- "Bir mürşide infisab eden kimse, ölünün kendini gassâle bırakması gibi teslim olacak" deniliyor. Bir müridin mürşidine bağlılık ölçüsü ne olmalıdır? Bu bağlılık sadece uhrevî işlerde mi, yoksa dünyevî işlerde de olmalı mıdır?
- Şeyh ile mürid arasındaki ilkeleri düzenleyen sadece sevgidir. Bu yüzden aralarındaki sevginin boyutunu göstermek üzere teslîmiyyet için "gassal önünde meyyit" tabiri kullanılmıştır. Bu teslimiyet biraz karakter yapısı ile alakalı bir olay olarak görünmektedir. Mesela ashab-ı kiram arasında Hz. Ebû Bekir gibi her konuda Allah Rasûlü'ne itirazsız teslim olan sahabiler olduğu gibi, Hz Ömer gibi kafasının yatmadığı meselede hemen itiraz edip fikrini söyleme cesaretini gösterenler de vardır. Hz. Ebû Bekir, Mi'rac olayında: "Bunları Muhammed söylüyorsa mutlaka doğrudur" sözüyle, Hudeybiye'de anlaşmanın imzalanmasına karşı çıkan sahabilere: "Siz ne yapıyorsunuz? O Allah'ın peygamberi ve vahiy alıyor?" diyerek teslimiyetin şahika örneklerini göstermiştir. Hudeybiye'de Ömer ise: "Biz bu zillete nasıl razı oluyoruz?" diyerek tepkisini göstermiştir. Fakat her ikisi de konumlarından birşey kaybetmemiştir. Ne teslimiyeti Hz.Ebû Bekir'e, ne karşı çıkışı Hz. Ömer'e bir zarar vermiştir. Demek ki bu iş bir meşreb ve mizaç meselesidir. Bizim akaidimizde kayıtsız şartsız bir kimseye tabi olmamızı emreden bir hüküm olmadığı gibi, sevgi ile tabi olanları yasaklayan bir hüküm de yoktur.
Anadolu'da da, başka yerlerde de teslimiyet anlayışını istismar ederek saf müslümanları kandıranlar çoktur. Tasavvuftaki teslimiyet, acem kılıcı gibi, iki tarafı keskin birşeydir. İyiye kullanılabileceği gibi, şerre de
kullanılabilir. Burada sorumluluk, meydanı boş bırakan müslümanlarındır. Teslimiyet istidadında olan insanların bu kabiliyetlerini istismar etmeden, hayra kanalize edecek insanlar bulunmazsa; kendi menfaatine kanalize edenler bulunacaktır. Biz diyelim ki, teslimiyyeti reddettik. "Teslimiyet diye birşey yoktur" dedik. Bu istismarcılar huylarından ve teslimiyete yatkın insanlar bu özelliklerinden vaz mı geçecekler? Bu mümkün olmadığına göre hastalık halkın ilim ve irfan seviyesi ile alakalıdır. Teslimiyyetle değil. Piyasada liyakatsiz kimselerin kol gezmelerine fırsat verilmemelidir.
- Müridin şeyhine kayıtsız şartsız teslimiyeti nedir? Oysa Kur'an'daki teslimiyet ayetlerini araştırdığımızda hepsinde teslimiyetin Allah'a olacağı zikredilmektedir. Kişi, Allah ve din dışında, başka din ve şahıslara teslim olabilir mi?
- Teslimiyet, sevgiye dayalı bir itaat işidir. Kayıtsız şartsız teslimiyet denilince mürşidinin uyarılarına tenkidci bir nazarla bakmadan ve acaba bunların benim manevi hayatıma ne derece faydası olur gibi, evham ve vesveselere düşmeden uymak anlaşılır. Doktora giden bir hasta doktoruna ne kadar güvenir, onun hastalığını tedavi edeceğine ne kadar inanırsa o kadar çabuk iyileşir. Müsbet anlamda bir önyargının faydası vardır. Şeyhe teslimiyyet, ashabın Allah Rasulû'ne teslimiyet ve güveni gibi, müridin mürşidinin söylediklerine inanmasıdır. İnsanın güvenip inanmadığı kişinin sözünü tutması mümkün değildir. Ayrıca ayette: "Allah'a, Rasulû'ne ve sizden olan ülü'l-emr'e itaat edin." (en-Nisa, 4/59) buyrulmaktadır. Mürşid, müridi için manevi ve uhrevi konularda ülü'l-emr'dir. Böyle olunca müridin mürşidine bu anlamda teslimiyetle bağlanışının şeriatla çatışır bir yanı yoktur. Şeyh diye ortaya çıkan bozuk düşünceli insanlara karşı yapıldığında kötü neticeler verir diye teslimiyeti büsbütün reddedemeyiz.