ANA SAYFA
  FORUM
  DESTEK OLUN
  ALLAH C.C
  PEYGAMBER EFENDIMIZ
  KURAN-I KERIM
  PEYGAMBERLER VE ALIMLER
  YASIN-I SERIF MEALI
  NAMAZ- ABDEST
  HAC VE ONEMI
  ILMIHAL
  KIYAMET
  ADAB-I MUASERET
  MUBAREK GUN-GECE
  HURAFELER
  KISSADAN HISSE
  TESETTUR
  DINI SUALLER
  AKAIDE GIRIS
  DUALAR UZERINE
  ISLAM TASAVVUFU
  HADIS ELKITABI
  EL LU VEL MERCAN
  MERAK EDILEN KONULAR
  IDARECILIK BILGILERI
  SUNNET VE BIDAT
  AILE BILGILERI
  DINI PROGRAMLAR
  HARITA
  BEBEK ISIMLERI
  RESIMLER
  TARIHIMIZ
  MENKIBELER
  POWERPOINT DOSYALAR

Veda Hutbesi
Veda Hutbesi
Bismillahirrahmanirrahim

EY İNSANLAR!

Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz.
İNSANLAR!

Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.


ASHABIM!

Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.


ASHABIM!

Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

ASHABIM!

Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.


İNSANLAR!

Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!

İNSANLAR!


Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzeridne hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki
hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.


MÜ'MİNLER!


Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır.
MÜ'MİNLER!
Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...


ASHABIM!

Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

İNSANLAR!

Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.

İNSANLAR!

Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.
İNSANLAR!
Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.)

Şahid ol yâ Rab!
Şahid ol yâ Rab!
Şahid ol yâ Rab!

Kütüphanem
yeni makale» 40 Hadis
yeni makale» Dua nedir? Çeşitli Dualar
yeni makale» Din Nedir?
yeni makale» İman Nedir? Nasıl edilir?
yeni makale» Adab-ı Muaşeret
yeni makale» Hz.Muhammed Hayatı
Makaleler
yeni makale bu gerçekten önemlimi?
yeni makale
aile bağlarını koparmak...
yeni makale
Avrulalı kadını taklit
yeni makale
yarım hoca dinden eder
yeni makale
Gençliğin intihar koşusu
yeni makale
beşik ile kabir arası
yeni makale 
Ezanda geçen Haydin ...
Adab-ı Muaseret
yeni makale» Selamlasma Adabi
yeni makale» Saygı Adabı
yeni makale» Kardeşlik Adabı
yeni makale» Komşu Adabı
yeni makale» İzin İsteme Adabı
yeni makale» Yemek Adabı
yeni makale» Elbise Adabı
yeni makale» Doğruluk Adabı
yeni makale» Sır Tutma Ahlakı
Namazlar(Resimli)
yeni makale» Namazın Kılınışı Resimli
yeni makale» Namaz sureleri
yeni makale»
Cuma Namazı Kılınışı
yeni makale»
Bayram Namazı
yeni makale»
Cenaze Namazı
yeni makale»
Kaza Namazı
yeni makale» yolcu namazı
yeni makale»
Sehiv Secdesi (Unutma Secdesi)
Abdest (Resimli)
yeni makale» Abdestle ilgili Bilgiler
yeni makale»
Abdest Alınışı Resimli
yeni makale»
Abdesti Bozan ve Bozmayan yeni makaleDurumlar
yeni makale»
Gusülle ilgili Bilgiler
yeni makale»
Teyemmüm Bilgiler
yeni makale»
Teyemmüm Resimli
Mubarek Gün-Gece
yeni makale» Kadir Gecesi
yeni makale»
Mevlüt Kandili
yeni makale»
Regaib Kandili
yeni makale»
Miraç Kandili
yeni makale»
Beraat Kandili
yeni makale» Üç Aylar
yeni makale» Kandil Mesajları
Kıssadan Hisse
yeni makale» 33 ADIM
yeni makale»
86400 Saniye
yeni makale»
Hüzün
yeni makale»
İcki Icmek
yeni makale»
Sakat Köpek
yeni makale»
Kirlangic
yeni makale»
Sevgi Agaci
yeni makale»
Yaban Kazlari
Önemli Dini Bilgiler
yeni makale» Oruç ile ilgili Bilgiler
yeni makale» Zekat ile ilgili Bilgiler
yeni makale» Hac ile ilgili Bilgiler
yeni makale» Kurban ilgili Bilgiler
yeni makale» VEDA HUTBESİ
Hurafeler
yeni makale» SiHiR = BÜYÜ
yeni makale» Çaput Bağlamak
yeni makale» MUSKA
yeni makale» Mum Yakmak
yeni makale» Kurşun Dökmek
yeni makale» Fal Açmak
yeni makale» Günlerin Uğursuzluğu


www.islamanahtari.tr.gg

1-Âfetü’l ilmi en nisyanü: İlmin afeti unutmaktır.
************************
2
-Ettuhuru şatru’l iman: Temizlik imanın yarısıdır.
************************
3-A’kilhâ ve tevekkel: (Deveyi) bağla ve tevekkül et.
************************
4-Sûmû tesihhû: Oruç tutun, sıhhat bulun.
**********************
5-Es-salâtü imâdü’d dini: Namaz dinin direğidir.
*************************
6-Talebü’l helali cihadün: Helal peşinde koşmak cihaddır.
******************************
7-El-kelimü’t tayyibetü sadakatün: Güzel söz sadakadır.
***************************
8-El cennetü tahte zılâli’s süyuf: Cennet kılıçların gölgesi altındadır.
*************************
9-El mecalisü bi’l emaneti: Meclislerdeki sözler emanettir.
***************************
10-Ed-dellü alel hayri kefailihi:Hayra vesile olan yapan gibidir.
****************************
11-El cennetü dâr-ül eshıya: Cennet cömertler yurdudur.
*************************
12-Es- savmü nısf’us sabr: Oruç sabrın yarısıdır.
************************
13-Es sabru nısf’ul iman: Sabır imanın yarısıdır.
***********************
14-Et tebessümü sadakatun: Tebessüm etmek sadakadır.

************************
15-Es sabru miftahul ferec: Sabır, başarının anahtarıdır.
************************
16-Es sabru ınde sadmetül ula: Sabır, musi,betin ilk anındakidir.
************************
17-Efdalü’l ibadeti edvamuha: İbadetin efdali devamlı olanıdır.
************************
18-El Kur’anü hüved deva: Kur’an, sırf devadır.
************************
19
-Men samete reca: Dilini tutan kurtuldu.
************************
20-Re’sü’l hikmeti mehafetullah: Hikmetin başı Allah korkudur.
************************
21-El idetü atiyyetün: Vaad edilen verilmelidir.
************************
22-Ed duaü silahu’l mümin: Dua müminin silahıdır.
************************
23-İsmah yusmah leke: Müsamaha et ki sende göresin.
************************
24-Es salatü nur’ul mümin: Namaz müminin nurudur.
************************
25-En nedametü tevbetün: Pişmanlık tövbedir.
************************
26-El mescidü beytü külli takiyyin: Mescid, takva sahiplerinin evidir.
************************
27-Ed dinü en nasiha: Din nasihattir.
************************
28-Ed duaü hüvel ibadetü: Dua ibadettir.

 

************************
29-El cümuatü haccü’l mesakin: Cuma fakirlerin haccıdır.
************************
30-Hüsnü’s suali nısfu’l ilim: Güzel soru, ilmin yarıdır.
************************
31-Es selamü kable’l kelam: Önce selam, sonra kelam.
************************
32-İzâ gadibte fe’skut: Öfkelendiğinde sus.
************************
33-Kesretü’d dahiki tumitül kalb: Çok gülmek kalbi öldürür.
************************
34-Es savmu cünnetün: Oruç kalkandır.

35-Es subhatü temneu’r rızk: Sabah uykusu, rızka engeldir.
************************
36-El hamrü ummü’l habais: İçki, kötülüklerin anasıdır.
************************
37-Zina’l uyûni en nazaru: gözlerin zinası bakmaktır.
************************
38-El kanâatü mâlün la yenfedü: Kanaat bitmez bir sermayedir.
************************
39-El hayaü minel iman: Hayâ(utanma duygusu) imandandır.
************************
40-El mer’ü ala dini halilihi: Kişi, arkadaşının dini üzeredir.
www.islamanahtari.com
huzurlu adresiniz

YOLCULARIN NAMAZI VE BUNUN KISALTILMASI

YOLCULARIN NAMAZI VE BUNUN KISALTILMASI

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle dedi:
Ben Allah Resulü (a.s.) ile birlikte korku namazının kılınmasında hazır bulundum. Bizi iki saf yaptı. Bir saf Allah Resulü'nün arkasında durdu. Düşman da bizimle kıble arasında bulunuyordu. Peygamber tekbir aldı. Biz de beraberce tekbir aldık. Sonra (kıraatın ardından) rükuya vardı. Biz de beraberce rükuya vardık. Sonra rükudan başını kaldırdı, biz de beraberce kaldırdık. Sonra Allah Resulü ve kendisini takip eden halk secdeye gitti. Geride bırakılan saf düşman karşısında durdu. Peygamber ve kendisini takip eden saf sücudu bitirip kalkınca gerideki saf secdeye vardı ve kalktılar. Sonra geride bırakılan saf ileri geçti, öndeki saf da geriye çekildi. Sonra (kıraatın ardından) Peygamber rükuya vardı, biz de beraberce rükuya vardık. Sonra rükudan başını kaldırdı, biz de beraberce kaldırdık. Sonra Peygamber ve ilk rekâtı kılarken geride bırakılmış olup şimdi hemen Peygamber'in ardında bulunan saf secdeye vardılar. Bu sefer geride düşman karşısında bulunan saf kalktı, Peygamber ile kendisini takip eden saf secdeyi bitirince geriye bırakılan saf secdeye gidip secde ettiler. Sonra Peygamber selam verdi, biz de beraberce selam verdik. Cabir Sizin şu muhafızlarınızın, valilerini (emîrlerini) korumak için yaptıkları gibi, dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1387

Sehl b. Ebu Hasme (r.a.) şöyle anlatır:
Allah Resulü (a.s.) korku zamanında ashabına namaz kıldırdı: Sahabeleri kendi arkasında iki saf yaptı. Arkasından kendi peşindeki safa bir rekât kıldırdı. Sonra kalktı, daha arkada bulunanlar bir rekâtı kılıncaya kadar kendisi ayakta kaldı. Sonra arkadakiler öne geçti ve önlerinde bulunanlar da geriye gittiler. Allah Resulü yeni gelenlere de bir rekât kıldırdı. Sonra geri çekilenler bir rekât kılıncaya kadar oturdu, sonra selam verdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1389

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle dedi:
Allah Resulü ile beraber bir gazada bulunuyorduk. Nihayet Zatu'r-Rik'a'ya varıp gölgeli bir ağaç yanına geldiğimizde bu ağacı Allah Resulü'ne bıraktık. Müteâkiben müşriklerden biri çıkageldi. Allah Resulü'nün kılıcı da bir ağaçta asılmıştı. Gelen müşrik bedevi, Peygamber'in kılıcını alıp kınından sıyırarak Allah Resulü'ne: Benden korkar mısın? dedi. Allah Resulü: Hayır korkmam, dedi. Bedevi: Benim tecavüzümden şu anda seni kim koruyabilir? dedi. Resulüllah: Beni senden Allah korur, dedi. Bu sırada Allah Resulü'nün sahabeleri (yetişip) onu tehdit ettiler. Bunun üzerine Bedevi kılıcı kınına soktu ve ağaca astı. Arkasından namaz için çağrı yapıldı. Allah Resulü bir guruba iki rekât kıldırdı. Sonra onlar geri çekildiler. Diğer guruba da iki rekât kıldırdı. Ravi: Allah Resulü'nün dört rekât, cemaatın iki rekât namazı oldu, dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1391

Abdullah b. Ömer (r.a.)
Allah Resulü'nü (a.s.) şöyle derken dinlediğini nakletmiştir: "Herhangi biriniz Cuma namazına gelmek istediğinde yıkansın."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1393

Ömer b. Hattab (r.a.)
"Hz. Peygamber yıkanmayı emrederdi" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1395

Ömer'in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Sizden birisi Cuma namazına gelirken yıkansın" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1396

Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Cuma günü yıkanmak her baliğ olana vaciptir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1397

Hz. Aişe validemizin (r.ah.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber zamanında (gerek) Medine'ye yakın menzillerinden ve gerekse, Medine etrafındaki köylerden Cuma namazında nöbetleşe hazır bulunurlardı. Sırtlarında yün abalar olduğu halde toz toprak içinde gelirlerdi de vücutlarına toz toprak siner, bedenlerinden ter kokusu yayılırdı. Benimde yanlarında olduğum bir sırada bunlardan birisi Hz. Peygamber'in huzuruna geldi. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.): "Hiç olmazsa bu gününüz (Cuma günü) için iyice yıkanıp temizlenseniz!" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1398

İbn Abbas (r.a.)
Hz. Peygamber'in (a.s.) Cuma günü yıkanma hususundaki sözünü zikretti.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1401

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Her hafta gusül edip bütün vücudu yıkamak, (Cumaya giden) her müslüman üzerine Allah'ın bir hakkıdır" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1402

Ebu Hureyre (r.a.)
Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Her kim Cuma günü cünüplükten temizlendiği gibi yıkanıp sonra (ilk vakitte Cuma namazına) giderse bir deve kurban etmiş gibi, ikinci vakitte giderse bir sığır kurban etmiş gibi, üçüncü vakitte giderse boynuzlu bir koç kurban etmiş gibi, dördüncü vakitte giderse bir tavuk sadaka vermiş gibi, beşinci vakitte giderse bir yumurta tasadduk etmiş gibi sevap kazanır. İmam hutbeye çıkınca Melekler hazır olur, hutbeyi dinlerler."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1403

Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre:
Allah Resulü (a.s.); "Cuma günü imam hutbe okurken arkadaşına sus desen dahi, boş konuşmuş, Cumanın sevabını kaçırmış olursun" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1404

Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre:
Hz. Peygamber Cuma gününden bahisle; "Onda öyle bir vakit vardır ki, hiç bir müslüman kul namazda bulunup ve o saate rast getirip, Yüce Allah'tan bir şey dilemez ki, Allah ona dilediğini bahşetmesin" buyurmuş ve o vaktin kısa olduğunu anlatmak için eli ile işaret etmiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1406

Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Bizler (kitap ehline nazaran) daha sonra gelenleriz. Kıyamet gününde ise en önde bulunacağız. Çünkü (bizden başka) kendilerine kitap verilen her ümmet bizden öncedir. Bize ise Kitap onlardan sonra verildi. Birde Allah'ın bize farz kıldığı şu Cuma günü yok mu! Allah bizleri ona hidayet buyurdu. Binaenaleyh halk bunda bize tabi olacaktır. Yahudilerin (ibadet günü) yarın. Hıristiyanların ki ise daha sonraki gündür" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1412

Sehl b. Sa'd (r.a.) şöyle anlatır:
"Biz ancak Cuma namazından sonra kaylule (gündüz uykusu) yapar ve yemek yerdik."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1422

Seleme b. Ekva (r.a.) şöyle anlatır:
"Allah Resulü (a.s.) ile birlikte Güneş (ortadan Batıya) meylettiği zaman Cuma namazını kılardık. Sonra dönüp giderken gölge yerleri araştırırdık."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1423

İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır:
"Hz. Peygamber (a.s.) Cuma günü tıpkı sizin şimdi yaptığınız gibi ayakta hutbe okur, sonra oturur, sonra yine ayağa kalkardı."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1425

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) Cuma günü ayakta hutbe okuyordu. Bu sırada Şam'dan bir kervan geldi. İnsanlar o kafileye doğru gittilerde Peygamber'in yanında sadece oniki kişi kaldı. Bunun üzerine: Onlar bir ticaret veya bir eğlence gördükleri zaman ona yönelip dağıldılarda seni ayakta bıraktılar...ayeti indirildi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1428

Yaala b. Ümeyye'nin (r.a.) Safvan b. Yaala'dan, Onun da babasından rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber'in (a.s.) minberde, Cehennemde seslenirler: Ey Malik!"ayetini okurken işittiğini haber vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1439

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) Cuma günü hutbe okurken Mescide biri girdi. Peygamber ona: "Ey filan! Sen namaz kıldın mı?" diye sordu. O da: "Hayır" dedi. Bunun üzerine: "Kalk da namaz kıl" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1444

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayetine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) Cuma günü sabah namazının ilk rekâtında: Elif laam Miim Tenziilu...(Secde, 32) ve ikinci rekâtta ise: Hel Eta Ale'l-İnsani...(İnsan, 76) okurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1455

Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Cumayı kıldığı zaman evine gider ve orada iki rekât daha namaz kılardı. Sonra da: "Allah Resulü (a.s.) böyle yapardı" derdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1460

İbn Abbas (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Allah Resulü (a.s.), Ebu Bekr, Ömer ve Osman ile birlikte Ramazan Bayramı namazında hazır bulundum. Bunların hepsi de namazı hutbeden önce kıldırır, sonra da hutbeyi okurlardı (Bir defasında) Hz. Peygamber'in (a.s.) hutbeden sonra (minberden) aşağıya indiğini (cemaatın dağılmaması için) eliyle oturun işareti yaptığını görür gibiyim. Sonra yanında Bilâl olduğu halde, erkeklerin saflarını yara yara kadınların bulundugu yere geldi. Resulü Ekrem: Ey Peygamber! Mümin kadınlar Allah'a hiçbir şeyi eş tutmamaları, şartıyla sana biat etmeye geldikleri zaman.ayetini okuduktan sonra (kadınlara): "Sizler bu biat üzere sabit misiniz?" diye sordu. İçlerinden kim olduğu bilinmeyen bir kadın: "Evet; Ey Allah'ın Resulü" dedi. Diğerleri cevap vermedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Öyle ise sadaka verin" buyurdu. Bilâl elbisesini yayarak: "Babam, annem size feda olsun! Haydi gelin atın" dedi. Onlar da halkalarını, yüzüklerini Bilâl'in elbisesi içine atmaya başladılar.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1464

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Ramazan Bayramında Peygamber (a.s.) ayağa kalkıp önce namaz kıldırdı. Sonrada halka hutbe irat etti. Hz. Peygamber hutbeyi bitirince indi ve kadınların yanına geldi. Bilâl'in eline dayanarak kadınlara öğüt ve nasihatte bulundu. Bu sırada Bilâl elbisesini açmış, kadınlar da sadakalarını oraya koyuyorlardı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1466

İbn Abbas (r.a.) ve Cabir b. Abdullah Ensari'nin (r.a.) rivayetinde İbn Cureyc şöyle dedi:
Atâ'ya İbn Abbas ve Cabir b. Abdullah Ensari şöyle dedi: Ne Kurban bayramı günü nede Ramazan bayramı günü ezan okunurdu. (İbn Cureyc der ki) Sonra bir müddet geçince Atâ'ya aynı meseleyi sordum. Bana Cabir b. Abdullah Ensari şöyle dedi: Ramazan bayramı günü imam namaza çıkarken, veya çıktıktan sonra namaz için ne ezan, ne ikamet, ne nida, ve ne de herhangi bir şey vardı. O gün ne nida vardır, ne ikamet.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1468

İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır:
"Peygamber (a.s.), Ebu Bekr ve Ömer, bunların hepsi de iki bayram namazını hutbeden önce kıldırırlardı."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1471

Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber (a.s.), Kurban ve Ramazan Bayramı günlerinde namaz için namazgâha giderdi. Orada önce namaza başlardı. Namazı kıldırıp selam verince cemaat, namaz kıldığı yerde otururken ayağa kalkar ve cemaata dönerdi. Şayet bir müfreze gönderme durumu veya kendisinin bir başka şeye ihtiyacı varsa bundan bahseder, gereğinin yapılmasını emrederdi. Hutbesinde: "Sadaka veriniz, sadaka veriniz, sadaka veriniz" buyururdu. En çok sadaka verenler ise kadınlar olurdu. Daha sonra namazgâhtan ayrılırdı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1472

Ümmü Atiye (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
"Hz. Peygamber (a.s.) her iki bayramda da bize, evlenmemiş genç kızları, perde ehli hanımları namazgâha götürmemizi emretti. Hayızlı kadınlara da müslümanların namaz kılacakları yerden uzaklaşmalarını emretti."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1473

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Bir defasında yanımda Ensar kızlarından ikisi olduğu halde Ebu Bekr yanıma geldi. Onlar Buas gününde Ensar'ın yekdiğeri hakkında söyledikleri şiirleri teğanni ediyorlardı. Ancak bu kızlar şarkı söylemeyi bir meslek edinmemişlerdi. Ebu Bekr (r.a.), Allah Resulü'nün (a.s.) evinde şeytan mızmarı mı? diyerek beni azarladı. Bu bir bayram günüydü. (Bunun üzerine) Resulü Ekrem (a.s.): "Ey Ebu Bekr! Her topluluğun bir bayramı var, bu da bizim bayramımızdır" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1479

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır:
Habeşliler Allah Resulü'nün (a.s.) yanında mızraklarıyla oyunlar yaptıkları bir sırada Ömer b. Hattab (r.a.) çıkageldi. Hemen oynayanları uzaklaştırmak için çakıl taşlarına uzandı. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Onları bırak oynasınlar ey Ömer!" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1485

Abdullah b. Zeyd Mazini (r.a.) şöyle haber vermiştir:
"Allah Resulü (a.s.) namazgâha gidip yağmur duası yaptı. Kıbleye döndüğü sırada elbisesini ters çevirdi."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1486

Enes b.Malik (r.a.)
"Hz. Peygamber'in (yağmur duasında) ellerini koltuklarının beyazlığı görününceye kadar kaldırdığını gördüm" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1490

Enes b. Malik'in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Bir Cuma günü Hz. Peygamber (a.s.) ayakta hutbe okurken Darul-Kaza tarafında zamanında mevcut olan kapıdan bir kimse Mescide girdi. Resulüllah'ın karşısına dikilerek şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü (a.s.) mallar (hayvanlar) helak oldu, yollar kapandı. Yüce Allah'a dua et de bize yağmur versin!" Hz. Peygamber hemen ellerini kaldırarak: "Ey Allahım! Bize yağmur ver. Ey Allahım! Bize yağmur ver. Ey Allahım! Bize yağmur ver." diye dua etti. Enes (r.a.) sözlerine devamla: Allah'a Yemin olsun ki; o sırada biz gökyüzünde hiç bir bulut parçası görmüyorduk. O zaman Seli dağı ile aramızda ev, bina hiçbir şey yoktu. Derken Resulüllah'ın ardından, kalkan şeklinde bir bulut parçası görüldü. Sema'nın ortasına varınca yayıldı, sonra da yağmur yağmaya başladı. Yemin olsun, bir hafta Güneş yüzü göremedik. Gelecek cuma günü, yine Resulüllah ayakta hutbe irat ederken aynı kapıdan birisi girip Peygamber'in karşısına dikilerek: "Ey Allah'ın Resulü! Mallar helak oldu, yollar kesildi. Allah'a dua et de artık bu yağmurları bizden dindirsin" dedi. Enes (r.a.) bunun üzerine Allah Resulü (a.s.) ellerini kaldırarak: "Ey Allahım! Etrafımıza, üzerimize değil. Ey Allahım! Tepelere, bayırlara, dere içlerine ve otlaklara (yağdır) " diye dua etti. Bunun üzerine hemen yağmur kesildi. Biz namazdan çıktığımızda güneşte yürüdük.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1493

Hz. Aişe (r.ah.) validemiz şöyle haber vermiştir:
"Hava rüzgârlı ve bulutlu olduğu zaman, Resulüllah'ın (a.s.) yüzünde bundan dolayı (bir hoşnutsuzluk eseri derhal) belli olurdu. İşte o hâlinde bir yerde karar kılamaz, öteye beriye gidip gelmeye başlardı. Yağmur başladığında ise, sevinir ve o hâl kendisinden giderdi." Aişe (r.ah.), bu endişenin sebebini kendisinden sorduğumda, Hz. Peygamber: "Ümmetime herhangi bir azap musallat olmasından korktum" buyurmuştur. Yağmuru görünce de: "Bu rahmettir" buyururlardı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1495

İbn Abbas'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Ben Saba (rüzgârı) ile yardım edildim. Ad Kavmi ise Debur (batı rüzgârı) ile helak edildiler." buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1498

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Resulüllah (a.s.) zamanında bir defa Güneş tutuldu. Allah Resulü halka namaz kıldırmak üzere kıyama durdu ve kıyamı çok uzattı. Sonra rükuya vardı, rükuyu da çok uzattı. Sonra başını kaldırıp kıyamı (yine) çok uzattı. Bu ikinci kıyam birinci kıyamdan kısa sürdü. Sonra tekrar rükuya vardı ve rükuyu çok uzattı. Ancak bu rükuda, önceki rükudan kısa idi. Daha sonra secdeye vardı. Sonra ayağa kalkıp, kıyamı uzattı. Bu, ilk kıyamdan az sürdü. Sonra rükuya varıp rükuyu uzattı. Bu rüku da ilk rüku'dan az sürdü. Sonra secde etti. Sonra güneş açılmış olduğu halde Resulüllah (a.s.) namazdan çıktı ve halka hutbe irat etti. (Bu hutbede) Allah'a hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurdu: "Şüphesiz Güneş ve Ay Allah'ın (kudretini gösteren) ayetlerindendir. Bunlar, bir kimsenin ölümü ya da doğumu için tutulmazlar. O halde siz bunu (Güneş veya Ay tutulmasını) gördüğünüzde hemen tekbir getirin. Allah'a duaya koyulun, namaz kılın, sadaka verin. Ey Muhammed ümmeti! Allah'a yemin olsun ki erkek veya kadın kulunun zina etmesinden dolayı Yüce Allah'tan daha kıskanç hiçbir kimse yoktur. Ey Ümmet-i Muhammed! Allah'a yemin olsun ki eğer benim bildiğimi sizler bilseydiniz, şüphesiz çok ağlar az gülerdiniz. (Sözüme kulak verin.) tebliğ ettim mi?"
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1499

İbn Abbas'tan (r.a.)
rivayet edildiğine göre, "Peygamber (a.s.) iki rekâtlı bir namaz içinde dört rüku ile dört secde yapmıştır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1503

Esma bt. Ebu Bekr (r.ah.) şöyle anlatır:
"Resulüllah (a.s.) zamanında Güneş tutuldu. Aişe namaz kılarken, yanına girdim. İnsanlara ne oluyor ki, hep namaz kılıyorlar? dedim. (Güneş tutulduğunu anlatmak için) gök yüzüne doğru başı ile işaret etti. Bu bir ayet (yani azap veya Kıyamet alâmeti) mi? diye sordum. Başı ile "evet" diye işaret etti. (Bunun üzerine ben de namaza durdum). Hz. Peygamber (a.s.) kıraatı oldukça uzattı. Nihayet bana baygınlık geldi. Yanıma bir kırba su almıştım. Ondan başıma ve yüzüme su dökmeye başladım. Sonra Güneş açılmış olduğu halde Resulüllah namazdan çıktı, Allah'a hamd ve senadan sonra insanlara şöyle hitap etti: "Şu makamda, Cennet ve Cehenneme varıncaya kadar daha önce görmediğim her şeyi gördüm. Bana vahy olundu ki, siz kabirlerde Mesih Deccal (yüzünden çekilecek) imtihanlara benzer, yahut ona yakın (ravi: Esma, bunun hangisini şöylediğini bilmiyorum, dedi), bir imtihan geçireceksiniz. (Kabirde) herhangi birinize gelinerek ona; bu adam hakkında ne biliyorsun? diye sorulacak. Mümin yahut yakîn sahibi (aradaki ravi: Esma, bunun hangisini söyledi, bilmiyorum, dedi) olan kimse: "O Muhammed'dir (a.s.) O, Allah'ın Resulüdür. Bize delillerle hidayet getirdi. Bizde davetini kabul ve ona itaat ettik" diyecek. Bu söz üç defa tekrarlandıktan sonra, o kimseye: "Sen rahat uyu! O zata inandığından şüphemiz kalmamıştır. Binaenaleyh yat da rahatına bak" denilecek. Şayet o kimse münafık ise yahut kalbinde şüphe varsa (ravi: Esma, hangisini söyledi bilmiyorum, dedi) o, bu soruya karşı: "Bilmiyorum! İnsanlardan işittim, birşeyler söylüyorlardı, ben de söyledim" cevabını verecektir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1509

Abdullah b. Amr b. As (r.a.) şöyle anlatır:
"Resulüllah (a.s.) zamanında Güneş tutulduğunda insanlar namaz toplayıcıdır nidasıyla namaza çağrıldılar ve Allah Resulü (a.s.) önce iki rüku bir secde yaptı, sonra kalkıp, yine iki rüku bir secde yaptı. Sonra da Güneş açıldı."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1515

Ebu Mesûd Ensari'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Şüphesiz Güneş ile Ay Allah'ın ayetlerinden iki ayettir. Allah, bunların tutulmasıyla kullarını korkutur. Güneş ve Ay insanlardan hiçbir kimsenin ölümünden dolayı tutulmazlar. Bu korkutucu ayetlerden bir şey gördüğünüzde, bu hâl ortadan kalkıncaya kadar hemen namaza durup, Allah'a dua ediniz" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1516

Ebu Musa (r.a.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber (a.s.) zamanında Güneş tutuldu. Bunun üzerine Peygamber, bunun Kıyamet alâmeti olmasından korkarak telaşla kalktı ve Mescide geldi. O zamana kadar hiçbir namazda görmediğim en uzun kıyam, rüku ve secdelerle namaz kıldırdı. Sonra şöyle buyurdu: "Yüce Allah'ın gösterdiği bu alâmetler hiç kimsenin ne ölümünden, ne de doğumundan dolayıdır. Ancak Yüce Allah bu alâmetlerle kullarını uyarır. Siz bunları gördüğünüzde hemen Allah'ı zikre, O'na yalvarmaya ve O'ndan bağışlanma dilemeye koyulun."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1518

Abdullah b. Ömer'in (r.a.) haber verdiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Şüphesiz Güneş ve Ay hiçbir kimsenin ne ölümünden, ne de doğumundan dolayı tutulmazlar. Fakat bunlar, Allah'ın (kudretine delalet eden) alâmetlerinden ikisidir. Bunların tutulduklarını görünce hemen namaza durun" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1521

Muğire b. Şu'be (r.a.) şöyle anlatır:
Resulüllah (a.s.) zamanında (Peygamber'in oğlu) İbrahim vefat ettiği gün Güneş tutuldu. (Halk, Güneş İbrahim'in ölümünden dolayı tutuldu, dediler). Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): "Güneş ve Ay, Allah'ın alâmetlerinden iki alemettir. Bunlar hiç bir kimsenin ne ölümü ve ne de doğumundan dolayı tutulmazlar. Bunların tutulduklarını gördüğünüzde hemen Allah'a dua ediniz ve bu durum ortadan kalkıncaya kadar namaz kılınız" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1522

Üsame b. Zeyd (r.a.) şöyle anlatır:
Biz Peygamber'in (a.s.) yanında bulunduğumuz bir sırada kızlarından biri, Peygamber'i çağırmak için bir haberci gönderdi. Babasına bir çocuğunun yahut bir oğlunun ölüm hâline girdiğini haber veriyordu. Resulüllah kızının gönderdiği elçiye: "Onun (Zeynep) yanına dön ve kendisine şunu haber ver: Şüphesiz ki, Allah'ın aldığı ve verdiği her şey O'na aittir. Her şey Allah katında muayyen bir müddete bağlanmıştır. Yine ona şu emrimi bildir: Sabretsin ve sevabını Allah'tan beklesin." Bunun üzerine elçi geri döndü. Bu defa o (Zeynep) Peygamber'e yeminle, gelmesi için tekrar haber gönderdi. Bu haber üzerine Allah Resulü (a.s.) ve onunla beraber bulunan Sa'd b. Ubade ile Muaz b. Cebel de kalktılar. Ben de onlarla beraber (Zeyneb'in evine) gittim. Çocuk, sanki eski bir kırba içindeki su gibi can çekişir bir vaziyette, Hz. Peygamber'e verildi. Allah Resulü (a.s.) ise göz yaşı döküyordu. Sa'd b. Ubade (hayretle): "Ey Allah'ın Resulü! Bu ne hâl?" dedi. Resulüllah (a.s.): "Bu (göz yaşı), Allah'ın kullarının gönüllerine koyduğu bir rahmettir. Yüce Allah, kullarından ancak merhametli olanlarına rahmet edecektir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1531

Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Sa'd b. Ubade hastalanmıştı. Resulüllah (a.s.), Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebu Vakkas ve Abdullah b. Mesûd ile onu ziyarete geldiler. Hz. Peygamber (a.s.) Sa'd b. Ubade'nin yanına geldiğinde onu ev halkı tarafından çepeçevre kuşatılmış vaziyette buldu. ve; "Öldü mü?" diye sordu. Oradakiler, "Hayır Ey Allah'ın Resulü!" dediler. Bunun üzerine Resulüllah duygulanıp ağladı. Topluluk, onun ağladığını görünce onlarda ağladılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Bilmez misiniz? Allah göz yaşı ve üzüntüden dolayı kişiye azap etmez. (Eliyle diline işaret ederek), işte bunun yüzünden (ya) azap eder, veya merhamet eyler" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1532

Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Gerçek sabır musibetle ilk karşılaşıldığında tahammül edebilmektir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1534

Ömer b. Hattab'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber: "Ölü, ailesinin kendisine ağlaması sebebiyle azap olunur" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1536

İbn Ömer'in (r.a.) şöyle söylediğini
Abdullah b. Ubeydullah b. Ebu Müleyke haber vermiştir: İbn Ömer'in yanında oturuyordum. Biz Osman'ın kızı Ümmü Eban'ın cenazesini bekliyorduk. Onun yanında Osman b. Amr da vardı. Daha sonra İbn Abbas da geldi. Onu bir kimse elinden tutarak getiriyordu. Öyle zannediyorum ki o kimse İbn Abbas'a, İbn Ömer'in bulunduğu yeri haber verdi. Böylece İbn Abbas geldi ve benim yanıbaşıma oturdu. Böylece ben, İbn Ömer ile İbn Abbas'ın arasına oturmuş oldum. Bu sırada evden kadınlardan bir feryat yükseldi. Bunun üzerine İbn Ömer Osman b. Amr'a kalkmasını ve onları nehy etmesini istercesine, Allah Resulü'nün (a.s.): "Şüphesiz ki ölü, ailesinin kendisine ağlamasından dolayı azap edilir." buyurduğunu işittim dedi. Abdullah bu rivayeti umumi manada, herhangi bir kayıt koymadan haber verdi. Bunun üzerine İbn Abbas şöyle dedi: Biz Müminler'in Emîri Ömer b. Hattab (r.a.) ile beraber bulunuyorduk. (Mekke ile Medine arasındaki) Beyda mevkiinde durakladığımızda bir ağacın altına inmiş bir kimse göründü. Ömer bana, git bak, bu zat kimdir? bana bildir dedi. Ben de gittim, bir de baktım ki o Suheyb idi. Hemen Ömer'e döndüm ve ona; bana bu zatın kim olduğunu sana bildirmemi emretmiştin. O zat Suheyb'dir dedim. Ömer (r.a.) ona emret, bize katılsın dedi. Ben: Suheyb'in beraberinde ailesi de vardır, dedim. Ömer: Beraberinde ailesi olsa da, dedi. (Ravi Eyyûb ihtimalli olarak, ona emret bize katılsın, dediğini de nakletti.) Nihayet beraber Medine'ye geldik. Çok zaman geçmeden Ömer yaralandı. Suheyb Vah kardeşim! Vah arkadaşım! diyerek (ağlaya ağlaya) geldi. Ömer "Bilmezmisin yahut işitmedin mi ki," (ravi Eyyûb Yahut da şöyle demiştir, dedi: Bilmedin, işitmedin mi ki): Allah Resulü (a.s.): "Ölü, ailesinin kendisine bazı ağlamalarından dolayı azap olunur" buyurmuştur, dedi. Ravi şöyle ilâve etmektedir: Abdullah, kendi rivayetini kayıtsız olarak haber verdi. Ömer ise: Ağlamanın bazısı sebebiyle diye kayıtlı söyledi. Sonra kalkıp Aişe'nin yanına girdim ve kendisine İbn Ömer'in söylediği hadisi naklettim: Bunun üzerine Aişe (r.ah.) şöyle dedi: "Hayır! Allah'a yemin ederim ki, Resulüllah (a.s.) kesinlikle; ölü, bir kimsenin ağlamasıyle azap olunur" dememiştir. Fakat Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Allah, ailesinin ağlamasından dolayı kâfirin azabını artırır. Hiç şüphesiz, güldüren de ağlatan da Allah'tır.Ve hiç bir günahkâr diğerinin günahını çekmez.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1543

Muğire b. Şu'be (r.a.) Allah Resulü'nden (a.s.) şöyle işittiğini haber vermiştir:
"Her kim için, üst baş yırtılarak, çığlık ve feryat ile ağlanırsa bundan dolayı o kimse, Kıyamet günü muhakkak azap görür."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1549

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Allah Resulü (a.s.) (Mute şehitleri) Zeyd b. Harise, Cafer b. Ebu Talib ve Abdullah b. Revaha'nın şahadet haberleri kendisine ulaştığında Mescitte oturdu. Oldukça üzüntülü görülüyordu. Ben kapının görülebilecek bir aralığından kendisine bakıyordum. Bu sırada Resulüllah'a birisi geldi ve: Ey Allah'ın Resulü! Cafer'in kadınları (ağlaşıyorlar) dedi ve bağırıp çağırarak ağladıklarını söyledi. Hz. Peygamber de o kimseye, gitmesini ve kadınları bu çığlıktan men etmesini istedi. Bunun üzerine o kimse gitti. Sonra yine Peygamber'e gelip kadınların kendisine itaat etmediklerini söyledi. Resulüllah ona ikinci defa gidip kadınları vazgeçirmesini emretti. O adam gitti. Sonra tekrar geldi ve: Ey Allah'ın Resulü kadınlar bize üstün geldiler dedi. Ravi Aişe (r.ah.) dedi ki, Resulüllah o adama: "Haydi git, bu kadınların ağızlarına toprak saç" buyurdu, bende o adama: "Allah seni zelil etsin! ne Resulüllah'ın sana verdiği emri yerine getirdin, ne de hüzün içinde bulunan Peygamber'in kendi hâline bıraktın!" dedim.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1551

Ümmü Atiye (r.ah.) şöyle bildirmiştir:
Resulüllah (a.s.) biz kadınlardan biatla birlikte ölüye saç-baş yolarak ağlamayacağımıza dair söz almıştı. Beş kadından başka bizden hiçbir kadın sözünde durmadı. (Bu beş kadın): Ümmü Süleym, Ümmül-Ala, Muaz'ın karısı olan Ebu Sebre kızı, yahut Ebu Sebre kızı ve Muaz'ın karısı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1552

Ümmü Atiye (r.ah.)
"Biz kadınlara cenazeleri takip etmek yasaklandı. Cenazeler ardından gitmek bizim üzerimize vacip kılınmadı."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1555

Ümmü Atiye (r.ah.) şöyle anlatır:
Biz kızını yıkarken, Peygamber (a.s.) yanımıza girip şöyle buyurdu: "Kızımı su ve sidr ile üç veya beş, hatta gerek görürseniz Fazla da yıkayabilirsiniz. En son yıkayışta kâfur yahut kâfur cinsinden bir koku kullanınız. Yıkamayı bitirdiğinizde bana bildiriniz. "Biz yıkamayı bitirince Peygamber'e haber verdik. Resulüllah bize hıkıv denilen kendi izarını verdi ve: "Bunu kızıma iç gömleği yapınız!" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1557

Habbab b. Eret (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) ile beraber Allah yolunda O'nun rızasını kastederek (Medine'ye) hicret ettik. Artık bizim mükâfatımızı vermek (Allah'ın vaadinin yerine getirilmesi olarak şer'an) Cenab-ı Hakk'a vacip oldu. Yoldaşlarımızdan bu sevap ve nimetten hiçbir şey istifade etmeden Ahirete gidenler vardır. Musab b. Umeyr (r.a.) bunlardan biridir. Musab, Uhud günü şehit olmuştu da ona kefen yapacak bir şey bulunamamış ancak bir kaftan bulunmuştu. Bizler o kaftanı şehidin başı üzerine koyduğumuzda ayakları dışarda kalıyor, ayakları üstüne koyduğumuzda başı açığa çıkıyordu. (Bu yokluk karşışında) Resulüllah (a.s.) bize: "Kaftanı başından itibaren sarınız, ayaklarının üstüne de ızhır (denilen kokulu ottan) koyunuz" buyurdu. Dostlarımızdan kendilerine hicret semeresi ulaşan ve bu meyveyi devşirenler de vardır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1562

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) pamuktan dokunmuş suhuliyye denilen üç parça beyaz Yemen bezi içinde kefenlendi. Bunların içinde gömlek ve başlık (imame) da yoktu. İzar ve ridadan ibaret olan hulleye gelince bunun Resulüllah'a kefen yapılması için satın alınmış olunduğu hususunda insanlarda bir şüphe hasıl oldu. Neticede bu hulle terk olundu da Resulüllah pamuktan suhuliyye denilen üç parça beyaz Yemen bezi içinde kefenlendi. O hulleyi Abdullah b. Ebu Bekr almıştı da öldüğünde kendimi bununla kefenleyeyim diye onu muhafaza edeceğim, demişti. Sonra Yüce Allah Peygamber'inin bununla kefenlenmesine razı olsaydı bunun içinde kefenlenirdi. (Onun kefenlenmediği bir hulleyi ben de kefen edinmem deyip) bu hulleyi sattı ve bedelini de tasadduk etti.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1563

Hz. Aişe annemiz (r.ah.)
"Resulüllah (a.s.) vefat ettiği zaman bütün bedeni (hıbere denilen) beyaz Yemen bürdesiyle örtüldü" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1566

Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Cenazeyi (itidal ile) süratlice naklediniz. Eğer bu ölü iyi bir kişi ise bu bir hayırdır. (muhtemelen dedi ki) onu (bir an evvel kabirdeki) hayır ve sevabına ulaştırmış olursunuz. Eğer bu cenaze iyi bir kişi değilse bu da bir şerdir. (Bir an evvel) o şerri omuzlarınızdan atmış bulunursunuz."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1568

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Her kim cenaze namazı kılınıncaya kadar cenazede hazır bulunursa ona bir kırat, her kim de gömülünceye kadar beklerse ona da iki kırat (sevap) vardır." buyurmuştur. İki kırat nedir? diye sorulduğunda Hz. Peygamber: "İki büyük dağ gibi" diye cevap vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1570

Hz. Peygamber'in (a.s.) azatlısı Sevban'ın (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Kim bir cenaze namazı kılarsa onun için bir kırat (sevap) vardır. Eğer defninde de hazır bulunursa iki kırat olur. Bir kırat Uhud (dağı) kadardır" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1575

Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Bir cenaze geçirildi ve hayırla anıldı. Bunun üzerine Peygamber (a.s.): "Vacip oldu, vacip oldu, vacip oldu" buyurdu. Bir cenaze daha geçirildi, bu da kötülendi. Bunun hakkında da Peygamber (a.s.): "Vacip oldu, vacip oldu, vacip oldu" buyurdu. Ömer (r.a.), annem babam sana feda olsun! Bir cenaze geçirildi ve şer ile tavsif edildi. Bunun üzerine: "Vacip oldu, vacip oldu, vacip oldu" dediniz. Bir cenaze daha geçirildi, o da şer ile vasfedildi buna da: "Vacip oldu,Vacip oldu, vacip oldu" buyurdunuz (Bunun sebebi nedir?) diye sordu. Allah Resulü (a.s.) cevaben: "Hayırla andığınız kimseye Cennet vacip oldu. Şerle andığınız kimseye de Cehennem vacip oldu. (Çünkü) sizler yeryüzünde Allah'ın şahitlerisiniz. Sizler yeryüzünde Allah'ın şahitlerisiniz. Sizler yerüzünde Allah'ın şahitlerisiniz" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1578

Ebu Katâde b. Rebiy (r.a.) şöyle bildirmiştir:
Resulüllah'ın (a.s.) yanından bir cenaze geçirilmişti. Hz. Peygamber: "Kendisi rahatlayan veya kendisinden kurtulunandır." buyurdu. Sahabeler: "Rahatlayan veya kendisinden rahatlanan nedir?" diye sordular. Bunun üzerine Peygamber (a.s.): "Mümin olan kul Dünyanın yorgunluklarından rahatlar, kötü olan kimseye gelince, diğer insanlar, şehirler, ağaçlar ve hayvanlar ondan kurtulup istirahat ederler" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1579

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle bildirmiştir:
"Resulüllah (a.s.) Necaşi'nin vefatını aynı gün insanlara haber verdi. Daha sonra halkı musallaya çıkarıp dört tekbir aldı."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1580

Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) haber verdiğine göre:
"Allah Resulü (a.s.) (Habeş Kralı) Necaşi Ashame üzerine dört tekbir alarak gıyabi cenaze namazı kıldırmıştır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1582

Abdullah b. Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
"Resulüllah (a.s.) cenaze defnedildikten sonra bir kabir üzerine dört tekbir alarak namaz kıldırmıştır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1586

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Zenci bir kadın (veya genç bir kimse) Mescidi süpürüp temizlerdi. Bir gün Resulüllah (a.s.) onu göremeyince; ne oldu? diye sordu. Sahabeler: O öldü, deyince Resulüllah (a.s.): "Bana (vefatını) niçin haber vermediniz?" dedi. Sahabeler sanki onu küçümsemişler ve önem vermemişlerdi. Bunun üzerine Resulüllah: " (Haydi) kabrini bana gösteriniz." buyurdu. Kendisine gösterdiler, o da bu kabir üzerine namaz kıldı. Sonra da şöyle buyurdu: "Şu kabirlerin içi kabir sahiblerine (azap olacak kadar) zulmetle doludur. Yüce Allah üzerlerine kılacağımız namaz ile onları aydınlatır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1588

Âmir b. Rabîa'nın (r.a.) rivayetine göre, Allah Resulü (a.s.):
"Bir cenaze gördüğünüzde cenaze sizi geride bırakana yahut, cenaze (omuzlardan yere veya kabre) konuluncaya kadar ayağa kalkınız" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1590

Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Bir cenazeyi takip ettiğiniz zaman o,(omuzlardan yere) konuluncaya kadar oturmayınız" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1591

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Yanımızdan bir cenaze geçmişti. Resulüllah (a.s.) hemen o cenaze için ayağa kalktı. Biz de (ona uyarak) kendisi ile beraber ayağa kalktık ve: "Ey Allah'ın Resulü! Bu bir Yahudi kadınının cenazesidir" dedik. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): "Şüphesiz ölüm korkunç bir şeydir. Cenazeyi gördüğünüzde hemen ayağa kalkınız" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1593

Kays b. Sa'd'ın (r.a.) rivayetinde İbn Ebu Leyla şöyle nakletmiştir:
Kays b. Sa'd ile Sehl b. Huneyf, Kadisiyye'de bulunurlarken yanlarından bir cenaze geçti. Bunlar ayağa kalktılar. Kendilerine; bu cenaze, bu yer halkından (yani zımmilerden) dır, denildiğinde Kays ile Sehl de: Resulüllah'ın (a.s.) yanından bir cenaze geçmişti. Allah Resulü, ayağa kalktı. Bunun bir Yahudi cenazesi olduğu kendisine bildirildiğinde: "Bu da bir insan değil mi?" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1596

Semure b. Cündüb (r.a.) şöyle haber vermiştir:
"Ben, lohusalı iken ölen Ümmü Kaab adındaki kadının cenaze namazını Peygamber'in (a.s.) arkasında kıldım. Resulüllah, namaz esnasında cenazenin (tam) ortası hizasına doğru durdu."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1602

 

 
 

SAAT

 
 
  Sık Kullanılanlara Ekle
site içi özel arama (islam anahtarı )

Üye Girişi


Kullanıcı Adı:

Şifre:

Şifremi unuttum

kayıt ol

 

 
 
 
 

DUYURULAR

 

Duyuru Panosu

Kullanıcılarımız toplam 13224 mesaj gönderdiler
Toplam 473 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: bekir öztürk
üyemiz olmak için
buraya tıklayın
forumda sınırsız
paylaşıma
katılın

 

 

 
 

mediaplayer

Kur'an-ı Kerim Ziyafetleri
islamanahtarı radıo
radyo ve tv yayınları
ezgiler
şiirler
namaz öğreniyorum
mehter marşları
Belgeseller
filmler
klipler
tiyatrolar
kutsal yolculuk hacc
mealler
tefsir dersleri
kur'an öğreniyorum
İlahiler
ezan-ı muhammedi
nakşibendi cemaati
islami videolar
mübarek geceler
sevgili peygamberim
ilahi ve kasideler
hutbeler
eshab-ı kiram serisi
evliyalar serisi
silsile-i aliyye
cennet ve cehennem

 

 
 

menü




HZ.MUHAMMED (S.A.V)
Sitene Ekle
 
http://www.islamanahtari.com/ Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol