makale» Kardeşlik Adabı
yeni makale» Komşu Adabı
yeni makale» İzin İsteme Adabı
yeni makale» Yemek Adabı
yeni makale» Elbise Adabı
yeni makale» Doğruluk Adabı
yeni makale» Sır Tutma Ahlakı
Namazlar(Resimli)
yeni makale» Namazın Kılınışı Resimli
yeni makale» Namaz sureleri
yeni makale»
Cuma Namazı Kılınışı
yeni makale»
Bayram Namazı
yeni makale»
Cenaze Namazı
yeni makale»
Kaza Namazı
yeni makale» yolcu namazı
yeni makale»
Sehiv Secdesi (Unutma Secdesi)
Abdest (Resimli)
yeni makale» Abdestle ilgili Bilgiler
yeni makale»
Abdest Alınışı Resimli
yeni makale»
Abdesti Bozan ve Bozmayan yeni makaleDurumlar
yeni makale»
Gusülle ilgili Bilgiler
yeni makale»
Teyemmüm Bilgiler
yeni makale»
Teyemmüm Resimli
Mubarek Gün-Gece
yeni makale» Kadir Gecesi
yeni makale»
Mevlüt Kandili
yeni makale»
Regaib Kandili
yeni makale»
Miraç Kandili
yeni makale»
Beraat Kandili
yeni makale» Üç Aylar
yeni makale» Kandil Mesajları
Kıssadan Hisse
yeni makale» 33 ADIM
yeni makale»
86400 Saniye
yeni makale»
Hüzün
yeni makale»
İcki Icmek
yeni makale»
Sakat Köpek
yeni makale»
Kirlangic
yeni makale»
Sevgi Agaci
yeni makale»
Yaban Kazlari
Önemli Dini Bilgiler
yeni makale» Oruç ile ilgili Bilgiler
yeni makale» Zekat ile ilgili Bilgiler
yeni makale» Hac ile ilgili Bilgiler
yeni makale» Kurban ilgili Bilgiler
yeni makale» VEDA HUTBESİ
Hurafeler
yeni makale» SiHiR = BÜYÜ
yeni makale» Çaput Bağlamak
yeni makale» MUSKA
yeni makale» Mum Yakmak
yeni makale» Kurşun Dökmek
yeni makale» Fal Açmak
yeni makale» Günlerin Uğursuzluğu


www.islamanahtari.tr.gg

1-Âfetü’l ilmi en nisyanü: İlmin afeti unutmaktır.
************************
2
-Ettuhuru şatru’l iman: Temizlik imanın yarısıdır.
************************
3-A’kilhâ ve tevekkel: (Deveyi) bağla ve tevekkül et.
************************
4-Sûmû tesihhû: Oruç tutun, sıhhat bulun.
**********************
5-Es-salâtü imâdü’d dini: Namaz dinin direğidir.
*************************
6-Talebü’l helali cihadün: Helal peşinde koşmak cihaddır.
******************************
7-El-kelimü’t tayyibetü sadakatün: Güzel söz sadakadır.
***************************
8-El cennetü tahte zılâli’s süyuf: Cennet kılıçların gölgesi altındadır.
*************************
9-El mecalisü bi’l emaneti: Meclislerdeki sözler emanettir.
***************************
10-Ed-dellü alel hayri kefailihi:Hayra vesile olan yapan gibidir.
****************************
11-El cennetü dâr-ül eshıya: Cennet cömertler yurdudur.
*************************
12-Es- savmü nısf’us sabr: Oruç sabrın yarısıdır.
************************
13-Es sabru nısf’ul iman: Sabır imanın yarısıdır.
***********************
14-Et tebessümü sadakatun: Tebessüm etmek sadakadır.

************************
15-Es sabru miftahul ferec: Sabır, başarının anahtarıdır.
************************
16-Es sabru ınde sadmetül ula: Sabır, musi,betin ilk anındakidir.
************************
17-Efdalü’l ibadeti edvamuha: İbadetin efdali devamlı olanıdır.
************************
18-El Kur’anü hüved deva: Kur’an, sırf devadır.
************************
19
-Men samete reca: Dilini tutan kurtuldu.
************************
20-Re’sü’l hikmeti mehafetullah: Hikmetin başı Allah korkudur.
************************
21-El idetü atiyyetün: Vaad edilen verilmelidir.
************************
22-Ed duaü silahu’l mümin: Dua müminin silahıdır.
************************
23-İsmah yusmah leke: Müsamaha et ki sende göresin.
************************
24-Es salatü nur’ul mümin: Namaz müminin nurudur.
************************
25-En nedametü tevbetün: Pişmanlık tövbedir.
************************
26-El mescidü beytü külli takiyyin: Mescid, takva sahiplerinin evidir.
************************
27-Ed dinü en nasiha: Din nasihattir.
************************
28-Ed duaü hüvel ibadetü: Dua ibadettir.

 

************************
29-El cümuatü haccü’l mesakin: Cuma fakirlerin haccıdır.
************************
30-Hüsnü’s suali nısfu’l ilim: Güzel soru, ilmin yarıdır.
************************
31-Es selamü kable’l kelam: Önce selam, sonra kelam.
************************
32-İzâ gadibte fe’skut: Öfkelendiğinde sus.
************************
33-Kesretü’d dahiki tumitül kalb: Çok gülmek kalbi öldürür.
************************
34-Es savmu cünnetün: Oruç kalkandır.

35-Es subhatü temneu’r rızk: Sabah uykusu, rızka engeldir.
************************
36-El hamrü ummü’l habais: İçki, kötülüklerin anasıdır.
************************
37-Zina’l uyûni en nazaru: gözlerin zinası bakmaktır.
************************
38-El kanâatü mâlün la yenfedü: Kanaat bitmez bir sermayedir.
************************
39-El hayaü minel iman: Hayâ(utanma duygusu) imandandır.
************************
40-El mer’ü ala dini halilihi: Kişi, arkadaşının dini üzeredir.
www.islamanahtari.com
huzurlu adresiniz

RAMAZAN HILALI

Ramazan Hilâli İle Diğer Hilâllerin Sübutu

Ramazan ayı, kamerî aylardandır. Bunların sübutu hilâllerin, yani yeni ayların görülmesi iledir. Bunun için Şaban ayının yirmi dokuzuncu günü güneşin batışında insanların hilâli araştırmaları bir görevdir. Hilâli görürlerse, ertesi günü Ramazan orucuna başlarlar. Hava bulutlu, dumanlı bulunup da hilâl görülemezse, Şaban ayını otuz gün olarak tamamlar, sonra oruca başlarlar.

Bununla beraber Şaban ayının hilâlini de, Receb ayının yirmi dokuzunda araştırmak uygundur. Bu şekilde Şabanın kaç gün olduğu daha iyi anlaşılmış olur.

Ramazan ayının yirmi dokuzuncu günü de, güneşin batışından itibaren Şevval ayının hilâli araştırılır. Görülürse bayram yapılır, görülmezse, Ramazan otuz gün tutulur.

Kamerî aylar, bazan otuz, bazan da yirrni dokuz gün olur. Yay şeklinde görülen her yeni aya, üçüncü gecesine kadar "Hilâl" denildiği gibi, her ayın yirmi altıncı, yirmi yedinci gecelerine de "Hilâl" denir. Diğer günlerdekine de, sadece Kamer denir.

Her kamerî ayın başlangıcı, ya hilâl görmekle veya ondan önceki ayın günleri otuza tamamlanmakla tesbit edilir.

Hilâl'in çoğulu "Ehille" dir. Hilâl görüldüğü zaman; "Hilâl! Hilâl!" diye işaret etmek mekruhtur, bir cahiliyet âdetidir.

Hilâl görülünce üç kez tekbir ve tehlilden sonra üç kez şöyle demeli:

Sonra da: şöyle dua etmelidir :

"Hilâle hayrin ve rüşdin! Amentü billâhillezî halakake. Elhamdü lillâhillezî zehebe bişehrin keza ve cae bişehrin keza. Allahümme ehlilhü aleyna bil-emni ve'l-imani vesselâmeti vesselâm."

Anlamı: "Ey hayır ve salah hilali? Seni yaratan Allah Tealâ'ya iman ettim. Şu ayı (Şabanı) götürüp bu ayı (Ramazanı) getiren Yüce Allah'a hamd olsun. Allah'ım! Bu ayı bizlere emniyetle, imanla, selâmet ve selâmla bulundur.

Hilâlin güneş batışı arkasından görülmesi geçerlidir. Bunun için hilâl, zeval (öğle) vaktinden önce veya sonra görülse bununla o gün ne oruca başlanır, ne de oruçtan çıkılır. Gerçekten bu hilâl gelecek geceye ait bulunmuş olur. Bu, İmam Azam ile İmam Muhammed'e göredir. İmam Ebû Yusuf'a göre, zevalden sonra görülen hilâl gelecek geceye ait ise de, zevalden önce görülen bir hilâl evvelki geceye ait olur. Bunun için bu hilâl ile Ramazan veya bayram gerçekleşmiş olur. Çünkü bir hilâl iki gecelik olmadıkça, âdete göre zevalden önce görülemez.

(Üç İmama göre, gündüzün görülen hilâle itibar edilmez. Bu hilâl mutlaka gelecek geceye aittir. Bu konuda müneccimlerin sözleri de geçerli değildir. Herhalde hilâl geceleyin görülmelidir.)

Hava kapalı olunca, Ramazan hilâlinin görüldüğüne müslim, âkil, bâliğ ve âdil bir kimsenin şehadeti yeterlidir. Bunun hilâli görmüş olduğunu söylemesine dayanarak oruca başlamak gerekir. Bu kimsenin erkek veya kadın olmasında fark yoktur. Bu halde böyle bir kimsenin şehadetine, yine böyle kimsenin şehadet etmesi de geçerlidir. Bu hususta âdilden maksad, iyiliği kötülüğüne üstün gelen kimse demektir. Bu konuda hali kapalı olan kimsenin şehadeti de, sahih olan görüşe göre, kabul olunur. Bu şehadet, bir haber demektir, bir din işini bildirmekten ibarettir. Bunda şehadet sözü, dava, mahkeme, hakimin hükmü şart değildir. İhtiyat bunu kabul etmektir.

Hilâli görenin bunu açıklaması, yani: "Ben beldenin şu yerinden veya dışından baktım, hilâli, ufkun şu tarafında bulutun hemen kenarında veya iki bulutun açık bulunan kısmında şu şekilde gördüm," diye açıklaması gerekir mi, gerekmez mi? Bazı zatlara göre lâzımdır: Fakat sağlam rivayete göre lâzım değildir, böyle açıklama yapılmaksızın da şehadet geçerli olur. Bu şehadeti işitenler için oruca başlamak gerekir.

Ramazan hilâlini gören bir müslüman için hemen o gece şehadette bulunmak lâzımdır. Hatta bu, evinde beklemesi gereken bir kadın bile olsa, kocasının veya efendisinin izin vermesine bakmaksızın çıkıp gördüğü hilâl hakkında şehadet eder; çünkü bu din bakımından vacib olan bir görevdir.

Hilâli gören kimse, eğer hâkimi bulunan bir şehirde ise hemen hâkimin huzuruna çıkar ve şahidlikte bulunur. Hâkim de durumu ilân eder. Hâkim bulunmayan bir yerde ise, mescide gidip şahidlikte bulunur. Şahid olan kimse âdil olarak biliniyorsa, onun sözüne dayanarak insanlar oruca başlarlar.

(Şafiîlere göre, hâkimin hükmü ile bütün insanlara oruç tutmak farz olur. İsterse bu hüküm, yalnız âdil bir şahidin görüşüne dayanmış bulunsun. Hâkimin hükmü ihtilâfı ortadan kaldırır ve başka mezheb sahiblerine de oruç tutmak gerekli olur.)

Hilâlin görülmesi, ayın girmesi doğrudan doğruya değil, bir olaya bağlı olarak hüküm altına alınabilir. Meselâ: Bir kimse mahkemede bir şahsı dava ederek: "Benim bu kimsede, Ramazanın ilk gününde ödemek üzre şu kadar kuruş alacağım vardır, şimdi ise Ramazan hilâli görülmüştür. Bunun için bu alacağımı bana vermesini istiyorum," dese, borçlu şahıs da: "Evet, anlattığı şekilde borcum vardır, fakat henüz Ramazan ayı girmemiştir," diye itiraz etmekle hakim, o davacının hilâli gördüklerine dair getireceği iki şahidin şehadeti üzerine o borcun ödenmesine hüküm verse, Ramazan hilâlinin görüldüğüne de hüküm vermiş olur.

Hilâli isbat için bu şekilde dava açılması, İmam Azam'a göre uygundur. İki İmama göre, böyle bir davaya gerek yoktur.

Yalnız başına hilâli gören kimsenin şâhidliği kabul edilmese de, kendisinin oruç tutması gerekir. Eğer o gün oruç tutmazsa, kaza eder. Bundan dolayı keffaret gerekmez. Çünkü gördüğü şeyin hilâl değil, bir hayal olduğu düşünülebilir. Bir kimsenin şahidliği hakim tarafından henüz red edilmeden iftar ettiği takdirde de yine keffaret gerekmez. Çünkü reddedilmek şüphesi vardır. Keffaretler ise, şübhe ile kalkar. Fakat şehadet kabul edildikten sonra iftar edecek olsa keffaret gerekir. Çünkü bu durumda onun şahidliği hakimin kararı ile kuvvet bulmuştur.

Hava kapalı olmayınca, Ramazan, Şevval ve Zilhicce hilâlleri hususunda bir iki kimsenin değil, onlarla beraber kuvvetli bir zan meydana gelecek başka çok kimselerin şehadetleri kabul edilir. Bunların sayısını belirlemek idarecinin görüşüne bağlıdır. Bir görüşe göre, bunların elli erkek olması gerekir. Bu hususta şahidlerin belde haricinden olup olmaması, kuvvetli rivayete göre, fark etmez. Bir görüşe göre de, bu durumda belde dışından gelen iki adil şahidin şehadeti kabul olunur. Onların daha uygun ve elverişli bir yerden hilâli görmüş olmaları düşünülebilir.

İmam Azam'dan bir rivayete göre de, bu durumda taşradan gelmiş veya gelmemiş olsun, iki adil şahidin şehadeti ile yetinilir.

Deniliyor ki, zamanımızda herkes hilâli araştırma görevini yerine getirmek için çalışmadığından, şimdi böyle iki şahidin şehadetine güvenmek uygundur.

Hava kapalı olunca, Şevval ve Zilhicce hilâlleri hakkında adil iki erkeğin veya bir erkek ile iki kadının şehadetleri kabul olunur. Bu hususta adalet, hürriyet ve şâhid sayısı şarttır. Şahidlerin tezkiyeleri de yapılmalıdır. Şehadet sözünün ve dava etmenin şart olup olmamasında ihtilâf vardır.

Hakim ve valisi bulunmayan bir yerde hava kapalı olduğu halde, iki adil kimse Şevval hilâlini gördüklerini haber verecek olsalar, insanların iftar etmesinde bir sakınca yoktur.

Kapalı bir havada Ramazan hilâlini yalnız hakim görecek olsa, dilerse yerine birini vekil tayin ederek onun huzurunda hilâli gördüğüne şehadet eder, dilerse doğrudan doğruya insanlara oruç tutmalarını ilân eder. Fakat bayram (şevval) hilâlinde böyle bir kişilik şehadet geçerli olmaz. Çünkü bununla bir ibadete son verilecektir. Bununla beraber bu durumda insanların hukukuna şehadet manası da vardır; çünkü oruçtan çıkacaklardır. İnsanların hukukunda ise, ikiden noksan şahidin şehadeti geçerli değildir. Bunun için idare amiri veya hakim yalnız başına Şevval hilâlini görecek olsalar, ne bayram namazı yerine çıkarlar ve ne de insanlara namaz yerine çıkmalarını emrederler. Ne de gizli veya aşikâr oruçlarını açarlar. Çünkü görülen hilâlin bir hayal olması ihtimali vardır.

Şevval ayının hilâli, Ramazanın yirmi dokuzuncu günü, güneşin batışı arkasından araştırılır. Bu hilâli yalnız başına gören kimse, ibadet hususunda ihtiyatı gözeterek iftar etmez. Eğer iftar ederse, yalnız kaza gerekir. Şehadeti kabul edilmediği halde de iftar etse, yine yalnız kaza lâzım gelir, keffaret gerekmez.

Bir kimsenin şehadetine dayanarak Ramazan orucuna başlamış olanlar, otuzuncu günü Şevval hilâlini görmeseler de, sahih olan göıüşe göre, oruca son verirler. Hava kapalı ve bulutlu olunca, ihtilâfsız bayram yaparlar.

(Şafiîlere göre, Şevval için de bir adil şahidin şehadeti yeterlidir, tercih edilen görüş onlarca budur. Hakim bununla karar verince bayram yapılır.)

Hava kapalı olduğu halde, iki kimsenin şehadetini hakim kabul ederek otuz gün oruç tutulduktan sonra Şevval hilâli görülmese, bakılır:

Eğer hava yine kapalı ise, ertesi gün iftar ederler. Bunda ittifak vardır. Fakat hava açık ise, bir görüşe göre iftar etmezler. Ancak sahih olan diğer bir görüşe göre, bu durumda da iftar edip bayram yaparlar.

Bir belde halkı yirmi dokuz gün oruç tuttuktan sonra iki adil kimse; "Biz Ramazan hilâlini, sizin oruca başlamanızdan bir gün önce görmüştük," diye şehadette bulunsalar, bakılır: Eğer bunlar, o belde halkından iseler, uygun olan şahidliklerinin kabul edilmesidir; çünkü bunlar, Allah için yapılacak olan bir şehadeti önceden terk etmişlerdir. Fakat uzak bir yerden gelmiş iseler, şehadetleri caiz olur; çünkü bunlar, bu şahidliklerinde kınanmazlar.

Ramazan ayından başka ayların sübutu için, hava kapalı ise, en az iki adil erkeğin veya bir erkekle iki kadının şehadetleri gerekir. Hava açık ise, büyük bir cemaatın şehadeti gerekir. Bu cemaat, kesinlik kazandıracak derecede kalabalık ve sağlamsa, şehadetlerinin kabulü için İslâm olmak şart kılınmaz. Diğer bir görüşe göre, Ramazan, Şevval ve Zilhicce'den başka diğer dokuz ayın hilâlini isbat için, hava kapalı olsun veya olmasın, iki adil şahidin şehadetleri yeterli olur. Çünkü bu ayların hilâllerini görmek için büyük bir topluluk ilgilenmez.

Bir belde halkı hilâli görmeksizin yirmi sekiz gün oruç tutup da, sanra Şevval hilâlini görecek olsalar, bakılır: Eğer Şaban hilâlini görüp onu otuz gün saymışlarsa, yalnız bir gün kaza ederler. Ramazan ayı yirmi dokuz gün bulunmuş olur. Fakat Şaban hilâlini görmeksizin onu otuz gün saymışlarsa, iki gün kaza etmeleri gerekir; çünkü şaban ayının yirmi dokuz gün olması ihtimali vardır.

Fakat bu belde halkı yirmi dokuz gün oruç tutup da sonra Şevval hilâlini görseler, üzerlerine kaza gerekmez. Çünkü Ramazan ayı yirmi dokuz gün olabilir.

Bir beldede Ramazan orucu, hilâlin görülmesi ile yirmi dokuz gün tutulmuş olsa, o beldedeki hastalar da ileride bu Ramazan orucunu yirmi dokuz gün olarak kaza ederler. Fakat böyle bir hasta, o belde halkının nasıl hareket etmiş olduklarını bilmezse, borcundan kesin bir şekilde kurtulması için, tam otuz gün kaza orucu tutar.

Ayın ve güneşin doğmuş olduklan yerler, beldelere ve arazi parçalarına göre değişik bulunur. Fakat oruç hususunda kabul edilen görüşe göre, bunların doğuş yerlerine bakılmaz. Fetva buna göredir. Bundan dolayı, batı ülkesinde bulunanlar Ramazan hilâlini görecek olsalar, bunu haber alan doğu bölgelerindeki müslümanlar üzerine de oruç tutmak gerekir. Ancak bir beldedeki görünüş, diğer bir belde halkı hakkında geçerli olabilmesi için, bu görünüş hakkında olan şehadetin hakim tarafından benimsenip karara bağlanması lâzımdır. Yoksa sadece bir görüşü haber vermek, hilâli görmeyen memleket halkı için bir delil olamaz. Şöyle ki: Bir belde hakimine iki adil adam gelip şöyle demelidirler: "Falan memlekette hilâli gördüklerine dair olan şahidlerin şehadetlerini, o memleketin hakimi usulüne göre kabul edip hüküm vermiştir." Hakimin hükmü bir senet ve delildir. Bunlar da bu hükme şahidlik etmiş olurlar. Artık öteki memleketin hakimi de bu şehadeti kabul ederek ona göre hüküm verebilir. Başka bir memlekette, hilâlin görülmüş ve karara bağlanmış olduğunu gelip haber verenler, sözleri inkâr edilemeyecek kadar büyük bir çoğunluksa, böyle bir hükme ihtiyaç görülmeksizin haber gereği üzre işlem yapılır.

Oruç hususunda ayın doğuş yerlerinin çeşitli oluşuna ve bunun hesapla belirlenmesine itibar edilmemesi, şu hadis-i şerif ile aynı manayı taşıyan başka hadislere dayanmaktadır.

"Hilâli gördüğünüz zaman oruç tutunuz ve hilâli görünce de iftar ediniz."

Bu hadis-i şerife göre oruç ile iftar, hilâlin görülmesine bağlanmıştır. Bundan dolayı müslümanlardan bir kısmının hilâli görmesi ile, oruca esas olan hilâli görme olayı meydana çıkmış olur. Böylece farz olan orucu tutma ve bayram yapma gereği hepsine yönelmiş bulunur.

Dinin bu hükümleri, hilâlin değişik beldelerde farklı zamanlarda doğuşuna itibar edilmesini veya hesab ehlinden sorulmasını emretmemiştir. Hilâlin fenne dayanarak görülemeyeceğini araştırmak da gerekmemektedir. Çünkü bu fennî araştırma, her yerde ve her zaman mümkün olmaz. Dinin gösterdiği kolaylığa da uymaz.

Yine, hilâli haber veren iki haberciden birinin fenne dayanarak haberini, diğerinin rüyete (görüşe) dayanarak haberini tercih etmek de çok kere uygun olamaz. Çünkü bunlardan birinin hesabda, diğerinin görmede hataya düşmesi ihtimali vardır.

(Malikî ve Hanbelîlerin mezheblerine göre de doğuşun değişik olmasına itibar olunmaz. Şafiîlere göre, aralarında yirmi dört fersah veya daha çok bir uzaklık bulunan iki beldede, değişik doğuşlara itibar olunur. Birinde hilâlin görülmesi, diğeri için görülme sayılmaz.)

Hilâlin doğuş yeri değişikliklerine itibar edilmediğine göre, bir belde halkı Ramazan hilâlini görüp yirmi dokuz gün oruç tuttuktan sonra bayram yapsalar, diğer bir belde halkı da yine hilâli görerek otuz gün oruç tuttukları meydana çıksa, önceki belde halkının bayramdan sonra kaza olarak bir gün oruç tutmaları gerekir. Çünkü ilk hilâli görüşe itibar olunmaz. Bu belde halkının hilâli bir gün sonra görmüş olmaları ihtimali vardır.

Hanefi fıkıh alimlerinden bazılarına göre, doğuş yerlerinin değişik olması geçerlidir. Bundan dolayı batıda hilâlin görülmesi sebebiyle doğuda bulunan müslümanlar için o gün oruç tutmak veya iftar etmek gerekmez. Bu hususta her belde halkı, kendi görgüsüne göre işlem yapar, oruç tutar, bayram yapar ve kurban keser. Bununla beraber, aralarında yirmi dört fersahdan az bir uzaklık bulunan iki belde arasında bu ayrılık mümkün olmaz. İşte böyle birbirine yakın iki beldeden birinde görülen hilâl, diğerinde geçerli olur.

Ramazan orucuna başlanması veya bayram yapılması için astronomi ilmini bilen adalet sahibi vakit uzmanlarının sözlerine baş vurulup vurulamayacağı hususunda fıkıh alimleri arasında iki görüş vardır. Sahih kabul edilen çoğunluğun görüşü, bu konuda onların sözü kabul edilmez. Öyle ki, bir vakit uzmanının yaptığı hesab ile kendisinin işlem yapması bile caiz değildir. Gerçekten fennî hesablar kesin ise de, bu hesabları yapanların hata yapmayacakları kesin değildir. Bundan dolayı takvimler arasında daima ayrılık görülmektedir.

Bununla beraber her yerde böyle ince hesablar yapabilecek insanlar bulunamayacağından bunların sözlerine başvurmak gereği, özellikle sahra gibi yerlerde ve dağınık bir halde yaşayan müslümanlar için zorluğu gerektirir. Halbuki şeriat bu hususta kolaylık göstermiştir. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:

"Hilâli gördükten sonra oruç tutunuz ve hilâli gördükten sonra iftar ediniz (bayram yapınız). Size hava kapalı olunca da, Şaban ayını otuza tamamlayınız."

Anlaşılıyor ki, şeriat orucu, hiç bir zaman değişmeyecek temelli ve basit olan, herkes tarafından anlaşılıp kabul edilecek olan bir delile bağlamıştır ki, o da hilâlin görülmesidir.

Gerçekten müneccimlerin sözleri hesab kurallarına dayanır. Fakat aralarında çok kere ayrılık bulunmakta, sözleri kararlı bulunmamaktadır. Bir de hesaba nazaran kamerî aylar, mutlaka otuz veya yirmi dokuz gün olmayıp az çok kesirli bulunmaktadır. Şeriat ise, orucun ya tam otuz veya tam yirmi dokuz gün tutulmasını emretmiştir.

Azınlıkta olanlara ait diğer bir görüşe göre, bu konuda vakit uzmanlarının ve müneccimlerin sözlerine başvurulabilir. Bunların sözlerine güvenmekte bir sakınca yoktur. Fıkıh alimlerinden Muhammed ibni Mukatil, onların kendi aralarında fikir birliği yaptıkları sözlerine güvenir ve onlardan sorardı. Ancak bu konuda onlardan bir topluluğun fikir birliği yapmış olması lâzımdır. Kadı Abdülcebbar da; "Müneccimlerin sözlerine güvenmekte bir sakınca yoktur," demiştir.

Memleketimizde bir müddetten beri, bu görüşe uygun olarak kamerî aylar Rasathane tarafından bir belge halinde tayin edilmektedir.

(Malikî ve Hanbelî fıkıh alimlerine göre müneccimlerin sözlerine güvenilmez. Bunun için onların sözleri ile herkes için oruca başlamak gerekmez. Yalnız Malikîlerce, güvenilir bir görüşe göre, müneccimler kendi hesabları ile işlem yaparak oruç tutabilirler. Müneccimlerden işitip doğru olduğuna kuvvetle inanan kimse de, onun hesabına dayanarak oruca başlayabilir.

Şafiîlerce de müneccimin sözü, kendi hakkında ve kendisini doğrulayan kimse hakkında geçerli ise, de, tercih edilen görüşe göre, bütün insanlar için geçerli değildir. Buna göre, müneccimin sözü üzerine herkesin oruca başlaması vacib olmaz. Şafiîlerden yalnız İmam Sübkî'nin bu konuda bir eseri vardır. Bu şahıs, hesabın kesin olduğunu göz önüne alarak müneccimlerin sözlerine güvenileceğine inanmıştır. Fakat diğer Şafiî olan alimler tarafından bunun sözü kabul edilmemiştir.)

 

 
 

SAAT

 
 
  Sık Kullanılanlara Ekle
site içi özel arama (islam anahtarı )

Üye Girişi


Kullanıcı Adı:

Şifre:

Şifremi unuttum

kayıt ol

 

 
 
 
 

DUYURULAR

 

Duyuru Panosu

Kullanıcılarımız toplam 13224 mesaj gönderdiler
Toplam 473 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: bekir öztürk
üyemiz olmak için
buraya tıklayın
forumda sınırsız
paylaşıma
katılın

 

 

 
 

mediaplayer

Kur'an-ı Kerim Ziyafetleri
islamanahtarı radıo
radyo ve tv yayınları
ezgiler
şiirler
namaz öğreniyorum
mehter marşları
Belgeseller
filmler
klipler
tiyatrolar
kutsal yolculuk hacc
mealler
tefsir dersleri
kur'an öğreniyorum
İlahiler
ezan-ı muhammedi
nakşibendi cemaati
islami videolar
mübarek geceler
sevgili peygamberim
ilahi ve kasideler
hutbeler
eshab-ı kiram serisi
evliyalar serisi
silsile-i aliyye
cennet ve cehennem

 

 
 

menü




HZ.MUHAMMED (S.A.V)
Sitene Ekle
 
http://www.islamanahtari.com/ Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol