ANA SAYFA
  FORUM
  DESTEK OLUN
  ALLAH C.C
  PEYGAMBER EFENDIMIZ
  KURAN-I KERIM
  PEYGAMBERLER VE ALIMLER
  YASIN-I SERIF MEALI
  NAMAZ- ABDEST
  HAC VE ONEMI
  ILMIHAL
  KIYAMET
  ADAB-I MUASERET
  MUBAREK GUN-GECE
  HURAFELER
  KISSADAN HISSE
  TESETTUR
  DINI SUALLER
  AKAIDE GIRIS
  DUALAR UZERINE
  ISLAM TASAVVUFU
  HADIS ELKITABI
  EL LU VEL MERCAN
  MERAK EDILEN KONULAR
  IDARECILIK BILGILERI
  SUNNET VE BIDAT
  AILE BILGILERI
  DINI PROGRAMLAR
  HARITA
  BEBEK ISIMLERI
  RESIMLER
  TARIHIMIZ
  MENKIBELER
  POWERPOINT DOSYALAR

Veda Hutbesi
Veda Hutbesi
Bismillahirrahmanirrahim

EY İNSANLAR!

Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz.
İNSANLAR!

Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.


ASHABIM!

Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.


ASHABIM!

Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

ASHABIM!

Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.


İNSANLAR!

Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!

İNSANLAR!


Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzeridne hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki
hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.


MÜ'MİNLER!


Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır.
MÜ'MİNLER!
Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...


ASHABIM!

Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

İNSANLAR!

Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.

İNSANLAR!

Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.
İNSANLAR!
Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.)

Şahid ol yâ Rab!
Şahid ol yâ Rab!
Şahid ol yâ Rab!

Kütüphanem
yeni makale» 40 Hadis
yeni makale» Dua nedir? Çeşitli Dualar
yeni makale» Din Nedir?
yeni makale» İman Nedir? Nasıl edilir?
yeni makale» Adab-ı Muaşeret
yeni makale» Hz.Muhammed Hayatı
Makaleler
yeni makale bu gerçekten önemlimi?
yeni makale
aile bağlarını koparmak...
yeni makale
Avrulalı kadını taklit
yeni makale
yarım hoca dinden eder
yeni makale
Gençliğin intihar koşusu
yeni makale
beşik ile kabir arası
yeni makale 
Ezanda geçen Haydin ...
Adab-ı Muaseret
yeni makale» Selamlasma Adabi
yeni makale» Saygı Adabı
yeni makale» Kardeşlik Adabı
yeni makale» Komşu Adabı
yeni makale» İzin İsteme Adabı
yeni makale» Yemek Adabı
yeni makale» Elbise Adabı
yeni makale» Doğruluk Adabı
yeni makale» Sır Tutma Ahlakı
Namazlar(Resimli)
yeni makale» Namazın Kılınışı Resimli
yeni makale» Namaz sureleri
yeni makale»
Cuma Namazı Kılınışı
yeni makale»
Bayram Namazı
yeni makale»
Cenaze Namazı
yeni makale»
Kaza Namazı
yeni makale» yolcu namazı
yeni makale»
Sehiv Secdesi (Unutma Secdesi)
Abdest (Resimli)
yeni makale» Abdestle ilgili Bilgiler
yeni makale»
Abdest Alınışı Resimli
yeni makale»
Abdesti Bozan ve Bozmayan yeni makaleDurumlar
yeni makale»
Gusülle ilgili Bilgiler
yeni makale»
Teyemmüm Bilgiler
yeni makale»
Teyemmüm Resimli
Mubarek Gün-Gece
yeni makale» Kadir Gecesi
yeni makale»
Mevlüt Kandili
yeni makale»
Regaib Kandili
yeni makale»
Miraç Kandili
yeni makale»
Beraat Kandili
yeni makale» Üç Aylar
yeni makale» Kandil Mesajları
Kıssadan Hisse
yeni makale» 33 ADIM
yeni makale»
86400 Saniye
yeni makale»
Hüzün
yeni makale»
İcki Icmek
yeni makale»
Sakat Köpek
yeni makale»
Kirlangic
yeni makale»
Sevgi Agaci
yeni makale»
Yaban Kazlari
Önemli Dini Bilgiler
yeni makale» Oruç ile ilgili Bilgiler
yeni makale» Zekat ile ilgili Bilgiler
yeni makale» Hac ile ilgili Bilgiler
yeni makale» Kurban ilgili Bilgiler
yeni makale» VEDA HUTBESİ
Hurafeler
yeni makale» SiHiR = BÜYÜ
yeni makale» Çaput Bağlamak
yeni makale» MUSKA
yeni makale» Mum Yakmak
yeni makale» Kurşun Dökmek
yeni makale» Fal Açmak
yeni makale» Günlerin Uğursuzluğu


www.islamanahtari.tr.gg

1-Âfetü’l ilmi en nisyanü: İlmin afeti unutmaktır.
************************
2
-Ettuhuru şatru’l iman: Temizlik imanın yarısıdır.
************************
3-A’kilhâ ve tevekkel: (Deveyi) bağla ve tevekkül et.
************************
4-Sûmû tesihhû: Oruç tutun, sıhhat bulun.
**********************
5-Es-salâtü imâdü’d dini: Namaz dinin direğidir.
*************************
6-Talebü’l helali cihadün: Helal peşinde koşmak cihaddır.
******************************
7-El-kelimü’t tayyibetü sadakatün: Güzel söz sadakadır.
***************************
8-El cennetü tahte zılâli’s süyuf: Cennet kılıçların gölgesi altındadır.
*************************
9-El mecalisü bi’l emaneti: Meclislerdeki sözler emanettir.
***************************
10-Ed-dellü alel hayri kefailihi:Hayra vesile olan yapan gibidir.
****************************
11-El cennetü dâr-ül eshıya: Cennet cömertler yurdudur.
*************************
12-Es- savmü nısf’us sabr: Oruç sabrın yarısıdır.
************************
13-Es sabru nısf’ul iman: Sabır imanın yarısıdır.
***********************
14-Et tebessümü sadakatun: Tebessüm etmek sadakadır.

************************
15-Es sabru miftahul ferec: Sabır, başarının anahtarıdır.
************************
16-Es sabru ınde sadmetül ula: Sabır, musi,betin ilk anındakidir.
************************
17-Efdalü’l ibadeti edvamuha: İbadetin efdali devamlı olanıdır.
************************
18-El Kur’anü hüved deva: Kur’an, sırf devadır.
************************
19
-Men samete reca: Dilini tutan kurtuldu.
************************
20-Re’sü’l hikmeti mehafetullah: Hikmetin başı Allah korkudur.
************************
21-El idetü atiyyetün: Vaad edilen verilmelidir.
************************
22-Ed duaü silahu’l mümin: Dua müminin silahıdır.
************************
23-İsmah yusmah leke: Müsamaha et ki sende göresin.
************************
24-Es salatü nur’ul mümin: Namaz müminin nurudur.
************************
25-En nedametü tevbetün: Pişmanlık tövbedir.
************************
26-El mescidü beytü külli takiyyin: Mescid, takva sahiplerinin evidir.
************************
27-Ed dinü en nasiha: Din nasihattir.
************************
28-Ed duaü hüvel ibadetü: Dua ibadettir.

 

************************
29-El cümuatü haccü’l mesakin: Cuma fakirlerin haccıdır.
************************
30-Hüsnü’s suali nısfu’l ilim: Güzel soru, ilmin yarıdır.
************************
31-Es selamü kable’l kelam: Önce selam, sonra kelam.
************************
32-İzâ gadibte fe’skut: Öfkelendiğinde sus.
************************
33-Kesretü’d dahiki tumitül kalb: Çok gülmek kalbi öldürür.
************************
34-Es savmu cünnetün: Oruç kalkandır.

35-Es subhatü temneu’r rızk: Sabah uykusu, rızka engeldir.
************************
36-El hamrü ummü’l habais: İçki, kötülüklerin anasıdır.
************************
37-Zina’l uyûni en nazaru: gözlerin zinası bakmaktır.
************************
38-El kanâatü mâlün la yenfedü: Kanaat bitmez bir sermayedir.
************************
39-El hayaü minel iman: Hayâ(utanma duygusu) imandandır.
************************
40-El mer’ü ala dini halilihi: Kişi, arkadaşının dini üzeredir.
www.islamanahtari.com
huzurlu adresiniz

YEMINE DAIR MESELELER

Yemine Dair Çeşitli Meseleler

Yemin birkaç tane olunca, keffaretler de ona göre olur. Yeminlerin yapıldığı yer değişmese de yine hüküm böyledir. Buna göre, bir kimse şöyle yapacağına veya yapmayacağına "Vallahi" diye yemin ettikten sonra başka başka yerlerde benzeri yeminler yapsa, yeminler birkaç tane olur. Bozduğu bu yeminlerin her birinden dolayı ayrı ayrı keffaret ödemesi gerekir. Fakat İmam Muhammed'e göre, yemin keffaretleri çoğalınca, bunlar bir keffaret ile ödenir. Tercih edilen görüş budur.

"Vallahi falan ve falan kimselerle konuşmayacağım" yahut "falan ve falan yerlere gitmeyeceğim" gibi sözler bir yemin sayılır. Onun için o iki kimseden yalnız birisiyle konuşulsa veya o iki yerden yalnız birine gidilse, yemin bozulmuş olmaz.

"Vallahi yemek ve su tatmam" denilmesi de böyledir. Bunlardan birini tatmakla yemin bozulmuş olmaz. Ancak bunlardan her hangi birini tatmaya niyet etmişse, o zaman bunlardan birini tatmakla yemini bozulur.

Olumsuz bir ek ilâvesiyle: "Vallahi ne falan ve ne de falanla konuşurum" veya: "Vallahi ne yemek ve ne de su tadarım" denilse bu, iki yemin olmuş olur. Hangi biri ile konuşulsa veya herhangi biri tadılsa, yemin bozulmuş olur ve keffaret gerekir.

Yeminlerin hükmü, örfde kullanılan sözlere göredir. Yemin edenin maksad ve niyetine göre değildir. Onun için bir kimse, bir şahsa hiç bir şey vermemek maksadı ile: "Ben sana para vermeyeceğim," diye yemin etse, ona paradan başka bir şey vermekle yeminini bozmuş olmaz. Çünkü söz ve yemin para lâfzı ile yapılmıştır. Örfde (gelenekte) başka şeye para denmez. Yine bir kimse: "Evde oturup dışarıya çıkmam" diye yemin etse, o evin bacasından veya penceresinden çıkmakla yemininde hanis (yeminini bozmuş) olmaz.

"Şu odaya girmem" diye yemin edildiği halde, onun harabesine girildiği takdirde de hüküm böyledir. Çünkü harabe örfde oda sayılmaz.

Yeminler, yapıldıkları beldelerin örfüne (geleneğine) göre değerlendirilir. Onun için bir kimse: "Baş yemeyeceğine" yemin etse, bu yemini, bulunduğu beldede satılan başlara bağlı kalır. Serçe ve çekirge gibi hayvanların başlarını kapsamaz. Bunları yemekle yeminini bozmuş olmaz.

Yine, bir kimse "meyve yemeyeceğim" diye yemin etse, yemini beldesinde örfen meyve sayılan şeylere bağlı kalır. Yaş üzüm gibi, meyve sayılmayan şeyleri kapsamaz. Anlaşılıyor ki, yeminde kullanılan bu gibi umumi ifadeler, örf ile özelleştirilip kısıtlanıyor.

Aklen mümkün olup da âdet bakımından muhal olan bir şeye yemin, hemen hanis olmayı gerektirir. Bunun için bir kimse: "Ben göğe çıkacağım, ben şu taşı altın yapacağım" diye yemin etse, hemen hanis olur (yemini bozulur ve keffâret ödemesi gerekir.) Fakat böyle bir yemin, bir vakte bağlanmış olursa, o vakit çıkmadıkça hanis olmaz. "Vallahi şu demiri on güne kadar elmas yapacağım" diye yemin edilmesi gibi. Bu yemin üzerinden on gün geçmeden hanis olmayacağı gibi, on günden önce ölse yine hanis olmaz, keffaret de gerekmez.

Zaman belirlemeksizin yapılan yeminlerde, yemin edilen şey imkânsız hale gelmedikçe yemin bozulmaz. Fakat iş imkânsız hale gelince, yemin bozulur ve keffaret gerekir. Bir kimse bir zata hitaben: "Vallahi ben seni ziyaret edeceğim" dediği halde uzun bir müddet ziyaret etmese, yemini bozulmaz. Fakat ziyaret etmeden o yemin eden veya ziyaret edilecek zat ölürse, yemin bozulur (hanis olur.)

Zaman belirlenince, o zamanın sonuna bakılır. "Ben, seni yarın ziyaret edeceğim" diye yemin edilmesi gibi ki, o günün güneş batması zamanına kadar devam eder. O gün ziyaret yapılmadan güneş batınca yemini bozulur.

Bir hududa bağlı olan bir yemin, o hududun kalkması ile geçersiz olur. Çünkü yeminde durmaya bir imkân kalmamıştır. Bunun için bir kimse: "falan zat izin vermedikçe, ben şu kimse ile konuşmam" diye yemin edip de, o zat izin vermeden ölse, artık yeminin bir hükmü kalmaz. Yemin eden şahıs, o kimse ile konuşur ve bundan dolayı da keffaret gerekmez.

"Sen borcunu vermedikçe senden ayrılmam" diye yemin yaptıktan sonra, borcun bağışlanması da bu türdendir. Artık yemin kalkmış olur.

Fakat İmam Ebû Yusuf'a göre, bu gibi hallerde yemin devamlılığını sürdürür. Artık şart (mesela konuşma) ne zaman gerçekleşirse yemin bozulur ve keffaret veya şarta bağlanan ceza gerekli olur.

Yemin edilen şeyin yok olması veya gitmesi, yemin bağlantısına engel olur. Buna göre bir insan: "Falana şu hakkını yarın veririm" diye yemin ettiği halde, bugün verecek olsa yemininde hanis olmaz (yemini bozulmaz) ve keffaret gerekmez. Bu mesele İmam Azam ile İmam Muhammed'e göredir. İmam Ebû Yusuf'a göre, ertesi gün olunca hanis olur.

Yeminler evvelce söylenmiş bir söz veya işle bağlantılı olur. Buna göre bir kimse, hazırlanan belli bir yemeğe davet edilmekle: "Vallahi ben yemem" diye yemin etse, bu yemini o belli yemeğe bağlı kalır. Başka bir yemek yemesi ile hanis (yeminini bozmuş) olmaz.

Yeminler mümkün olan bir mertebe ile bağlı kalır. Bunun için: "Falan şahsı şu eve sokmayacağım" diye yemin edilse, bakılır: Eğer yemin eden o evin sahibi ise, o şahsı eve girmekten hem söz, hem de fiil ile mümkün olduğu kadar engellemesi lâzım gelir. Değilse, eve girmekle hanis olur. Fakat ev başkasının olduğu takdirde, yalnız sözle engellemesi yeterlidir. Çünkü kiracılıktan dolayı onu bilfiil çıkarmak hakkına sahib değildir. Yemin eden için mümkün olan böyle sözle çıkarmaya teşebbüs etmektir.

Yine, bir şahsa hitaben: "Ben, seni hapsettirmem", diye yemin eden kimse, o şahsı hapsettirmek isteyen alacaklılara karşı sözü ile engel olmaya çalıştığı halde, engel olamazsa hanis olmaz (yemini bozulmaz).

Yine, "Falan şahıstaki alacağımı bugün onda bırakmayacağım" diye yemin eden kimse, o gün hakime başvurup alacağını istese (dava etse), borçulunun da inkârı üzerine ona yemin teklif edilmesini istese, artık hanis olmaz. Çünkü kendisi için mümkün olan bundan başka bir şey yoktur.

Yeminler nisbetin kaybolması ile son bulur. Şöyle ki: "Falan şahsın evine girmem." veya "yemeğinden yemem, elbisesini giymem, zevcesiyle ve dostu ile konuşmam" diye yemin eden kimse, ev satıldıktan sonra o şahsın evine girse veya yemeğinden yese veya elbisesini giyinse veya kendisinden tamamen ayrılan zevcesi ile veya o adama düşman kesilen dostu ile konuşsa, yemini bozulmuş olmaz. Fakat yeniden satın alacağı bir eve girse veya yemeğinden yese veya elbisesini giyse veya nikâhlayacağı yeni zevcesi ile veya edineceği yeni bir dostu ile konuşsa, yemini bozulur ve keffaret gerekir.

Ev, yemek ve elbise işaretle belirtilmiş olsun veya olmasın fark etmez. Çünkü bunlardan dolayı sahiblerine düşmanlık edilmez. Fakat zevceye veya dosta işaret ederek: "Şu karısı ile, şu dostu ile konuşmam" diye yemin edilirse, yemin bunlara bağlı kalır. Bunlarla zevciyet veya dostluk ilgisinin kalkmasından sonra da, onlarla konuşulursa hanis olur (yemin bozulur ve keffaret gerekir). Çünkü bunların zatlarına düşmanlıktan dolayı yemin edilmiş olması mümkündür.

Bir kimse karısına veya borçlusuna: "Benim iznim olmadıkça evimden veya şehirden bir tarafa çıkmayacaksın", diye yemin etse, bu yemin zevciyet ve alacağın devamına bağlanır. Zevciyet kalktıktan veya borç ödendikten sonra çıkacak olsalar, artık o yemin eden kimse hanis olmaz (yemini bozulmuş olmaz).

Yeminin bir cümlesinde bulunan bir belirsizlik, aynı cümledeki diğer bir belirsize dahil olur. Fakat belirli olan bir şey, belirsize dahil olmaz. Buna göre, bir insan: "Şu eve kim girerse, şöyle olsun" diye yemin etse, o eve kendisinin girmesi ile de hanis olur. O ister kendine ait olsun, ister olmasın fark etmez. Fakat: "Şu evime her kim girerse, şöyle olsun" diye yemin ederse oraya kendisinin girmesi ile hanis olmaz. Çünkü evi kendisine nisbet etmekle kendisi belirlenmiş oluyor. Artık aynı cümlede bulunan belirsiz bir anlama dahil olmaz.

Başkasına hitaben: "Senin şu evine her kim girerse, senin yemeğinden her kim yerse, şöyle şöyle olsun" diye yapılan bir yeminde de, muhatabın o eve girmesiyle veya o yemekten yemesiyle yemin bozulmuş olmaz (keffaret gerekmez).

Yemin ifadesinin bir cümlesindeki belirlilik, diğer bir cümlesindeki belirsizliğe dahil olur.

Örnek: Bir kişi kendi kölesine hitaben: "Bana şu haberi her kim müjdelerse, sen azad ol" diye şarta bağlayarak yemin ederse, o haberi bizzat kölesi de müjdelese, köle azad olur. Demek ki, bu durumda, "Sen azad ol" hüküm cümlesine muhatap olan köle "her kim müjdelerse" şart cümlesinin kapsamı içine girmiş oluyor.

Bir kimse âdete göre bizzat kendisinin de yapabileceği bir işi yapmamaya yemin ettiği halde, o işi kendisi için başkasına vekâlet ve emir suretiyle yaptırsa, bakılır: Eğer o işlem, hukuku bizzat yapana ait işlemlerden ise, bunun yapılmasından dolayı o kimse hanis olmaz. Alım, satım, kiraya verme, kiralama, bir maldan ikrar yolu ile sulh olma, bir malı bölme, bir davayı ikrar veya inkâr yolu ile cevablama, akıl ve baliğ olan bir çocuğu evlendirme gibi işlemler bu türdendir.

Örnek: Bir kimse: "Vallahi ben bu evi satın almayacağım" diye yemin ettiği halde, onu bir vekil aracılığı ile satın alsa, yemininde hanis olmaz. Fakat yemin edilen işlem, işi yapana ait olmayıp müvekkile ve emreden kimseye ait işlemlerden ise, bu işi vekil ve emir suretiyle yaptırmakla da o kimse hanis olur. Evlenme, boşanma, mal karşılığında boşanma hibe, sadaka, havale, vasiyet, vakf, emanet, ariyet verme ve alma, borç alma, kısastan dolayı sulh, emanet verip alma, borcu ödeme, borcu alma, elbise dikme, elbise giydirme, hayvan kesme, hayvana bindirme, küçük yaştaki çocuğu evlendirme gibi...

Örnek: "Vallahi falan kadını nikâhlamayacağım" diye yemin eden kimse, o kadını bir vekil aracılığı ile nikahlasa, yemininde hanis olmakla üzerine keffaret gerekir. Çünkü bu hususta vekil, bir araç ve bir elçiden başka bir şey değildir. Bu işlemin bütün hakları o yemin edene aittir.

"Şunu, şu adama bağışlayacağım" diye yemin eden kimse, o şeyi bağışladığı halde, o adam kabul etmese hanis olmaz (yemini bozulmuş sayılmaz). Ariyet, vasiyet, ikrar gibi, diğer bağış suretiyle olan sözleşmelerde de hüküm böyledir.

Fakat: "Şu malı falan zata satacağım" diye yemin eden kimse, o malı sattığı halde o zat malı kabul etmese hanis olur (yemini bozulmuş olduğundan keffaret gerekir). Çünkü satma işlemi kabule bağlıdır. Yalnız sattım demekle bağlantı olmaz. Satma işlemi de yapılmamış olur. Kiralama, nikâh ve rehin gibi, iki tarafın icab ve kabulleri üzere yapılan diğer işlemlerde de hüküm böyledir. Bunlar üzerindeki yemin, olumsuz olarak yapıldığı takdirde de bu hüküm uygulanır. Örnek: Bir kimse: "Şu malı falan adama bağışlamayacağım" diye yemin ettiği halde, bağışlayıp da o adam kabul etmese, hanis olur. Aksine olarak: "Satmayacağım" diye yemin ettiği halde satsa da o adam kabul etmese, hanis olmaz.

Demek oluyor ki, hibe gibi bağışlamalarda, yalnız bağışlayıcının icabı (tek taraflı irade beyanı) yeterli oluyor. Fakat alış-veriş ve kiralama gibi karşılıklı irade beyanlarını (icab ve kabulü) gerektiren işlemlerde, yalnız bir taraftan yapılan icab beyanı yeterli olmuyor. Kabulün de bulunması gerekiyor.

Sohbet ve birbiriyle anlaşıp yaklaşma, lezzet ve acı duyma, üzüntü ve sevinç gibi sağlığa bağlı bulunan işlerde, yemin, yalnız sağlıkla kayıtlanır. Ölünün diriye ortak olacağı işlerde ise, hem hayat, hem de ölüm hallerinde geçerli olur.

Buna göre, bir kimse, bir adama hitaben: "Seninle konuşursam, senin yanına girersem, seni öpersem, seni döğersem şöyle olsun" şeklinde yemin ettikten sonra, o adam ölse, artık yeminin bir hükmü kalmaz. Ölü halinde olan o adama söz söylemekle veya yanına girmekle veya onu öpmekle veya onun cesedine vurup dövmekle yemin bozulmaz ve ceza gerekmez.

Fakat: "Seni yıkarsam, sana elbise giydirirsem, sana dokunursam, seni bir şeye bindirirsem, seni taşırsam" şeklinde yemin etse, onu öldükten sonra yıkamakla, kefenlemekle, vücudunu okşamakla, bir şeye bindirmekle veya taşımakla hanis olur, keffaret gerekir.

"Falan kimse ile konuşmayacağım, söz söylemeyeceğim" diye yapılan yemin, o kimseye sadece işaret etmekle, mektub yazmakla veya haber göndermekle bozulmuş olmaz. Çünkü bu işler, konuşma ve söyleme sayılmaz.

"Konuşmayacağım" diye yemin eden kimse; namazda Kur'an okumakla veya tesbih çekmekle hanis olmaz (yemini bozulmaz). Namaz dışında ise bir görüşe göre hanis olur, diğer bir görüşe göre olmaz. Çünkü bu okuma, örfde konuşma sayılmaz. Diğer kitabları okumada da alimlerin ihtilâfı vardır.

"Oruç tutmam" diye yemin eden kimse oruca niyet edip başlayınca hanis olur. Çünkü orucun mahiyeti mutlak surette imsaktan ibarettir. O da, oruca başlamakla gerçekleşmiş olur.

"Namaz kılmamaya" yemin eden kimse, namaza başlayıp ilk rek'atta secdeye alnını koymakla hanis olur. Çünkü böyle bir rekat kılınmadıkça namazın mahiyeti tamamen bulunmuş olmaz.

"Hac yapmamaya" yemin eden bir kimse de, sahih bir hacca başlayıp farz olan tavafın çoğunu yapınca hanis olur.

"Zevcesini döğmemeğe" yemin eden kimse, onun saçlarını çekse veya gerdanını ısırsa veya sıkıştırsa veya burnuna dokunup kanatsa bakılır: Eğer bunları öfke halinde yapmışsa hanis olur. Oynaşma halinde yapmış ise, sahih olan görüşe göre hanis olmaz. Bununla beraber bu döğmekte acı vermek şarttır. Maksada gelince, bunda iki görüş vardır. Bir görüşe göre, kasıd da şarttır. Diğer bir görüşe göre şart değildir. Onun için böyle yemin eden kimse, başkasını döğmek isterken, yanlışlıkla zevcesine vuracak olsa, birinci görüşe göre hanis olmaz, çünkü kasıd bulunmamıştır. Buna örfen de döğme denmez. İkinci görüşe göre hanis olur; çünkü döğme işi gerçekleşmiştir (bunda kasıd aranmaz).

"Yeryüzünde oturmamaya" yemin eden kimse, yere bitişik olmayan bir sergi, bir hasır, deri veya tahta üzerine otursa hanis olmaz.

Yine: "Şu döşek üzerinde uyumamaya" yemin eden kimse, o döşek üzerine konulan başka bir döşek üzerinde uyusa hanis olmaz.

Yine: "Şu tahta üzerinde uyumamaya" yemin eden kimse, onun üzerine konulan diğer bir tahta üzerinde uyusa, yemininde hanis olmaz. Fakat döşek üzerine bir yüz takılsa veya tahtanın üzerine bir sergi çekilse, bir hasır döşense hanis olur.

"Yatağımda" veya "şu yatakta uyumam" diye yemin eden kimse, bedenin çoğunluğu ile o yatağa girip uyumadıkça hanis olmaz.

"Bir yere veya bir eve ayağını basmayacağına" yemin eden kimse, o yere sonradan yürüyerek veya bir şeye binerek gidecek olsa hanis olur. Çünkü bir yere ayak basmak, örfde oraya girmek demektir. Fakat böyle yemin ederken yürüyerek girmeyeceğini kasdetmiş bulunursa, binitli olarak girmekle hanis olmaz. Çünkü sözünün gerçeğini dilemiş olur.

"Bir yere girmeyeceğine" yemin eden kimse, oraya tutulup sokulsa, hanis olmaz. Bu davranışa karşı çıkmasa da hüküm aynıdır. Çünkü yemini, bizzat kendisinin gitmesi ile ilgilidir. Fakat bu yere sonradan kendisi girecek olsa, hanis olur.

Şiddet ve zorlama, bir maksadı gidermeyeceği cihetle, yeminin akdine engel olmaz. Buna göre: "Siz belli şeyi yemeyeceğim" diye zorla veya rızası üzere yemin eden kimse, o şeyi sonradan şiddet ve zorlama ile yiyecek olsa hanis olur. Yine baygın veya mecnun olduğu halde yediği takdirde de hüküm böyledir.

Fakat: "İçmeyeceğine" yemin ettiği bir şeyi, başkaları zorla boğazına akıtacak olsalar hanis olmaz. Çünkü bunda kendi işi bulunmamıştır. Sonradan kendi rızası ile içerse hanis olur.

(İmam Şafiîye göre zorlama, yemin bağlantısına engel olur.)

"Vallahi yersem, içersem, giyersem şöyle olsun" şeklinde yemin eden kimse, her ne yese, ne içse, ne giyinse hanis olur. Eğer ben şu yemeği, şu suyu veya şu elbiseyi kasdettim dese, benimsenen görüşe göre gerek kaza (mahkeme hükmü), gerekse diyanet bakımından sözü kabul edilmez.

Fakat, "Vallahi bir şey yersem, bir şey içersem, bir şey giyersem şöyle olsun" diye yemin eden kimse, bununla belli bir şeyi kasdetmiş olduğunu söylerse, kaza (hüküm) bakımından değil de, diyanetçe tasdik olunur.

"Falan şahsın kardeşleri, zevceleri, dostları ile konuşmayacağım" diye yemin eden kimse, bunların hepsi ile konuşmadıkça hanis olmaz. Kardeşlerinin veya dostlarının bir kısmı ile konuşmuş olsa da hanis olmaz; çünkü yeminde bunların tümü murad edilmiştir. Fakat o şahsın yalnız bir kardeşi veya bir zevcesi veya bir dostu olduğunu bildiği halde böyle yemin etse, yalnız biri ile konuşmakla hanis olur.

Bir kimse, başkasındaki bir alacağını taksit taksit almayacağına yemin ettiği halde, orıdan bir miktarını alacak olsa, bundan sonra geri kalanını da almadıkça hanis olmaz.

Bir kimse: "Malı bulunmadığına" dair yemin ettiği halde, ticaret için olmayan eşyası, akarı veya arazisi bulunsa, bununla hanis olmaz, çünkü bunlara örfde mal denmez, denilirse hanis olur.

"Ben bu işi elbette yapacağım, şu adamı elbette ziyaret edeceğim" şeklinde yapılan yeminler, bir defa için geçerlidir. Bir defa ziyaret yapılınca yemin yerine gelmiş olur.

Çocukların, delilerin, uykuda bulunanların yeminleri geçerli değildir. Fakat sarhoşluk veren içkilerden birini içmiş olan bir sarhoşun yemini, aklı başında olanın yemini gibidir. Çünkü onun sarhoşluğu, kendi kasıd ve iradesine bağlıdır. Onun için ettiği yemine bağlı kalmazsa hanis olur.

"İnşallah Allah dilerse" şeklinde istisnada bulunarak Allah'ın dilemesine bağlanan yemin ve adaklarda, yemine veya adağa aykırı bulunmak hali düşünülemez. Bunun için bir kimse: "Allah'a kasem ederim ki, yarın inşallah şu işi yapacağım" diye yemin etse veya.: "Şu işim olursa, İnşallah şu kadar gün oruç tutayım" diye adakta bulunsa da ertesi gün o işi yapmamış olsa veya işi olduğu halde adadığı orucu tutmasa hanis olmaz ve günah işlemiş olmaz. Çünkü bu halde o işin yapılması veya orucun tutulması, Yüce Allah'ın dilemesine bağlanmıştır. Allah'ın herhangi bir işi dileyip dilemediği,o iş meydana gelmeden önce bizim tarafımızdan bilinemez.

Bu gibi istisnalar (Allah dilerse sözleri), İmam Azam ile İmam Muhammed'e göre sözün hükmünü geçersiz kılar. O sözü kesinlik halinden çıkarır. İmam Ebû Yusuf'a göre de, o bir şart yerindedir. Artık o şart bizce gerçekleşmedikçe (yemin anında o işin meydana gelmesi bizce bilinmedikçe) ceza gerekmez.

(İmam Malik'e göre, bu istisna halinde de, yeminin ve nezrin hükmü lâzım gelir. Çünkü her şey Allah'ın dilemesine bağlıdır. İnşallah denmesi, teberrük içindir. Bundan dolayı onu söylemekle yapılan yeminin veya nezrin hükmü değişmez.)

 

 
 

SAAT

 
 
  Sık Kullanılanlara Ekle
site içi özel arama (islam anahtarı )

Üye Girişi


Kullanıcı Adı:

Şifre:

Şifremi unuttum

kayıt ol

 

 
 
 
 

DUYURULAR

 

Duyuru Panosu

Kullanıcılarımız toplam 13224 mesaj gönderdiler
Toplam 473 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: bekir öztürk
üyemiz olmak için
buraya tıklayın
forumda sınırsız
paylaşıma
katılın

 

 

 
 

mediaplayer

Kur'an-ı Kerim Ziyafetleri
islamanahtarı radıo
radyo ve tv yayınları
ezgiler
şiirler
namaz öğreniyorum
mehter marşları
Belgeseller
filmler
klipler
tiyatrolar
kutsal yolculuk hacc
mealler
tefsir dersleri
kur'an öğreniyorum
İlahiler
ezan-ı muhammedi
nakşibendi cemaati
islami videolar
mübarek geceler
sevgili peygamberim
ilahi ve kasideler
hutbeler
eshab-ı kiram serisi
evliyalar serisi
silsile-i aliyye
cennet ve cehennem

 

 
 

menü




HZ.MUHAMMED (S.A.V)
Sitene Ekle
 
http://www.islamanahtari.com/ Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol