Yetmiş bin perde, İlâhî sıfatların ve isimlerin tecelli mertebeleri ve mahlûkat âleminin tabakaları manasına gelir. Perdenin görünmeye engel olma manası olduğu gibi, görüntü mahalli manası da vardır; evimizin perdeleri birinciye, sinema perdeleri ikinciye misaldir. Soruda geçen perde kelimesi ikinci manada kullanılmıştır. Her varlık bir perdedir, onda Allah’ın Hâlık (yaratıcı, var edici) ismi okunur. Hayatlar bir perdedir Muhyi (hayat verici) ismini gösterirler. İlâhî isim ve sıfatların sonsuz tecelli mertebeleri vardır. Bunların her biri bir perdedir.
Misâl olarak Hakîm ismi üzerinde kısaca duralım: Hakîm, yani her şeye nice hikmetler takan, nice mânâlar ve faydalar yerleştiren. Bütün varlık âlemini tümüyle seyredebilmekten çok uzak olduğumuza göre, hiç olmazsa bu kâinatın bir küçük misali olan kendi varlığımıza bakalım. Saçımızdan tırnağımıza, sinir sistemimizden kan şebekemize kadar bütün bedenimiz hikmetlerle, faydalarla âdeta kaynaşıyor. Gözümüz, kulağımız, dişimiz, derimiz, iç organlarımız her biri ayrı bir ihtisas sahası. Her biri için nice tezler yazılmış, nice tebliğler sunulmuş, nice kitaplar telif edilmiş.
Bu kitaplarda ortaya konulan hikmetlerin tamamı, Hakîm isminin insan bedenindeki tecellisinin özlü bir tefsiridir. Buna aklımızı, hafızamızı, his dünyamızı da eklediğimizde maddemiz ve mânâmızla Hakîm ismine en güzel bir ayna olduğumuzu idrak ederiz. Sadece bir insanda bile hakîm isminin bu kadar tecelli mertebeleri bulunduğunu görmekle ilâhî sanat ve hikmete hayran oluruz. Ve anlarız ki: : “Cenâbı Hak yetmiş bin perde arkasındadır.”
Düşüncemizi varlık âleminin diğer birimlerinde ve fertlerinde de dolaştırmaya çalışırız. Hayalimizi semalara ve ötelerine göndeririz. Meleklere, arşa, levh-i mahfuza varırız. Hakîm isminin bu varlıkların her birinde başka tarzlarda ve farklı mertebelerde tecelli ettiğini görür ve yine aynı hakikate varırız: “Cenâbı Hak yetmiş bin perde arkasındadır.”
Nur Külliyatından Miraç Risalesinde, yetmiş bin perdenin, “berzah-ı esma ve tecelli-i sıfat ve ef’al ve tabakat-ı mevcudat” olduğu ifade edilir. Bir başka bahiste ise, Cenâbı Hakkın “huzur-u kibriyasına perdesiz girmek istenilse, zulmanî ve nuranî, yani maddî ve ekvanî ve esmaî ve sıfatî yetmiş binler hicabdan geçmek” gerektiği vurgulanır.
Maddî ve ekvanî şeklinde vasıflanan zulmanî perdeler, şu gördüğümüz madde âlemidir; Bunlar bir önceki vecizede “tabakat-ı mevcudat” şeklinde ifade edilmişlerdir. Nuranî perdeler için “esmaî ve sıfatî” denilmiştir. Bu perdeler, ilâhî isimlerin ve sıfatların farklı mertebelerdeki tecellileridir ve yine bir önceki vecizede berzah-ı esma ve tecelli-i sıfat ve ef’al olarak kaydedilmiştir.
Soframıza dizdiğimiz nimetlerde Allah’ın Rezzak ismini çok küçük bir perdede okuyabiliriz. O anda üç dört nimeti, yine üç dört kişi yemektedir. Şehrimizdeki yüz binlerce insanı, sofraları başında hayal etsek, Rezzak ismini daha geniş bir perdede seyretme imkânı buluruz.
Bu yüz binleri, milyarlara taşıyalım. İnsanlar âlemine, bir milyonu aşkın hayvan türünü de ilâve edelim. İçinde bulunduğumuz zamanı genişletelim; geçmiş asırları düşünelim, gelecek nesillere nazar edelim. Her defasında bu ilâhî ismin tecellilerini daha geniş bir dairede temaşa etmiş oluruz.
Rezzak ismi gibi bütün isimlerin de böyle en küçük daireden, en geniş dairelere kadar nice tecellileri var.
İşte miraç mucizesiyle bu tecellilerin tümü seyredilmiş, ilâhî sıfat ve fiillerin bütün icraatları müşahede edilmiş ve mevcudat tabakalarının tamamı çok gerilerde bırakıldıktan sonra, bütün bu mülk âleminin yegâne maliki, tek Hâlıkı ve Hâkimi olan Cenâbı Hakkın rüyetine mazhar olunmuştur. O en büyük Resulün(asm.) bu en yüksek mucizesi bize en açık bir şekilde ders verir ki: “Cenâbı Hak yetmiş bin perde arkasındandır.”
Bu kâinat kitabı gibi Kuran-ı Kerim de perde perde mânâlarla sarılı, iç içe nice sırlar ve hikmetlerle dolu. Bir perde seyredilmeden ikincisine geçilemiyor. O ilâhî fermanın kaynağı olan Kelam Sıfatına gerçek mânâda muhatap olmak için, beşerin önünde sayılamayacak kadar perdeler var.
Sahabeleri, müçtehitleri, mücedditleri, bütün evliya ve asfiyayı ve nihayet tüm müminleri aynı Kur’anın terbiye ettiği düşünülürse o İlâhî kelam ile aramızda yetmiş bin perde olduğu açıkça görülür. Bütün bitkiler aynı güneşe yüzlerini dönerler, ama her biri kendi kabiliyetine göre ondan istifade eder ve feyiz alırlar. Bir bahçedeki her ağaç aynı toprağa dikilmiş, aynı su ile sulanmıştır ama, her birinin başında ayrı meyveler boy göstermiştir.
Kâinat Kitabı ve Kur’an-ı Kerim... Her ikisinde de yetmiş bin perde var. İnsanoğlu kalp, ruh ve akıl sahasında mesafe kat ettikçe farklı tecellilere mazhar olacak ve Rabbini tanıma vadisinde her an biraz daha yol alacaktır.
Bu perdelerin aşılması, öncelikle nefisteki engellerin kalkmasına bağlı.
Tembelliğimizi ne ölçüde yensek, gayret vadisinde o kadar ileri gideriz.
Cehlimizi ne kadar alt edersek, ilimde terakkimiz o nispette fazla olur.
Ve gafletten uzaklaştıkça huzura yaklaşırız.
Cenâbı Hakkın, yetmiş bin perde arkasında olması bize şu dersi de vermiş oluyor: İnsanoğlunun aczi, kusuru, cehli kısacası bütün noksan sıfatları da yetmiş bin perde.
Yetmiş bin perde, İlâhî sıfatların ve isimlerin tecelli mertebeleri ve mahlûkat âleminin tabakaları manasına gelir. Perdenin görünmeye engel olma manası olduğu gibi, görüntü mahalli manası da vardır; evimizin perdeleri birinciye, sinema perdeleri ikinciye misaldir. Soruda geçen perde kelimesi ikinci manada kullanılmıştır. Her varlık bir perdedir, onda Allah’ın Hâlık (yaratıcı, var edici) ismi okunur. Hayatlar bir perdedir Muhyi (hayat verici) ismini gösterirler. İlâhî isim ve sıfatların sonsuz tecelli mertebeleri vardır. Bunların her biri bir perdedir.
Misâl olarak Hakîm ismi üzerinde kısaca duralım: Hakîm, yani her şeye nice hikmetler takan, nice mânâlar ve faydalar yerleştiren. Bütün varlık âlemini tümüyle seyredebilmekten çok uzak olduğumuza göre, hiç olmazsa bu kâinatın bir küçük misali olan kendi varlığımıza bakalım. Saçımızdan tırnağımıza, sinir sistemimizden kan şebekemize kadar bütün bedenimiz hikmetlerle, faydalarla âdeta kaynaşıyor. Gözümüz, kulağımız, dişimiz, derimiz, iç organlarımız her biri ayrı bir ihtisas sahası. Her biri için nice tezler yazılmış, nice tebliğler sunulmuş, nice kitaplar telif edilmiş.
Bu kitaplarda ortaya konulan hikmetlerin tamamı, Hakîm isminin insan bedenindeki tecellisinin özlü bir tefsiridir. Buna aklımızı, hafızamızı, his dünyamızı da eklediğimizde maddemiz ve mânâmızla Hakîm ismine en güzel bir ayna olduğumuzu idrak ederiz. Sadece bir insanda bile hakîm isminin bu kadar tecelli mertebeleri bulunduğunu görmekle ilâhî sanat ve hikmete hayran oluruz. Ve anlarız ki: : “Cenâbı Hak yetmiş bin perde arkasındadır.”
Düşüncemizi varlık âleminin diğer birimlerinde ve fertlerinde de dolaştırmaya çalışırız. Hayalimizi semalara ve ötelerine göndeririz. Meleklere, arşa, levh-i mahfuza varırız. Hakîm isminin bu varlıkların her birinde başka tarzlarda ve farklı mertebelerde tecelli ettiğini görür ve yine aynı hakikate varırız: “Cenâbı Hak yetmiş bin perde arkasındadır.”
Nur Külliyatından Miraç Risalesinde, yetmiş bin perdenin, “berzah-ı esma ve tecelli-i sıfat ve ef’al ve tabakat-ı mevcudat” olduğu ifade edilir. Bir başka bahiste ise, Cenâbı Hakkın “huzur-u kibriyasına perdesiz girmek istenilse, zulmanî ve nuranî, yani maddî ve ekvanî ve esmaî ve sıfatî yetmiş binler hicabdan geçmek” gerektiği vurgulanır.
Maddî ve ekvanî şeklinde vasıflanan zulmanî perdeler, şu gördüğümüz madde âlemidir; Bunlar bir önceki vecizede “tabakat-ı mevcudat” şeklinde ifade edilmişlerdir. Nuranî perdeler için “esmaî ve sıfatî” denilmiştir. Bu perdeler, ilâhî isimlerin ve sıfatların farklı mertebelerdeki tecellileridir ve yine bir önceki vecizede berzah-ı esma ve tecelli-i sıfat ve ef’al olarak kaydedilmiştir.
Soframıza dizdiğimiz nimetlerde Allah’ın Rezzak ismini çok küçük bir perdede okuyabiliriz. O anda üç dört nimeti, yine üç dört kişi yemektedir. Şehrimizdeki yüz binlerce insanı, sofraları başında hayal etsek, Rezzak ismini daha geniş bir perdede seyretme imkânı buluruz.
Bu yüz binleri, milyarlara taşıyalım. İnsanlar âlemine, bir milyonu aşkın hayvan türünü de ilâve edelim. İçinde bulunduğumuz zamanı genişletelim; geçmiş asırları düşünelim, gelecek nesillere nazar edelim. Her defasında bu ilâhî ismin tecellilerini daha geniş bir dairede temaşa etmiş oluruz.
Rezzak ismi gibi bütün isimlerin de böyle en küçük daireden, en geniş dairelere kadar nice tecellileri var.
İşte miraç mucizesiyle bu tecellilerin tümü seyredilmiş, ilâhî sıfat ve fiillerin bütün icraatları müşahede edilmiş ve mevcudat tabakalarının tamamı çok gerilerde bırakıldıktan sonra, bütün bu mülk âleminin yegâne maliki, tek Hâlıkı ve Hâkimi olan Cenâbı Hakkın rüyetine mazhar olunmuştur. O en büyük Resulün(asm.) bu en yüksek mucizesi bize en açık bir şekilde ders verir ki: “Cenâbı Hak yetmiş bin perde arkasındandır.”
Bu kâinat kitabı gibi Kuran-ı Kerim de perde perde mânâlarla sarılı, iç içe nice sırlar ve hikmetlerle dolu. Bir perde seyredilmeden ikincisine geçilemiyor. O ilâhî fermanın kaynağı olan Kelam Sıfatına gerçek mânâda muhatap olmak için, beşerin önünde sayılamayacak kadar perdeler var.
Sahabeleri, müçtehitleri, mücedditleri, bütün evliya ve asfiyayı ve nihayet tüm müminleri aynı Kur’anın terbiye ettiği düşünülürse o İlâhî kelam ile aramızda yetmiş bin perde olduğu açıkça görülür. Bütün bitkiler aynı güneşe yüzlerini dönerler, ama her biri kendi kabiliyetine göre ondan istifade eder ve feyiz alırlar. Bir bahçedeki her ağaç aynı toprağa dikilmiş, aynı su ile sulanmıştır ama, her birinin başında ayrı meyveler boy göstermiştir.
Kâinat Kitabı ve Kur’an-ı Kerim... Her ikisinde de yetmiş bin perde var. İnsanoğlu kalp, ruh ve akıl sahasında mesafe kat ettikçe farklı tecellilere mazhar olacak ve Rabbini tanıma vadisinde her an biraz daha yol alacaktır.
Bu perdelerin aşılması, öncelikle nefisteki engellerin kalkmasına bağlı.
Tembelliğimizi ne ölçüde yensek, gayret vadisinde o kadar ileri gideriz.
Cehlimizi ne kadar alt edersek, ilimde terakkimiz o nispette fazla olur.
Ve gafletten uzaklaştıkça huzura yaklaşırız.
Cenâbı Hakkın, yetmiş bin perde arkasında olması bize şu dersi de vermiş oluyor: İnsanoğlunun aczi, kusuru, cehli kısacası bütün noksan sıfatları da yetmiş bin perde.