Eşler birbirini yıpratmamak için şunlara riayet etmeliler
a - Birbirlerinin kıymetini bilmeliler.
b - Birbirlerini üzmemeliler.
c - Birbirlerini aşırı yormamalılar.
d - Birbirlerini bakımsız bırakmamalılar.
e - Halden anlamalılar.
f - Sadece kendilerini düşünmemeliler.
g - Birbirlerini korumalılar.
h - Bilgili olmalılar.
Bunları biraz açalım,
a - Evlenirken, Allah herkesi kıymetini bilene düşürsün. Aşağıdaki ayette de bildirildiği gibi, Allah'ın yarattığı varlıkların içinde en kıymetlisi insandır:
"Âdem oğullarını (insanları) en üstün ve en şerefli kıldık." (93)
Yaratılışta bu kadar şerefli olan insan çoğu zaman ya kendi kendinin kıymetini bilmez, hayatını boş yere heder eder, ya da kıymetini bilmeyenin yanına düşer hayatı zehir olur. Her iki durumda da mutsuz olur. Çoğu zaman da bu mutsuzluğun kurbanı kadınlar olur.
Bunun da sebebi, kadınların genellikle bilgisiz oluşu, hakkını aramayışı, zayıf oluşu, bir çok yerlerde kadına baskının gelenek haline gelmiş oluşu vs., dir.
Bütün bunlar kıymeti bilinmeyen kadının çabuk yıpranmasına sebep olur. Bunun neticesi hem kendisinin, hem de kocasının mutsuz olmasıdır. Bu söylediklerimizi düşünerek evli çiftler birbirlerinin kıymetini bilmeliler. Kendi menfaatleri de bunu gerektirir. Evinde huzuru, işinde başarısı ve iki cihanda saadeti, eşinin kıymetini bilerek onu mutlu kılmasına bağlıdır.
b - Hiç bir şey insanları üzüntü kadar yıpratmaz. Hele kadınlar üzüntüye hiç dayanamazlar. Hemen yenilir, hasta olurlar. Aileden birinin üzülmesi öbürlerini de huzursuz eder.
Üzüntü bir çok ruhsal hastalıklara yol açar. Hatta onarılması güç olan fiziksel hastalıklara bile sebep olur.(94) Üzüntüden gelen hastalık ya kalıcı, ya da öldürücü olur.
Eşinin rahatsız olması öbürünü daha çok etkiler ve onu kedere boğar. Hem kendilerini hem de aile bütçesini sıkıntıya sokar.
Evli çiftler bütün bunları göz önüne alarak hiç bir şeye üzülmemeliler ve birbirlerini üzmemeye özen göstermeliler. Zaten dinî inançları kuvvetli olan, ne bir şeye üzülür ne de karşısındakini üzer. Çünkü Allah şu âyetlerle üzülmeyi yasaklamıştır:
"Üzülme, çünkü Allah bizimledir"(95)
"Ey inananlar, gevşemeyin ve üzülmeyin..."(96)
c- Eşler birbirlerini yormamalı ve ilişkilerinde birbirlerine karşı nazik olmalılar. Günlük işlerinde de, yorulmadan çalışmaya alışmalılar. Bu da işini severek yapmak ve düzenli çalışmakla olabilir.
Aşırı yorgunluk insanı tez yıpratır ve erken ihtiyarlatır. Eşler işlerini severek yapmalılar. Zira istemeyerek yenen yemek sağlığı bozduğu gibi, istemeyerek yapılan iş de insanı bıktırır ve onu çabuk yorar. Bıkmadan ve yorulmadan çalışabilmesi için kişinin, yaptığı bütün işleri kendisine sevdirmesi lâzımdır. Severek yapılan iş insanı yormaz.
d - Genellikle bir çok ailelerde kadınlar bakımsız bırakılıyor. Erkekler her bakımdan hür yaşarken kadınlar anlamsız baskılar altında eziliyor. Buna Allah razı olmadığı gibi insanlığa da yakışmaz.
Giyinmesinde, beslenmesinde, eğlenmesinde ve turistik gezilerde kadınlar ihmal edilmemeli, onlar da insan haklarından layıkıyla yararlanmalıdırlar. Çünkü onlar da insandırlar.
Kadınlar önemsenmez ve bakımsız bırakılırsa içleri geçer ve çabuk çökerler. Bu da kocaları için yıkım olur. Hz. Peygamber bütün bunları göz önüne alarak:
"Hanımının da sende hakkı var..." (97) buyurmuş ve kadınların bakımsız bırakılmamasını bizlere hatırlatmıştır. Allahû Tealâ da:
"Hanımınızı kendinizden önce düşünün...” (98) buyurmuştur.
e - Erkek hanımını, kadın da erkeğini yapamayacağı, hatta zorlanacağı bir işe zorlamamalıdır. Özellikle sayılı günlerinde hanımını üzmemeye ve yolmamaya özen göstermeli ve ona yardımcı olmalı. Kadın da kocasının halinden ve dilinden anlamalı, ondan istek ve arzularında aşırıya kaçmamalıdır.
f - İnsan bekârken daha ziyade kendi kendini düşünür ve kendi zevkine göre yaşar. Bu da normal görülür. Fakat evlenince durum değişir. Artık en az kendini düşündüğü kadar düşünmesi gereken bir eşi vardır. Onun da durumunu zevk ve arzularını düşünmesi gerekir. Yoksa eşini sevmiş olamaz ve onun tarafından sevilemez. Halbuki evlilerin saadeti karşılıklı sevgi ve saygıya bağlıdır. Onun için evliler sadece kendi kendilerini düşünmemeliler, giyimlerinde, beslenmelerinde dinlenmelerinde, bütün tutum ve davranışlarında eşlerini de düşünmeliler. Çünkü evliler eşlerinden bunu beklerler. Bu ilgiyi bulunca eşine sımsıkı sarılır ve ondan hoşnut olurlar. Bu da mutluluklarına yol açar. Eşinden beklediği ilgiyi bulamayınca hayal kırıklığına uğrar, çabuk yıpranır ve eşine gücenir. Çünkü insan umduğu yere küser. Onun için, Allah bu hususta:
"... Hanımınızı kendinizden önce düşünün..." buyurmuştur.
Eşinden ilgi görmeyen kişi, ilgiyi yabancılarda arar ve kalbini başkalarına kaptırır. Bu kötü düşüncesini frenleyici asaleti, imânı ve Allah'ın azabından korkusu varsa, en azından eşinden soğur, o-na olan güveni sarsılır ve sevgisi azalır. Bu da mutsuzluklarına sebep olur.
g - Evli çiftler birbirlerini korumalılar. Kadın erkeğine daha güzel ve çekici görünmek ve onu yabancılardan koruyabilmek için temizliğine, giyim ve makyajına özen göstermeli, gönülden gelen tertemiz sevgisi ve etkileyici cilveleriyle eşinin kalbine girmeli, onu kendisine bağlamalıdır. B oy e yapmakla kocasını erkek avcısı hayat kadınlarının ağına düşmekten korumuş olur ve gerçek anlamda ona sahip olur.
Erkek de hanımını gözü gibi esirgemeli, onu huzursuz edici her-şeyden sağlığını zedeleyici hallerden ve azaba götürücü davranışlardan korumalı, yorucu işlerde ona yardımcı olmalıdır. Allah bu hususta erkeklere şöyle seslenir:
"Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten ve azaba götürücü hallerden koruyunuz." (99)
Evin erkeği huzuru evinde aramalı, gözü dışarda, gönlü başkalarında olmamalı.
h - Eşler birbirlerini yıpratmadan yaşayabilmeleri için her bakımdan ve özellikle aile yaşantısı bakımından bilgili olmalı ve bunları da pratik hayatta uygulamalıdır. Saadetin anahtarı bilgi ve bu bilgileri uygulamaktır. Mutsuzluğun da baş sebebi bilgisizliktir. Bir çok ailede anlaşmazlığın ve huzursuzluğun temelinde bilgisizlik veya bildiklerini yaşamamak yatar. Onun için Allahû Tealâ:
"Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"(100) buyurmuştur.
Bilenler başarılı, bilmeyenler başarısızdır. Aile idaresini ve güzel geçinme yollarını bilenler mutlu, bilmeyenler mutsuzdurlar.
Devlet idaresi çok zordur. Ancak gerçek anlamda mutlu bir aile idaresi daha da zordur. Ustalıkla devletlerini idare eden bazı devlet adamları, aile idaresi bakımından başarısız olmuşlar, bu yüzden de mutsuz yaşamışlardır.
Aile hayatında erkeğin bilmesi gereken şeyler var, kadının bilmesi gereken şeyler var, erkek ve kadının müştereken bilmek zorunda oldukları şeyler var. Bütün bunları bu kitapçıkta özetledik, okuyan bulur. Bunları yaşayınca da mutlu olur. Zira bunlar yaşanmış, denenmiş, olumlu sonuç alınmış, kitaba öyle yazılmıştır.
Erkek şefkatli, uyumlu, iyi bir idareci, çalışkan, dinamik ve becerikli olmalı, ekmeğini taştan çıkarabilmeli, meşru ve kanunî yollardan giderinden fazla para kazanmasını bilmelidir.'10')
Erkek ve kadın cömert fakat tutumlu olmalılar, ne cimri olmalı, ne de savurgan olmalıdırlar.
Gerek erkek, gerek kadın alım satımda, usta olmalı, yiyecek, giyecek ve kullanılacak eşyalarını alırken en iyilerini, ucuz fiyata alabilmelidirler.
Hanımlar, kimi kadınlar gibi şöhret düşkünü olmamalılar. Mesela bir şey alırken, Beyoğlu'ndan, Osmanbey'den ve ya Kadıköy'den aldım, diye övünmemeliler. Bunu parası çok, aklı az olanlar yapar. Halbuki, aynı malı en ucuz yerden alabildim, diye övün-meliler. Zira bunu herkes yapamaz ancak kocasının kesesini düşünen akıllı ve usta kadınlar yapabilirler.
Erkek daima güler yüzlü, dost bakışlı ve tatlı dilli olmalı, bütün davranışları dostça, yapıcı ve karşısındakinin kalbini hoşnut edici olmalıdır. Böylelerini herkes sever. Allah da onlardan hoşnut olur